Bölüm 2

3.6K 319 3
                                    


Sonay alnına yapılan küçük bir baskıyla gözlerini araladı. "Neredeyim?" Paniklemişti. Öyle tuhaf rüyalarla boğuşmuştu ki... Onları daha fazla görse, buna dayanamazdı.

Yataktan fırlayacakken, güven verici bir el omuzuna uzanıp sakinleşmesini sağladı. "Derin bir nefes al, iyi hissedeceksin."

İşe yaramıştı. Sakinleşmişti ama sesin tanıdık tınısının kime ait olduğunu anlayınca duraksadı. Şaşkın bakışlarını rakibinin yüzüne çevirdi.

"Burada ne işin var?" Sorusunun saçma olduğunu fark edip düzeltti. "Neler oldu?"

"Kırda sohbet ediyorduk, aniden kıvranmaya başladın. Ben de görevlileri çağırdım. Gördüğün gibi, seni revire taşıdılar. İşte olanlar bunlar... Eee, daha iyi misin?"

Sonay'ın aklı karışmıştı. Başını sallayıp "İyiyim," dedi. "Senden başka kimse yok mu?"

Erce tereddütsüz yanıtladı. "Hayır."

"Tuhaf, birinin alnıma vurduğuna yemin edebilirim."

"Uykuyla cebelleşip duruyordun. Kötü bir kâbusun etkisi olmalı."

Sonay daha fazla uzatmadı ama aklı korkunç rüyasına takılı kalmıştı. Erce haklıydı; uykusunda cehennem hükümdarlarıyla boğuşup durmuştu. Ufak bir yanılsamaya düşmesi çok normaldi.

Olanlara anlam yüklemeye çalışırken, zihnine dolan yönergeyle zaman âdeta durdu. Etkili bir ses toplantı salonuna çağrıldığını haber veriyordu. Bu da neydi şimdi? Onun toplantı salonunda ne işi vardı ki?

Zihni boşta kalır kalmaz, korkuyla büyümüş gözlerini hem rakibi hem de ekip arkadaşı olan yakışıklı yeni yetmeye dikti.

"Sen de duydun mu?"

Erce artık kızın travma geçirdiğinden şüphelenmeye başlamıştı. Onun için endişeleniyordu. Her ne kadar rakip de olsalar, neredeyse bir yılı birlikte geçirmişlerdi. Durgun bakışlarını kaçırarak söylendi. "Bana kalırsa dinlenmelisin. Hiç iyi görünmüyorsun."

Sonay onun aklından neler geçtiğini biliyordu. Öfkeyle soludu. "Gayet iyiyim! Duymamış olabilirsin ama ben liderlerden biri tarafından toplantı salonuna çağırıldım ve gidiyorum!" diyerek, sedyeden kalkıp yola koyuldu.

Salonu bulabileceğinden emin değildi. Hatta oranın neresi olduğunu bile bilmediğini fark etti. Her katta birkaç tane toplantı salonu vardı. Hangi kattaki hangi toplantı salonuna çağırılıyordu?

Ardından gelen ayak seslerini duyduğunda derin nefesler alarak zihnini boşaltmaya odaklanmıştı.

"Heyyy! İnadı bırak da beni dinle!"

Sonay arkadaşının varlığına aldırmadan yürümeye devam etti. "Neden? Beni aşağılamaya devam etmek için bir fırsata daha mı ihtiyacın var yoksa?"

Erce kızı ne kadar incitmiş olabileceğini yeni fark ediyordu. Ona yetişip bileğinden yakaladı. "Seni üzmek istememiştim."

Sonay bileğini yeni yetmenin elinden kurtarıp dişlerinin arasından tısladı. "Beni rahat bırak! Kimseye ihtiyacım yok!"

Sadece Erce değil, kamptaki herkes bu kızın özel olduğunu ve tek başına birçok sorunun üstesinden rahatlıkla gelebileceğini biliyordu. Asıl sorun şuydu: O her ne kadar bu dünyaya ait olmadığını hissediyorsa, Erce de bir o kadar onun yanında olması gerektiğini hissediyordu.

"Biliyorum ama yanlış yöne gittiğini söylemek zorundayım."

Kız şaşkınlıkla etrafına bakakaldı. Öfkeden gözü kararmış, yanlış tarafa yönelmişti. Mahcup bir ifadeyle gerisin geriye yürümeye başladı.

Erce hâlâ peşini bırakmamıştı. "Sana sormak istediğim bir şey var?"

"Dinliyorum."

"Baş Melek Gilmen'in seni ziyarete geldiğini biliyorsun. Odanda Amber'le neler konuştuklarını hatırlıyor musun?"

Kız şaşırmıştı. "Gilmen beni ziyarete mi geldi?"

"Evet ve içeride uzun bir konuşma yaptılar."

"İlginç. Liderler Çaylaklar Kampı'na pek uğramaz. Üstelik bunun yeni yetmelerden birini ziyaret için olması da ayrıca tuhaf. Sen ne düşünüyorsun?"

"Aynı fikirdeyim. Bir şeyler oluyor ama ne olduğunu anlayamadım. Baksana, kampa nasıl geldiğini hatırlamıyordun değil mi, hatta geçmişini de? Doğru mu?"

"Hayır... Yani, haklısın, diğer yeni yetmeler gibi değilim. Herkes buraya nasıl geldiğini, seçenekler sunulduğunda ne hissettiklerini, kamp yaşamını nasıl kabul ettiklerini, geçmişlerini, her şeyi ama her şeyi hatırlıyorken, ben bomboş bir hafızayla açtım gözlerimi. Oysa ne kadar isterdim bilmeyi."

Sonay şimdiye dek herkesten kaçmış, içinde yaşadığı çelişkileri kimseyle paylaşmamıştı. Bugün nesi vardı böyle? Yanındakinin rakibi olduğunu ne çabuk unutmuştu? Kendini aptal gibi hissetti.

"Seninle ilgili çok fazla açık nokta var. Kafam karışıyor."

"Evet, zamanında çok araştırdım ama kimse geçmişimle ilgili herhangi bir bilgiye sahip değil."

Erce tam bir şey söylemek için ağzını açmıştı ki Amber'in keskin sesiyle irkildi.

"Siz burada ne yapıyorsunuz?"

Amber bakışlarını Sonay'a çevirip sert bir dille konuşmasına devam etti. "Çağrıyı almadın mı? Toplantı salonunda bekleniyorsun!"

"Aldım efendim. Biz de oraya ulaşmaya çalışıyorduk."

Amber, Erce'ye, "Sen burada kalıyorsun!" dedikten sonra bakışlarını tekrar Sonay'a çevirdi. "Sen de beni takip et!"

Eğitmenin sesi öylesine etkiliydi ki itiraz edecek cesaretleri kalmamıştı. Tek kelime etmeden söylenenleri yaptılar. Erce orada kalırken, Sonay usulca Amber'in peşine takıldı.

Melekler Kampı 1 -FİRAR- (Tamamlandı) KİTAP OLDU (Mantis Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin