Bölüm 1

5K 378 34
                                    


Sonay, yatağında huzursuzca kıpırdandı. Yarınki final oyunu için fazlasıyla heyecanlıydı. Sonucu herkesten çok merak ediyordu.

Acaba eğitmeni Amber ne düşünüyordu? Arakat'ta dilden dile dolanan müthiş bir final yaşanmıştı önceki hafta. Yarın da eşitlikle biten finalin rövanşı yapılacaktı. Üstelik iki öğrenci de aynı eğitmen tarafından eğitilmişti.

Kamp kurulduğundan bu yana yaşanmamış bir rekabet söz konusuydu. Hem finalistlerin eğitmeninin aynı kişi olması hem de ikinci bir final yapılması ilk olacaktı. Bu harikaydı.

Sonay kendini uyumaya zorladı. Yarın büyük gündü. Dinlenmeliydi. Ne yapıp edip zafer kazanmalıydı. Yoksa kamptan çıkmak için bir yıl daha beklemek zorunda kalırdı.

Her yıl yapılan Arakat Seçmeleri'nde dünyada görev alacak yeni yetme melek seçilirdi. Seçilen melek, dünya insanlarının ihtiyaç duyması halinde, onlara kendi varlığını belli etmeden yardım ederdi. Diğer birçok melek gibi insanlar arasında yaşar, tek amacı onları mutlu etmek olurdu.

Acaba hangi bölümde kadro açığı vardı? Sınavı başarıyla tamamladığı takdirde ne tür bir melek olacaktı?

Hangi göreve atanmak istediği ona sorulacak olsa, Şans Meleği olmak isterdi. İyilik Meleği de fena olmazdı. Ya da kim bilir, belki de kendine Koruyucu Melekler arasında bir yer bulabilirdi. Heyecanına engel olamıyor, hangi görev kadrosuna gireceğini merak etmeden duramıyordu.

Bu yıl yapılacak seçimin galibi olmalı, dünyaya açılan kapıdan geçmeliydi. Ama yarına zinde başlamak istiyorsa, öncelikle uyumalıydı. Aksi halde final başarısızlıkla sonuçlanacaktı.

Kısa bir süre daha yatağında dönüp dolanan Sonay öfkeyle doğruldu. Bir türlü uyuyamıyordu. Açık hava heyecanına da sinirlerine de iyi gelecekti. Üzerine bir şeyler alıp dışarı çıktı. Sakinleşmeliydi.

Dev bir bulut kütlesinin üzerine kurulmuş havası veren kampa şöyle bir göz gezdirdi. Sürekli aynı soluk renkleri, aynı melekleri, aynı yerleri görmekten ne kadar da sıkılmıştı. Buradan kurtulmak için şans yakalamışken, sonuna kadar mücadele etmeliydi.

Hemen arkasında beliren ayak seslerine döndü. Alay edercesine söylendi. "Ah, tek firari ben değilmişim!"

Güçlü rakibi Erce, anlamadığını belirten bir ifadeyle kızın yüzüne baktı. "Firari?"

"Uykum firar etti de... Sanırım sen de aynı nedenden dolayı uyuyamadın."

"Ha, şu mesele... Şey... Öyle sayılır... Neden bu kadar kasıyorsun, anlamış değilim. Yani daha geleli bir yıl bile olmadı ama sen şimdiden kaçmak için bin bir yönteme başvurdun."

"Anlamanı beklemiyorum. Doğruyu söylemek gerekirse ben de bilmiyorum. Sadece buraya ait olmadığımı hissediyorum. Gitmem gereken yerler, yapmam gereken şeyler varmış gibi. Burada her şey eksik..."

Aniden karnına saplanan ağrıyla iki büklüm olan Sonay'ın sözleri yarım kaldı.

Erce sancıdan yerlerde yuvarlanan kıza baktıkça dehşete düşmekten kendini alamadı. Eli ayağına dolanmış, ne yapacağını şaşırmıştı. Kısa sürede toparlanıp mantıklı düşünmeye çalıştı. Sağ avucunu hızla sol göğsüne vurup "Kırdayız! Acil müdahale ekibine ihtiyacımız var!" dedi.

Çok geçmeden ilk yardım ekibi olay yerine ulaşmış ve Sonay'ı hızla revire taşımıştı. Ancak kimse ona neler olduğuyla alakalı herhangi bir şey söylemiyordu.

Erce solgun görüntüsüyle revir kapısında beklerken, yaklaşan misafirleri gördüğünde nutku tutuldu. Eğitmenleri, yanlarında Baş Melek Gilmen'le birlikte ona doğru geliyordu.

Erce, Baş Melek'i gördüğünde ilk aklına gelen şeyle bütün kanının çekildiğini hissetti. Sonay'ın durumu Baş Melek'i buraya getirtecek kadar kötüydü demek.

Gilmen yeni yetmenin yanından geçerken, çocuk başını saygıyla öne eğdi. Merakını bakışlarından anlamak zor değildi ama önemsemedi. Şimdi daha büyük sorunları vardı. Yeni yetmenin merakını gidermekle uğraşamazdı.

Amber ve Gilmen revirin kapısından içeri girdikleri anda odanın atmosferi değişti. Kıza bir an bile rahat vermeyen sancı şimdi aralıklarla seyrediyordu.

Baş Melek, Sonay'a yaklaşıp avucunu onun alnına yerleştirdi. Gözlerini kapatıp henüz on dakika önce meydana gelen olayı kızın zihninden film izler gibi izlemeye başladı. Görüntüler karşısında dehşete düşmemek elde değildi.

Gilmen kaşlarını çatıp elini kızın alnından çekti. Bakışlarını yere dikip eğitmene hitaben konuştu.

"Korktuğumuz başımıza geldi. Üst düzey yöneticilere acil toplantı bilgisi verilsin. Eğitmenler kamptaki yeni yetmelerin güvende olduğundan emin olsun. Bu kızın da bir an önce kendine gelmesini sağlayın! Göreve çıkacak! Firar var!"

Amber ne diyeceğini bilemiyordu. "Ama efendim, o henüz hazır değil!"

"İzlediğim performans, usta bir Grigori'ninkinden farksızdı. Bana kalırsa, yeterince hazır. Üstelik başka alternatifimiz yok. Oraya gönderebileceğimiz başka kimse kalmadı. Tüm gardiyanların melek ışıkları çalınmış!"

Eğitmen, "Olamaz!" diyerek elleriyle ağzını kapattı. Kadının gözleri korkudan fal taşı gibi açılmıştı.

Sonay uyku ile uyanıklık arasında sürekli gidip geliyordu. Baş Melek ona ne yaptıysa, bütün vücudunu uyuşukluk kaplamıştı. Acaba duydukları gerçek mi, yoksa rüya mıydı? Gerçek olmamasını diledi.

Yüzyıllar boyunca yaşadıkları huzur ve refah, bu firarla son bulacaktı.

Arakat'ta kaos başlıyordu...



Melekler Kampı 1 -FİRAR- (Tamamlandı) KİTAP OLDU (Mantis Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin