Bölüm 4

2.7K 257 1
                                    


Sonay nefes nefese koşuyordu. Cehennem hükümdarları daha fazla uzaklaşmadan onlara ulaşmak zorundaydı. Beşini birden yakalaması nasıl mümkün olacaksa? Aklı almıyordu. Zor olacaktı. Çok zor...

Belki de Gilmen'in emrine itiraz etmeliydi. Kabul etmese onu zorla göreve gönderecek hali yoktu ya! Neler saçmalıyordu böyle? Elbette görevi geri çeviremezdi. Ne de olsa bu Baş Melek'in emriydi. Reddetmesinin imkânı yoktu.

En azından, neden bu tarz işler için eğitilmiş olan ve hali hazırda eğitimi devam eden kıdemliler varken kendisinin seçildiğini sorabilirdi. Ama yapmamıştı. Bir şey mantıklı düşünme yetisini bloke etmiş, o anda sadece görevi kabul etmesi gerektiğini hissetmişti. O halde düşünüp durmanın anlamı yoktu. O ya da bu şekilde kabul edilen kutsal görevi tamamlamak zorundaydı.

Kaya Kanyonu kapısına iyice yaklaşmıştı. Aniden unuttuğu bir detayı hatırlayıverdi. Kapıyı açmayı nasıl başaracaktı? Yetki dışı geçişleri engellemek için bütün kapılar mühürlenmişti. Acaba Gilmen ayarlamaları yapmış mıydı? Birkaç dakika sonra bunu kendi gözleriyle görecekti zaten. Koşmaya devam etti.

Sonay kapının karşısında durmuş, açılması için ne yapması gerektiğini düşünüyordu. Zihnine odaklandı. Belki orada işe yarar bir şeyler bulabilirdi. Tam gözlerini kapatmıştı ki omuzuna bir elin dokunmasıyla irkildi.

"Yine mi sen?"

Erce yanında durmuş, sırıtıyordu. "Benden hoşlandığını sanıyordum."

"Ukalalık etmeyi bırak da burada ne işin olduğunu söyle!"

"Beni Amber yolladı. Yolculuğunda sana eşlik etmem gerektiğini düşünüyor. Yalnız gitmene gönlü razı olmamış."

"Sana inanmıyorum! Baş Melek'in emirlerine karşı gelecek biri değil o!"

"Bilemiyorum ama bana tam da öyle biri gibi geldi."

Sonay içinde zaten çelişkiler yaşıyordu. Bu işin üstesinden tek başına nasıl geleceğini düşünüp dururken, bir yol arkadaşı fena olmazdı. Her ne kadar bu çocuk onu deli gibi kızdırsa da yanında olduğunu bilmek rahatlatıcıydı. Bilmediği bir dünyaya, bilmediği düşmanlarla savaşmaya gidiyordu ne de olsa; küçük bir yardımın sakıncası olmazdı.

Erce ilk andan itibaren faydalı olmaya başlamıştı. Parmaklarını açıp avuç içini ahşap kapıya yaslayıp "Bak işte böyle yapacaksın," dedi.

Kapı aniden gökkuşağı gibi rengârenk parıldadı. Işık kümeleri bir araya gelip çocuğun avucunun altında titreşmeye başladı. Aradan birkaç saniye geçmişti ki aynı ışık aniden tetiklenmişçesine Erce'yi metrelerce geriye fırlattı.

Sonay şaşkınlıkla bakakaldı. Neler olmuştu?

Erce başını tutmuş yerinden kalkmaya çalışırken, "İşte böyle," dedi.

"Ne?"

Elini kapıya doğru sallayıp "Neresini anlamadın, sana gösterdiğimin aynısını yap işte!" diyerek kızı azarladı Erce.

"Bana bunu asla yaptıramazsın! Başka bir yolu olmalı."

"Hadi Sonay, başka yolu yok. Emin ol, Gilmen her şeyi ayarlamıştır. Benim başıma gelenlerin senin başına gelmeyeceğini garanti ederim."

Sonay histerik bir kahkaha attı. "Neye dayanarak?"

"Sana söyledim, Gilmen ayarlamaları yapmıştır. Ona güven."

Haklıydı. Bir baş meleğe güvenmeyip de kime güvenecekti? Avucunu ürkekçe kapıya yaklaştırdı. Gözlerini sımsıkı kapatmış, dişlerini sıkıyordu. O kadar korkak davranıyordu ki sanki aradan dakikalar geçmiş gibi zaman ağır işliyordu.

Erce o süre boyunca nefesini tutmuş, sabırsızlıkla olacakları bekliyordu. Yanılma payını sorgular olmuştu ki bekleyiş çok sürmedi.

Sonay'ın DNA'sı tarayıcıdan sorunsuz geçmişti. İkili şaşkınlıkla birbirinin yüzüne baktı. Erce'nin aklından, Gilmen çok çaresiz ya da bu kıza çok güveniyor olmalı ki onu tam yetkiyle donatmayı uygun görmüş, düşüncesi geçti.

Sonay bakışlarını kapıya çevirdi. Işık ve renk cümbüşüyle parıldayan kapının diğer tarafını görmek mümkün değildi. Işık gözlerini yakıyordu.

Erce kızın yanına gelmişti. Önlerinde duran devasa kapının renkli görüntüsü kaybolmuş, yangın yeri gibi yanmaya başlamıştı. İkili gerilemek zorunda hissetti. Alevler şekil almaya başlayınca karşılarında korkunç bir yüz oluştu.

Erce kızın elini tutup "Bence neler olacağını görmek için beklemek aptallık olur," dedi.

Sonay gözlerini dev yüzden ayırmadan sordu. "Ne yapmamızı öneriyorsun?"

"Kapıdan geçelim ve bu iş bitsin!"

Kız inanamayan bakışlarını çocuğa çevirdi. "Kapı mı? Görmüyorsun sanırım, o artık kapı değil, ateş yağdıran koca bir kafa! Geçişi de ancak onun ağzından girerek gerçekleştirebiliriz."

"Evet, işte ben de tam olarak bunu söylemek istemiştim."

Sonay daha "Neyi?" diyemeden, kelimeleri yutmak zorunda kaldı. Erce aniden öne atılıp alevlerin ortasına dalmıştı, tabii bileğini sıkıca kavradığı kızı da peşinden sürükleyerek...

Melekler Kampı 1 -FİRAR- (Tamamlandı) KİTAP OLDU (Mantis Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin