🎧Skott, Midas
🎧Stonefox, LightningKulaklarıma dolan gürültünün yanında bedenimi saran ılık bir hava da hissetmiştim. Gözlerimi açmadan önce derin bir nefes aldım. Alışık olduğum bir koku göğsümü doldururken gözlerimi açtım. Noris elini bileğimden çekmişti. Merakla etrafıma bakındım.
Depo gibi bir yerdeydik ve karanlıktı. Arkamızdaki duvar cızırdarken tam karşımızda duran, yaklaşık dört metre uzunluğundaki demir kapıya baktım. Briella bir kenara çökmüş ayakkabılarını giyerken diğerleri kapıya yönelmişti. Endymion büyük kapının geniş anahtar deliğine elini soktu, kapıdan yükselen gürültüyle irkildim. Kapıya elini sokmuş olması bende bir şok etkisi yaratmıştı.
"Ayakkabılarını giy de çıkalım şuradan, burası beni boğuyor," dedi Briella.
Sessizce başımı sallarken elbisemin izin verdiği kadarıyla eğilip ayakkabılarımı giymeye çalıştım. Bir yandan da Endymion'un araladığı kapıya bakıyordum. Kapı uzun olduğu kadar kalındı da, bana bankalardaki çelik kapılarını anımsatmıştı. Aynı zamanda kapının açılmasıyla içeriye mor bir ışık da süzülmüştü.
Merak içimi kemirirken topukluların üzerinde dik bir şekilde durdum, elimdeki spor ayakkabıları Briella gibi kenara bırakmıştım. Briella yabancılık çektiğimi hissetmiş gibi yanıma gelip koluma girdi, ona gülümseyerek baktım.
"Burayı seveceğine eminim," dedi.
Beton zeminde adımlamaya başladığımızda topuk sesleri içeride yankılanıyordu. O büyük kapıdan dışarı çıktık. Briella kapıyı sanki çok hafifmiş gibi çekip kapattı, ardından Endymion'un yaptığı gibi elini anahtar deliği gibi görünen yere soktu, bir anahtarı çeviriyormuş gibi elini çevirdi ve kapıdan yine gür bir ses çıktı.
"Bu çok ilginç," diye mırıldanırken hâlâ elini soktuğu yere bakıyordum.
"Bu kilit bütün gardiyanları ve yardımcılarını tanır," deyip bana doğru döndü. "Sadece biz açıp kapatabiliyoruz."
"Burada böyle bir kapı olduğunu gören insanlar bunu yadırgamıyor mu? Ya da açmaya çalışmıyor mu?" dediğimde alayla güldü.
"Bu sokağa giremezler," dedi, başımı bulunduğumuz karanlık sokağa çevirdim. Issız bir yer gibiydi, ilerideki tabelanın mor ışığı sokağı aydınlatıyordu ama sokağın sonunu göremiyordum. "Gel benimle."
Beraber sokakta yürümeye başladık. İki yanımızda da uzun, beton duvar vardı. Yerdeki küçük su birikintilerine damlayan su damlalarının sesini duyabiliyordum. Bir süre sonra yürüdükten sonra Endymion ve Noris'i gördüm. Sokağın sonunda dikiliyorlardı. Durdukları yerden bana doğru gelen rüzgârla ürpererek kollarımı bedenime sardım.
En sonunda onların yanına vardığımızda ve Noris geri çekilip bana doğru döndüğünde gördüğüm görüntüyle olduğum yerde donup kaldım. O kadar yüksek bir yerdeydik ki, altımızda tahmini doksan ya da yüz katlı olan binalardan daha yukarıdaydık. Altımızda koca bir şehir vardı, şehir o kadar renkliydi ki, bu görüntü beni korkutmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKREBİN KALBİ (KİTAP OLDU)
FantasyGenç kadın, elini duvara doğru uzattı. Kendi kanından bir adam onu durdurmaya çalıştı ama durduramayacağını o da biliyordu. Parmakları duvarın saydam, kızıl yüzeyini aştı. Aylardır izini sürdüğü şeye bir adım daha yaklaşmıştı. Genç kadın önünde dura...