Bölüm 14

3K 240 21
                                    


Ejderlerin ikiliye minnet borcu vardı. Onlara düşmanlık ettikleri halde yavrularının hatırı için yardım etmişlerdi. Hem diğer ejderlerden çocukları korumuş hem iyileşmelerini sağlamışlardı.

Yutpa, "İzin verin, geçidi sorunsuz geçmenize yardım edelim, size borçluyuz," dedi.

Erce yardımı geri çevirdi fakat Sonay onun kadar soğuk bakmıyordu teklife. "Neden olmasın? En azından kaybettiğimiz zamanın bir kısmını bu şekilde telafi edebiliriz."

Sonay'ın iyimser tutumu Erce'yi ikna etmeye yetmişti. Anne ejder ve yavrularla vedalaşıp baba ejderin sırtına atladılar. Yola çıkmaya hazırlardı.

Yutpa onları sadece çıkışa kadar götürecekti. Daha ileriye gitmesi onun için sakıncalı olduğundan istese de fazlasını yapamazdı. Zaten ikiliye bu kadarı da yeterdi.

Geçit yolu sandıkları kadar kısa değildi. Sonay haklıydı. Kaybettikleri zamanı telafi etmek için ejderle yolculuk etmek iyi bir yöntemdi.

Yol boyu herhangi bir tehlikeyle karşılaşmadılar. Yer altına açılmış geçit tuhaf böceklerle doluydu ama zararsızlardı. En azından onlara zarar vermemişlerdi. Belki de sadece şanslıydılar.

Sonay, gün ışığı görünmeye başladığında, sarsıntılı geçen yolculuğun bittiğine seviniyordu.

Yutpa çıkışın tam önünde ikiliyi yere indirdi. "Bundan sonrasında kendi başınızasınız, ben devam edemem," dedi. "Yaptıklarımız için özür dilerim. Buna rağmen yavrularımızı ve bizi kurtardığınız için Meran size bunu yolladı. Lütfen kabul edin."

Sonay adamın elinde tuttuğu kolyeye bakıp iç geçirdi. Safirden yapılmış, damla şeklinde bir kolyeydi. Damlanın etrafında zincir yerine yılan ya da timsah derisi benzeri bir bağcık kullanılmıştı.

Kız memnuniyetle kolyeyi kabul etti. Elinde sürüngen derisini hissetmek tüylerini ürpertse de bunu adama belli etmedi.

"Sanırım suyla ilgili bir şey."

"Evet, bu kolyeyi taktığınız sürece suda nefes almak gibi bir sorununuz olmayacak."

Sonay'ın gözleri iri iri açıldı. "Vaaayy! Gerçekten mi? Meran'a teşekkürlerimi iletin lütfen." Kız kolyeyi boynuna geçirdi. Üzerinden iki saniye geçmeden kolyenin zinciri çekilmeye başladı. Ejdere şaşkınlık ve sorgulama dolu bakışlar attı fakat o hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam ediyordu.

Zincir çekilip iki sıra halinde kızın boğazını sıkmaya başladı. Sonay nefes alamıyordu. Birkaç saniye boyunca endişeyle ipi gevşetmeye çalıştı. Sonunda nefes alabileceği gevşekliğe ulaştı.

Ejder gülümseyerek olanları açıkladı. "Tılsımlı bir kolyedir. Boynunuza göre şekil aldı. Böylelikle onu kaybetmeniz zor olacaktır. Eklemek isterim ki ucundan sarkan taş suda nefes alabilmenizi sağlayacak ama ejderha derisinden yapılma zinciri de zırh gibi alevlere karşı sizi koruyacaktır."

"Harikaymış!"

"Bu da sizin için." Erce'ye dönmüştü. Ona küçük bir ejderha derisi uzatıyordu.

Erce kendisine de hediye verilmesine çok şaşırmış, bir o kadar da sevinmişti. İşin büyük kısmını Sonay yaptığı için herhangi bir beklentisi yoktu. "Teşekkür ederim ama ben bir şey yapmadım," dedi tebessümle.

Adam da ona gülümsedi. "Abra anlattı. Beni öldürmesine siz izin vermemişsiniz. Bu sandığınızdan çok daha büyük bir iş."

"Evet ama gerçekten öldürmek istese ona mani olamazdım. Kendisi de istemediği için size dokunmadı."

Adam derin bir nefes alıp koca gövdesiyle ikiliye arkasını dönerken, "Her neyse, artık gitsem iyi olacak," dedi. "Ha, unutmadan, o ejderha derisini sağ bileğinizin üzerine yerleştirin ve unutmayın, tılsımı toplamda üç defa çalıştırma hakkınız var, her çalıştığında da etkisi sadece on dakika sürecek." Sözleri biter bitmez hızla geçide girip koşmaya başladı.

İkili onun gidişini sessizce izledikten sonra bakıştı.

Sonay merakla, "Hadi şunu bileğine yerleştir de neler olacak görelim," dedi.

Erce onu mutlu görmenin ne kadar güzel olduğu düşüncesiyle parçayı bileğinin üzerine koydu. Deri genişleyip tüm bileğini sardı. Bir süre kan akışını durduracak kadar germişti bileğini ama çok sürmeden gevşeyince rahatladı.

İkili önlerindeki yola bakıp işlerine odaklandı: Alev Kafa'yı bulmak...

Erce sordu: "Sana tanıdık gelen bir şey var mı öngöründe gözüne takılan? Belirli bir iz falan..."

Sonay etrafını dikkatle inceleyip hatırlamaya çalıştı. Çok geçmeden nefes nefese ve iki büklüm, kuzeyi gösterdi. "Şu tarafta!" Gelen öngörülerin hep böyle kısa olmasını isterdi. Daha az acı çektirecek kadar kısa ve net...

Alev Kafa'nın tutsak edildiği yer çıkıştan yaklaşık bir kilometre uzaktaydı.

Birkaç dakika içinde büyük bir göle vardılar.

"İşte orada!" Sonay gölün altından yansıyan yakamoz ışıltısındaki görüntüyü gösteriyordu.

"Gölün ortasında mı?" Erce yaşadığı şaşkınlığı gizleme gereği duymamıştı. "Onu nasıl çıkaracağız?"

Sonay boynundaki kolyeyi parmaklarının arasına aldı. Erce zaten cevabı aldığı için gözlerini devirmekle yetindi. Bir daha bu kızın rakibi olmayı aklından bile geçirmeyecekti. O asla bu kadar gözü kara olmamıştı, olamazdı.

"Sana yardım edebileceğimi sanmıyorum. Mesafe çok uzak."

Sonay elini arkadaşının omuzuna yaslayıp onu teselli etti. "Üzülme ufaklık, tek başıma halledebilirim."

"Dalga geçme lütfen. Aslında denemekten zarar gelmez."

"Gerek yok, halledebilirim."

"Emin misin?"

Yeni yetme, arkadaşının ona ne zaman güvenmeyi öğreneceğini merak ediyordu. 'Acaba!' bakışı atarken, sırt çantasını yere bırakıp ayakkabılarını çıkardı ve hızla koşup göle daldı.

Sonay boynundakinin işe yaramasını umuyordu. Aksi halde o gölden Alev Kafa'yı çıkarmak bir yana, kendi bile çıkamayabilirdi. Yani Erce haklıydı...

Melekler Kampı 1 -FİRAR- (Tamamlandı) KİTAP OLDU (Mantis Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin