selam sevgilim
nasılsın? şuan önümde sevdiğin kıza arkadaşlarınla birlikte basketbol öğretiyorsun. çok eğleniyor gibi duruyorsunuz, benim aksime.
gözlerimiz buluşuyor ve sana gülümsüyorum. siz oynarken kenarda oturduğum için dışlanmış hissettiğimi düşünüyor olmalısın. bana bakarak gülümsüyor ve tüm odağını yine sevgiline döndürüyorsun.
bana böyle gülümsemen için sana hep belli bir mesafede durmak zorunda mıyım?
seni özlüyorum, her an her saniye konuşmak istiyorum. sen benim her şeyimsin dediğimde inanmıyorsun ve takılıyorum sanıyorsun ama öyle yeonjun.
sen sığınabileceğim tek limansın.
şimdi yanımda telefon var, kulaklığın teki kulağıma takılı. umursamaz bir duruş sergilemeye çalışıyorum dış dünyaya ve sana. ama aslında hepinizin çizim yaptığımı sandığınız defterimi dolduruyorum seninle.
başımı hafifçe kaldırıp kahküllerimin ardından gülümseyerek basketbol oynayan sana bakıyorum. vücudun ne zamandan beri bu kadar iyi?
ah!
az önce sana bakarken yakaladın beni.
oynamam için davet ettin ama ben almayayım, durup uçuşan saçlarını izlemek daha güzel. gülüşün kalbimi durdururken bir de top peşinde koşamam.
sahaya sevmediğin çocuklar giriyor, yüzünü buruşturuyor ve sevgilini yanımda oturması için oturaklara yolluyorsun. oynadığın arkadaşların san ve minho yanına gelip senin gibi sahaya girenlere aşağılayıcı bakışlar atmaya başlıyorlar.
iki taraf da birbirine kötü kötü bakıyor, zannediyorum ki kavga çıkacak. çocuklardan jaehyun öne çıkarak dibinde duruyor. senden uzun olmasına rağmen çekilmiyor ve daha da dikleştiriyorsun omuzlarını.
endişeli gözlerin beni ve sevgilini buldu şimdi.
aslında hep böyle olur.
sen kavgaya girerken ben sevgilini yanıma alıp uzaklaşırım, çünkü sevgilin hyejin tam bir melek ve kavgadan korkuyor. bense onun korkmasını umursamasam da uzaklaşıyorum, şiddeti sevmem çünkü. sen de bunu biliyorsun yeonjun ve bu yüzden hyejin'in ve benim yanımda kavgaya girmezsin, illa girilecekse de bizi bir şekilde uzaklaştırırsın.
ama ben gidemiyorum git desen de. hyejin'i bir yerlerde bıraktıktan sonra geri dönüyorum.
endişeleniyorum çünkü. biraz salağım ben. belki de sana kıyamadığımdandır, ha?
seni daha fazla endişede bırakmamak ve engel olmamak için hızlı hareketlerle kalkıyorum. hyejin her zamanki gibi paniğe geçmiş ve korku dolu gözlerle eşyalarını topluyor.
ardından bana dönüp hızla kolumdan çekiştirmeye başlıyor. "haydi gidelim şuradan."
gönülsüz bir şekilde defterimi kalemimi kolumun altında sıkıştırıp merdivenleri adımlıyorum. hyejin ise söyleniyor.
"ona kavgaya girmemesi gerektiğini söylemiştim. jaehyun onun iki katı, yanındakiler de kickboks yapıyor. kazanma şansı bile yok ama yine de kavgaya giriyor. bu huyundan nefret ediyorum."
merak ediyorum acaba hyejin senin eski bir milli taekwondo dövüşçüsü olduğunu ve mükemmel dövüştüğünü biliyor mu yeonjun?
bilmemesi normal, sen kavga ederken bir kez senin için dönüp bakmadı çünkü.
kampüsün kafeteryasına geldiğimizde ona dönüyorum yüzümdeki nefreti saklamaya çalışarak. "benim dersim başlıyor."
bana bakmadan aceleci bir tavırla telefonunu eline alıyor.
"hm, iyi dersler."
ondan haz etmiyorum. bir insan ne kadar sevilemezse o kadar sevmiyorum onu yeonjun.
arkamı dönüp hızlı adımlarla sahaya gidiyorum, seni görmediğim her saniye endişem dalgalar gibi büyüyor. kendini savunabileceğinden emin olsam da...
yürek bu sevgilim, ferman dinlemiyor.
gözlerim sonunda seni buluyor. dudağının kenarındaki ve kaşındaki kanı umursamadan yumruk sallamaya devam ediyorsun.
diğerlerinin aksine bir kabadayı dövüşü değil seninki. bir kavga ne kadar sanatsal olabilirse o kadar sanatsal hale getiriyorsun.
saçların ahenkle uçuyor, tekmeleri art arda dizip karşındakine nefes aldırmıyorsun.ancak herkes senin gibi değil sevgilim, oyunu en alçak şekilde oynuyor insanlar.
jaehyun'un diğerlerinden uzaklaşıp ceplerini yokladığını görüyorum. tahmin ettiğim gibi mi? yapmaz ama değil mi?
panik tüm bedenimi ele geçiriyor, sen yerde bir çocuğu yumruklarken jaehyun elindeki çakıyla sana yaklaşıyor. adımlarım beni dinlemeden merdivenleri son hız inmeye başlıyor, ne san ne de minho görüyor parlayan çakıyı.
"yeonjun! arkanda!"
yeonjun başını kaldırıyor ve şaşkın gözleri beni buluyor. o savunma yapamadan her şey ışık hızında gerçekleşiyor.
jaehyun'un hamle yapmakta olan kolunu koşarak minho tutuyor.
belki biraz geç kalsaydı keskin metal tenini delip geçecekti sevgilim, düşünebiliyor musun?
dizlerim o kadar titriyor ki, beni taşımaktan acizler neredeyse. kalbim güm güm atıyor, bana bıçak çekilmiş gibi. oysa oradaki sensin, ben tamamen güvendeyim.
o zaman ben neden tehlike altındaymışım gibi hissediyorum?
kavga devam ediyor ama sen bana bakmaya devam ediyorsun. patlayan kaşından kan sızıyor. canın acıyor mu sevgilim? belki dikiş atılması bile gerekebilir...
bir süre sonra jaehyun ve arkadaşları gitmek zorunda kalıyor, zaten çok kötü durumdalar. san ve minho birbirlerini kontrol ederlerken sen bana doğru geliyorsun. endişeli gözlerle bakıyorsun bana.
keşke bakmasaydın yeonjun. eğer gözlerindeki endişeyi görmesem belki sana arkamı dönüp gidebilirdim.
"soobin? neden gitmedin?"
bir nebze mutlu oluyorum beni merak ettiğin için.
"hyejin nerede?"
ve yine gerçeklik bir tokat gibi çarpıyor sevgilim, senin her cümlenin ardından o kız geliyor. üzülüyorum ama elden ne gelir?
yarım yamalak bir gülümsemeyle bir şeyler uyduruyorum endişelenmemen için. günün geri kalanı olaysız ve sakin geçiyor, tüm gün beni övüyorlar, tam zamanında gelip yeonjun'u kurtardığım için.
biliyorlar, bir kavgayı görmektense ölmeyi yeğlerim. ve bilmiyorlar ama hyejin'e yardım etmekten de nefret ederim.
ama senin için nefret ettiğim şeyleri yapabilirim yeonjun, sadece senin için.
*********
selam heyyo
bölümler düzensiz gelecek üzgünüm heheh
iyi akşamlar/günaydınn
ŞİMDİ OKUDUĞUN
a letter for you | yeonbin ✓
Fanfiction"buraya seni öperken kulağına fısıldamak istediğim şeyleri yazacağım sevgilim, ne yazık ki sevgilinin olması ve beni arkadaşın olarak görmen gibi ufak detaylar şu an seni öpmeme izin vermiyor." ◇ 13.11.2022 - 28.08.2023