5; i can't save us

163 30 42
                                    

sevgilim, sana aşık olduğum zamanları hatırlıyorum.

bundan yaklaşık üç dört yıl öncesine gidiyoruz, ortaokulun ilk yılı. o zamanlar ben ve bütün arkadaşların aynı sınıftaydık, bir tek sen başka sınıfa düşmüştün. çocuklar neredeyse her teneffüs senin yanındaydı veya sen gelirdin bizim sınıfa.

ama bazen kavga ederdiniz.

aslında san ve minho ile o kadar çok kavga ediyorsunuz ki. küslüğünüz üç saati geçmese de o zamanlar ergenliğin de etkisiyle sürekli didişirdiniz.

yine öyle bir gündü sevgilim, gizli gizli sınıfınızın kapısına gittim. içeri girecekken en ön sırada seni gördüm, bay namjoon çok konuştuğun için seni en ön sıraya yerleştirmişti. arkasından iki hafta sövdüğünü hatırlıyorum.

sıranda uyuyordun o gürültüye rağmen. başına kapüşonunu çekmiştin, kollarını yastık olarak kullanarak uyukluyordun. kalbim güm güm atıyordu huzurlu yüzünü görünce.

sessizce yaklaştım sırana, uyandırmak istemiyordum. samimisi olmadığım bir sınıfta öylesine de dikilemezdim.

han jisung'u hatırlıyor musun sevgilim? lise boyunca seninle aynı sınıftaydı, sen onu şuan görmesen de ben hala onunla görüşüyorum. defterim hariç sana olan hislerimi bilen tek kişi o.

senin sıkıntıdan uyukladığın ve benim ayaklarımı oynatamayıp sıranın önünden gidemediğim o utanç verici anlarda jisung yardımcı olurdu bana. ben senin sıranın önünde dikilip kaçamak kaçamak sana bakarken onunla sohbet ederdik. sohbetlerimiz o kadar saçma ve garip olurdu ki ilk başlarda...

o beni tanımıyordu, ben onu tanımıyordum. sadece ben senden çok hoşlanıyordum, o da insan sarrafıydı.

aslında beni sizin sınıfın kapısında gördüğü an anlamış sana karşı olan heyecanımı. şimdi ne zaman neden bana yardımcı oldun diye sorsam hep aynı cevabı veriyor.

'değerli oyuncağından kopmak istemeyen bir bebek gibiydin o zamanlar.'

ilk duyduğunda komik geliyor olabilir. gülme!

haksız sayılmazdı. küçük ve şımarık bir çocuk gibi senden ne olursa olsun kopmak istemiyordum. hoş, hala gönlüm kopup gitmene el vermiyor.

herkesin sınıfı terk etmesini beklerdim, jisung beni anlayıp herkesi bir şekilde dışarı çıkartırdı. sınıfta yalnız sen ve ben kalırdık. sen uyurken ben öğretmen masasına oturup seni izlerdim uyanana kadar.

güneş yüzüne vururdu, tek kolunun üstüne yattığında güzel elin masadan aşağı sarkardı. o zaman merak ederdim bir gün ellerini tutup gözlerine bakabilecek miyim diye.

sanırım söylenenler doğruymuş sevgilim, çaresiz bir aşık için umut en büyük tehlikeymiş.

gözlerim yüzünün her detayında gezinirdi. hatta hiç unutmam, sadece bir kez dokunma şansı buldum sana.

yasaklı bir şeydin benim için hep ama o gün garip bir cesaret geldi. parmak uçlarım sen uyurken yüzünde gezindi sevgilim, sanırım bu yaptığım en güzel ve en utanç verici şeydi.

sana dokunmak çok yanlıştı. sana yaklaşmak çok yasaktı. seninle hayal kurmak söz konusu bile olmamalıydı. sadece seni bana çok görmüştü hayat, sınırları geçmenin cezası büyüktü.

ama Tanrı biliyor sevgilim, elim narin yanağındayken ve göğsün sakince aldığın nefeslerle hareket ederken ölüp gitsem yine gam yemezdim.

şimdiyse sevgilim, her şey değişti.

a letter for you | yeonbin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin