Kampüsün çimenlerinde bağdaş kurarak oturan ve yine şu giymekten vazgeçemediği kısa şortlarının oturuşu yüzünden açıkta bıraktığı baldırlarını görmemle, gözlerimi devirdiğim gibi arkasına oturarak bacaklarımın arasına almıştım Jeongguk'u.Aniden oturuşum yüzünden irkilse dahi benim olduğuma emin olduktan sonra elindeki canını çıkardığı uzun ot parçasını işaret parmağına sarıp sonra çözüp ve yine aynı döngüyle devam eden işine geri dönmüştü.
Morali acayip bozuktu ve bunu iki metre öteden belli olan asık suratıyla anlamamak imkansızdı açıkçası.
Derin bir nefes almış kollarımı ince beline attığım gibi kendime çekerek sırtını göğsüme yaslamıştım. Çenemi omzunun üzerine koyduğum gibi yüzüme yakın olan yüzüne bakarak sarıldığım için değişmesini beklediğim yüzündeki mimiklerine bakmaya başlasam bile hiç bozuntuya vermeden elindeki ot parçasıyla olan işine devam etmişti.
Hatta dudaklarının daha da aşağı sarkıttığına emindim.
Ne olduğunu bilmiyordum açıkçası. Sabah çok mutlu ve şu genel parazitoloji dersinde yapacağımız illegal işler adlı planlarımız için heyecanlı olduğunu bile söyleyebilirdim.
Hatta sınav çıkışı elimden tutup beni arkasında koşturtmuş artık serseri olduğumuzla ilgili espriler yaparak deliler gibi kahkahalar atmıştı.
Benimle beraber.
Delinin tekiydi. Nasıl yaptı, nasıl yapabildi hiçbir fikrim bile yoktu ama sınavda değiştirdiği kağıtlarımız sayesinde yüksek not almıştım ve hala başarı bursunu kaybetmemiş olarak bu okulda bölüm birincisi koltuğunda oturmaya devam ediyordum.
"Moralin neden bozuk?" Jeongguk omuzunun üzerinden uzattığım yüzüme saliselik olarak dönüp bakmış sonra kafasını benim yanlış anladığımı sanmam için iki yana salllayarak bir nevi 'moralim bozuk değil' demek istemişti.
Ha doldu ha dolacak gözleri ile...
Pekala kafasını ikiye salladığı vakit konuyu kısa kesip benim iyi olan keyfimin tadına bakmaya devam edebilirdim lakin sınav zamanı benim için aldığı büyük risk yüzünden kestirip atamamıştım.
Biliyorsunuz ki o kimse için başını yakmaz ve böyle etik dışı hiçbir eylemi okul içinde gerçekleştirmezdi. İşte bu yüzden geveze ve meraklı tarafıma denk geldiği için şanslı olmalıydı bugün.
"Yalan söyleme işte! Ne oldu Jeongguk?" Kollarımın arasındaki beden derin bir nefes aldığı gibi elinde artık canı çıkan ot parçasını herhangi bir yere atarak sırtını göğsüme daha da yaslamıştı. Dudaklarını yaladığı gibi çenesini de bana bir şey göstermek için öne doğru uzatmıştı.
Gösterdiği yere bakışlarımı kollarımın arasındaki kişinin büzülmüş dudaklarından çektiğim gibi olan biteni anlamaya çalışıyordum.
Jeongguk'un yakın arkadaşları Eunwoo ve Jeonginin olduğu küçük insan topluluğuna bakmıştım önce. Yanında olanları pek tanıdığım söylenemezdi lakin Jeongguktan ötürü bir aşinalığım vardı.
"Şu kızlar senin dönem başı tartıştıkların değil mi? Ne alaka şimdi bunlar?" Karnının üzerinde birbirine kavuşturduğum parmaklarımla oynayan Jeongguk, bilmiyorum dercesine omuzlarını silkmişti.
Gerçekten çok alakasızlardı.
Pekala tabii ki etik insan ilişkilerinde arkadaşın biriyle kavga ettiği için sende ona düşman olmak zorunda değilsin fakat bu kızların Jeongguk'a yaptıklarını pek yenilir yutulur şeyler de değildi açıkçası.