"Biraz daha iyi misin?" Kucağımda olan Jeongguk boynuma sakladığı kafasını yavaşça aşağı yukarı sallarken derin bir nefes alıp vermiştim.
Arabamdaydık. Arabamın direksiyonundaydım ve kucağımda mayışan ve sakinleşmesi için elimden geleni ardına koyamadığım bir Jeongguk vardı.
Sinir krizi geçirmiş bir Jeongguk.
Bir saat içinde olmuştu her şey ve oldukça çok şey yaşanmıştı. Bir saat içinde ondan nefret ettiğimi yüzüne söylemiş ve o bir saat içinde kucağıma aldığım gibi Jeongguk'u sakinleştirmek için saçlarını ve sırtını yavaşça okşamıştım.
O bir saat içinde Jeongguk kendi benliğini saklayamamıştı daha fazla.
Neler olduğunu kabaca bahsetmek gerekirse...
Açıkçası her şey oldukça sıradandı. Mingyu'nun doğum gününe gitmek için onu olduğu yerden almış ve konum olarak ona atılan yere gitmiştik. Eh arabanın içinde küçük saçma bir sebepten kavga etmiş ve ondan nefret ettiğimi söylemiştim.Kavganın sebebini bile hatırlamıyordum.Sanırım arabam hakkında yine ileri geri konuşmuştu ve ben öğleden önce yakın arkadaşımla attığım fotoğraf sebebiyle yaptığımız kavganın bütün sinirini bu olayla ortaya kusmuştum.
Tamam saçmaydı ama gerçekten buraya kadar her şey her zamanki gibi normal ve sıradan ilerliyordu.
Ben Jeongguktan nefret ediyordum ve o bunu bana hatırlatmak için hazır olda bekliyordu.
Klasik bizdik.
Asıl olay buradan sonra başlıyordu. Atılan konuma gelmiştik. Gelmiştik gelmesine ama ortada ne bir parti vardı ne de doğum günü için toplanılan bir insan kalabalığı.
Hatta ortada bir yaşam bulgusu bile yoktu.
Eski fabrika olduğunu düşündüğüm boş bir bina ve artık kimsenin gelmeye yüreği yemeyeceği boş bir yol kenarındaydık.
Jeongguk başta anlamamıştı. Cidden anlamamıştı.
Yine her zamanki gibi dikiz aynasının ayarını bozarak kendine bakmak için çevirmiş yetmemiş birde ön kamerasını açarak saçını ve yüzüne dikkatli bir şekilde kontrol etmişti. Sabahtan beri sol omuzundan düşen yeşil hırkasını düzelttiği gibi hediyenin içinde olduğunu düşündüğüm karton paketi alıp arabadan inmeye çalışmıştı.
Çalışmıştı çünkü ben kolundan tuttuğum gibi onu yerine oturtmuş sonrada açık kalan kapıyı biraz üzerine eğilip kapatmıştım.
Anlamsız bakışlarla bana baksada sesimi çıkarmamış ona bir açıklama yapma gereği duymadan arabayı çalıştırmaya niyetlenmiştim fakat Jeongguk pek sessiz kalacak gibi değildi.
Kandırılmıştı.
Olan buydu işte. Mingyu'nun ona doğum gününün olacak yer diye attığı konum bir yalandı. Burada ne bir doğum günü vardı ne de ona benzer bir yaşam belirtisi.
Issız,korkunç bir yerdi burası.
Ağzımdan yanlış bir kelime çıkmaması ve ona lanet bir oyun içinde olduğunu söylememek için sessizliğimi korusam bile Jeongguk'a gelen bir sesli mesaj her şeyin başlangıcı olmuştu.
'Hey Jeongguk, doğum günü nasıl eğleniyor musun o görünmez arkadaşlarınla?"
Arkadan gelen gürültülü bir müzik sesi ve birkaç kişinin daha şu filmlerde olan kötü adam kahkahası ile biten bir sesli mesaj...
İşte bütün sinir krizine sebep olan o başlangıç buydu.
Jeongguk sinirle burnundan alıp verdiği derin nefeslerle sakinleşmeye çalışsa bile pek işe yaramamış gibiydi o an. Öyle ki ayaklarını hızla arabanın zeminine sert ve çevik hareketlerle vurmaya başlamış yetmemiş birde kucağında olan karton paketi paramparça edinceye kadar binbir parçaya bölmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
backstabber | taekook
Fanfiction'oğlum sen harbiden arkadan bıçaklayansın' tamamlandı.