bazen düşünüyorum, acaba çekinmeyip sana seni sevdiğimi söylesem ne olurdu...
muhtemelen aramızda garip bir soğukluk oluşurdu değil mi?
aslında sen o soğukluğun oluşmasına izin vermezdin büyük ihtimalle, insan duygularının kontrol edilebilir şeyler olmadığını ve seni sevmemin bir suç olmadığını bilirdin.
ama bilmiyorum, cesaret edemiyorum yine de. sakın kendini suçlama. karşına çıkamamak benim korkaklığım. yine de beni anlamaya çalış sevgilim, gözlerin bir başkasına aşkla bakarken nasıl önünde korkmadan durabilirim ki?
hyejin'den nefret etmek istiyorum, gerçekten. ama nasıl yapabilirim? o adeta bir melek. herkesle arası iyi, en iyi öğrencilerden, seni her zaman desteklemeye çalışıyor elinden geldiğince. herkes onu seviyor.
herkes sevdiği için mi aşık oldun ona?
hop, sayfaya bir yaş düştü. mürekkebin dağılmasından korkuyorum ama seni düşündüğümde yaşların akmasına da engel olamıyorum. ne yapacağız? hahah.
şimdi saat tam 23:23. bu tür saatlere melek saati mi deniyordu? o zaman dilek tutmalıyım.
hımmm, tuttum. seni diledim desem çok klişe olurdu değil mi, hahah. neyse ki öyle bir şey dilemedim hyung, benim dileğim daha farklı. hatta bazılarına saçma bile gelebilir.
yalnızca senin mutluluğunu diledim. benimle olsun olmasın, yanında kim olursa olsun sonsuza kadar mutlu olmanı diledim meleklerden.
çünkü biliyorum hyung, mutlusun onun yanında.
ondan nefret etmeme, en azından birazcık nefret etmeme izin verseydin keşke. o seni çok mutlu ediyor, o üzüldüğünde üzülüyorsun. tırnağı kırılsa senin kolun kopmuş gibi acı çekiyorsun.
sen böyleyken sevgilinden nasıl nefret edebilirim ki?
onu gözüm tutmadı hyung, ilk tanıştığım anda bile içime sinmedi. hala öyle, bir yabancıdan farksız hyejin benim için. ne nefret edebildiğim, ne de biraz olsun sevebildiğim bir yabancı.
gözlerim karanlık odanın duvarlarında geziyor. duvarlarımda resimlerinin olduğunu biliyor musun yeonjun, sen benim en büyük ilham kaynağımsın.
yağlı boya, kara kalem, dijital. her şekilde çizdim seni.
neşeyle gülümsüyorsun her birinde. tekrar hayran oluyorum sana, tanrı ne kadar da özenmiş güzel gülüşüne.
bu defteri tutmak biraz zor geliyor sevgilim, yazdıkça daha çok aşık oluyorum. her cümlemde neden aşık olduğumu hatırlıyor ve daha çok kapılıyorum sana.
bunun karşılıksız olduğunu biliyorum, senden bir karşılık ummaya da hakkım yok. ama ne bileyim, beni sevsen güzel olurdu.
hem de öyle güzel olurdu ki. dünyaya tekrar bahar gelirdi adeta. ikimiz için öyle güzel düşlerim var ki, her biri hayata tutunmam için bana güç veriyor.
bu düşler en başında var olmamalıydı, bunun da farkındayım ama olmuşla ölmüşe çare yok demişler.
instagram'da geziniyorum, sevgilinle birlikte paylaştığın gönderin karşıma çıkıyor. ne güzel öpmüşsün onu. o da kocaman bir kahkaha ve gözlerinde gülüşüyle bakıyor kameraya.
kalbim acıyor.
tanrı'dan sadece onunla birlikte mutlu olmanı dileyebildiğim bu noktada kalbim öyle acıyor ki.
ona aşık oluşunu hatırlıyorum, tüm gün salak salak sırıtırdın.
"ya choi soobin, sende de hyejin çok tatlı değil mi?"
telefona bakarak gülümserdin, yapmacık da olsa cevap vermem gerekirdi.
ben ilkokula başlarken mahalleye taşındığımızda tanışmıştık biz, küçük yaşlardan beri birlikte büyümüştük.
bisiklete binmeyi bana sen öğretmiştin sevgilim, hatırlıyor musun? ben sürekli düşerdim bisikletten. ama bir seferinde çok kötü düşmüştüm, dizim ve dirseklerim çok pis kanamıştı. o zamanlar sen küçük ellerinle yaraları temizler ve sarardın.
en sonunda da küçük bir öpücük kondururdun saf yüreğinle, acısı puf diye geçsin diye.
şimdi de acıyan kalbime yeniden kuştan hafif bir öpücük kondursan acısı geçer mi sevgilim?
hyejin'e duygularını açıp onun da senden hoşlandığını öğrendiğin zamanlar. tüm hafta boyunca "tahmin et beni kim seviyor, hyejin!" diye gülerek gezmiştin yanımda.
"ben de seviyorum seni" diyememiştim tabii. çok mutluydun, hem mutluluğuna sevinmek hem de benden gittikçe uzaklaşmanı izlemek öyle zordu ki.
gittikçe onunla daha fazla vakit geçirmeye başladın.
ilk buluşmanız. bittikten sonra benimle parkta buluştun, heyecanlı heyecanlı en ufak detayına kadar anlattın. onun elini nasıl tuttuğunu, sinemadayken hyejin'in başını nasıl senin omzuna yasladığını.
sinema salonunun ışıkları sönükken kalbin güm güm atarak onu nasıl öptüğünü. bunun senin ilk öpücüğün oluşunu.
gülmeye çalıştım senin için, eve gidince ağladım güneş doğana kadar. gülleri kıskandıran dudakların benim olmayacaktı hiçbir zaman, bunu biliyordum. bir sevgilin olursa seni öpecek, kokunu içine çekecek ve her şeyi seninle yaşayacaktı.
ama çok ağırıma gitti sevgilim. ben senden uzak dururken birinin dudaklarını öpmesi çok ağırdı. hayatında asla unutamayacağın bir anının başrolünün bir yabancı olması beni o kadar üzdü ki.
ama sen mutluydun, yine gülüp geçmeye çalıştım o yüzden.
tahmin et seni kim seviyor sevgilim?
sorunun gerçek cevabını asla bilmeyecek olsan da, ben seni seviyorum. seni üzüntüden ölürken sen mutlusun diye gülümseyebilecek kadar çok seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
a letter for you | yeonbin ✓
Fanfiction"buraya seni öperken kulağına fısıldamak istediğim şeyleri yazacağım sevgilim, ne yazık ki sevgilinin olması ve beni arkadaşın olarak görmen gibi ufak detaylar şu an seni öpmeme izin vermiyor." ◇ 13.11.2022 - 28.08.2023