Bölüm 11

1.8K 214 5
                                    


Erce'nin kararlı sesi kızı durdurmaya yetti. "Yapma!"

Sonay soran bakışlarını ona çevirdiğinde, tepkisinin nedenini gördü. Davranışından dolayı anlık bir pişmanlık duydu.

Yavru ejderler korkuyla birbirlerine sokulmuş, dehşet dolu gözlerle olanları izliyordu. Türü ne olursa olsun onların hâlâ çocuk olduğunu hatırlamak Sonay'ı üzmüştü. Hançerini indirip usulca geri çekildi.

"Buradan gitmek istiyorum."

Erce de aynı şeyi istiyordu. Kendinden geçmiş ejder adamı süzüp "Ben de ama onu bu halde bırakamayız," dedi.

Sonay şaşkınlık içindeydi. "Ne yani, onu iyileştirmemiz gerektiğini mi düşünüyorsun? Üzgünüm ama yeterince zaman kaybettik, daha fazla oyalanamayız. Hem onlar bizi yemek istedi!"

"Sonay, seni anlıyorum fakat sen de onları anlamalısın. Onlar sadece doğalarının gereğini yapıyor. Hayatta kalmak için avlıyorlar."

"Evet, bizi!"

"Şu yavrulara bir bak. Babalarını gözlerinin önünde yaraladın ve müdahale etmezsek ölecek, gerçekten istediğin bu mu?"

Sonay arkadaşının söylediklerini şöyle bir düşündü. Gerçekte ne istiyordu? Yavruların korku dolu yüzlerine baktı. Ağlamaklı bakışlarıyla onu izliyorlardı. Gilmen'in sesi zihninde yankılandı: "Yardımına ihtiyaç duyanlara asla sırtını dönme!" Kararını verip hançerini yerine taktı ve ejder adamın yanına gitti.

"Pekâlâ, hadi neler yapabileceğimize bir bakalım."

Erce onun özüne dönmesinden dolayı mutluydu. Gülümseyerek kızın yanına gitti. "Yaraları derin değil aslında. Neden kendinden geçtiğini anlamıyorum."

"Evet, sadece birkaç ufak sıyrık."

Yavrulardan biri çekinerek yanlarına yaklaşıyordu. Kızın tebessüm etmesiyle cesaretlenip iyice sokuldu. Yaralı ejderin başında gözyaşı dökmeye başladı. "Babam ölecek mi?"

Sonay yuvayı bulmasını sağlayan takip ettiği ejderi tanıdı. Pişmanlığı bir kat daha artmıştı. Dilinden istem dışı şekilde, "Umarım ölmez," sözcüklerinin döküldüğünü duydu. Daha az önce onları öldürmeye çalışan bu yaratığın ölmemesini dilediğine inanamıyordu. Derin bir nefes alıp bakışlarını diğer yavrulara çevirdi. Artık hepsi yanlarına sokulmak için fırsat kolluyordu.

"Onu nasıl iyileştirebileceğimiz hakkında bilgisi olan var mı?"

Girişten gelen tıkırtılar herkesin pür dikkat sese yönelmesini sağlamıştı. Sonay'ın yanında duran yavru kızın arkasına geçip, "Geliyorlar!" diye korkuyla inledi.

"Kimler geliyor?"

Kızın sorusunu duymazdan gelen yavruların hepsi dehşetle ikilinin arkasına saklandı. Sonay takip ettiği yavruya dönüp ısrarla sorusunu yineledi. "Sana soruyorum, kimler geliyor?" O da paniklemişti.

"Diğer klanlar! Babamın kanının kokusunu almış olmalılar!" Kızın koluna sarılıp hıçkırıklarla ekledi. "Hepimizi öldürecekler!"

Sonay, Erce'ye aceleyle, "Onu bölmeye taşıyalım, yardım et!" dedikten sonra ejder adamın kollarına yapışıp onu kaldırmaya çalıştı. Erce de kuyruk kısmından kaldırmaya çalışıyordu fakat bu koca devi taşımak hiç kolay değildi.

Yavru ejderler hemen harekete geçmişti. Babalarını sırtlarına alıp birkaç saniye içinde arka bölmeye taşıdılar.

Kız şaşkınlıkla yavruların uyum içindeki çalışmalarını izliyordu.

Sonay ve Erce'ye yapacak iş kalmamıştı. Bölmenin kapısına gidip babalarını yatağa bırakan ufaklıklara kesin emrini verdi. "Kapıyı kapatın ve ne olursa olsun sakın buradan çıkmayın!"

Yeni yetme yuvanın geniş açıklığına dönerken, yavrulardan birinin onu takip ettiğini fark etti. Öfkeyle haykırdı. "Ne dediysem onu yap! Kardeşlerinin yanına dön!"

Sonay'ın öfkeli sesi yavruyu kokudan olduğu yerde zıplatmıştı. Çekinerek, "Teşekkür etmek istemiştim," dedi.

Kız, yavrunun ürkek halinden sorumlu olmaktan nefret etmişti. Yanına gitti. Yanağını okşayıp alnına küçük bir öpücük kondururken tiksineceğini düşünmüştü ama aksine, ona karşı şefkatten başka bir şey hissetmiyordu. "Hadi içeri gir, bana sonra teşekkür edersin."

Sonrası olup olmayacağını kimse bilmiyordu. Yine de bu sıcak davranış karşısında yavru ejder tüm kalbiyle kıza bir şey olmamasını diledi. Bölmenin girişindeki kayayı yerine oturturken son kez gözleri buluştu.

Küçük sürüngen bir an önce büyüyebilmek için neler vermezdi; büyüyüp kızı ve ailesini korkusuzca savunabilmek için. Babası ölmezse belki büyümeye fırsatı olabilirdi. Aksi halde, bugün değilse bile kısa süre içinde düşmanları tarafından kardeşleriyle birlikte yok edileceklerini biliyordu.

Sonay ne hissetmesi gerektiğinden emin değildi. Bir yanı her şeyi olduğu gibi bırakıp görevine odaklanmasını söylüyor, diğer yanı ise yavruları ve babayı kurtarmak için yanıp tutuşuyordu. Yardım hissi daha ağır bastı. Elinden geleni yapmazsa vicdan azabı çekecekti. Onun için hançerini çekip düşman klanlarını beklemeye başladı.

Üç ejder aynı anda kayalıklardan açıklığa atladı. Sonay kendini şanslı sayabilirdi. Üçlü ejder adam kadar iri değildi. İlk olarak ortadaki konuştu. Sonay onun, liderleri olduğunu düşündü.

"Kokusunu alabiliyorum, Yutpa'yı yere seren sensin."

"Kimden bahsettiğinizi bilmiyorum beyler ama burayı hemen terk etmezseniz sizi yere serecek olan kişi olacağıma emin olabilirsiniz!"

"Hımmm, çok cesur... Yine de bize karşı biraz daha nazik olmanı beklerdik. Yutpa'yı yenebilirsin, o tek kişiydi ama gördüğün gibi, biz üç kişiyiz. Bizi alt etmen imkânsız. Şimdi, çekil yolumuzdan ki bu iş bitsin!"

Sonay sinirleniyordu. "Neden? Nasılsa babaları aradan çekildiğine göre yavruların işini bitirip klanın sonunu getirmek için size fırsat doğdu, değil mi? Merak ettim, neden ejderi siz öldürmediniz? Gücünüz mü yetmedi?"

Adam iğrenç bir sırıtışla karşılık verdi. "Bu kızı sevdim, çok zeki."

Erce, Sonay'a yaklaşıp kulağına fısıldadı. "Ne bekliyoruz? Bitirelim şunların işini!"

"Zevkle!" Kız sanki bir düğmeye basılmışçasına harekete geçti. Gözüne lideri kestirmişti. Hançerini ilk ona salladı ve sırayla üzerine gelen diğer sürüngenlere. Kanlı bir çarpışma olacaktı ama önemi yoktu. Sonay kısa sürede kan dökmeye alışabilirdi.

Sandığı kadar zor olmadı. Hançerinin tadına bakan sürüngenler yerde can çekişiyordu. Oysa onlarda da ejder adam ve ejder kadında olduğu gibi ağır yaralara sebep olmamıştı. Kesikler basit, ufak tefek birkaç sıyrıktan ibaretti.

Son sürüngen, Erce ile dövüşmeyi seçtiği için hançer darbesi almamıştı. Sapasağlam olmasının yanı sıra Erce'nin üstüne çıkıp boğazına yapışmış durumdaydı. Sonay hiç düşünmeden onlara doğru ilerleyip sürüngenin kafasını tuttu ve duygusuzca hançerini yaratığın boynuna indirdi.

Erce tanımakta güçlük çektiği arkadaşını şok olmuş gözlerle süzüyordu. Sonay'a ne olmuştu böyle?

Melekler Kampı 1 -FİRAR- (Tamamlandı) KİTAP OLDU (Mantis Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin