01

1.4K 62 100
                                    

Sessiz ve sıcak geçen yaz günlerinden biriydi. Dışarıda öten kuşların cıvıltısı açık pencereden odaya doluyor ve genç oğlanın kulağına ulaşıyordu.

Sandalyesine oturmuş ve önüne en sevdiği kitabını almış sessizce onunla ilgileniyordu. Sayfaları nazikçe çeviriyor, her bir satırını dikkatle okuyordu.

Wonwoo elindeki kitabın sayfalarını usulca çevirmeye devam ederken bakışları, masanın üzerinde duran telefonuna kaydı. Yanan ekranda beliren bildirimle gözlüğünü geriye ittirip telefona uzandı.

Bildirim Chan'dan gelmişti. Canı sıkıldığı için biricik hyungu ile buluşmak istiyordu.

Nefesini dışarı verip ekranı açtı ve ekranda gezdirdi parmaklarını. Kitap okumak güzeldi fakat Chan ile vakit geçirmenin daha güzel olduğunu biliyordu.

Oturduğu yerden kalkıp telefonunu cebine attı ve arabasının anahtarını alıp çıktı evden. Binbir zorlukla aldığı arabasına bindi ve Chan'ın evine doğru sürdü.

Çok yüksek bir enerjisi olduğu söylenilemezdi. Durduk yere aklı bir şeylere takılıyor ve modunu düşürüyordu sürekli. Buna radyosunda çalmaya başlayan şarkı da eklendiğinde yanaklarını şişirdi sıkıntıyla.

Bakışları yoldaydı. Camı biraz aralayıp gelen rüzgarla uzamış saçlarının dağılmasına müsade etti. Küçüğünü görmeyeli uzun zaman olmuştu bu yüzden az da olsa mutlu olmak için şarkıyı değiştirdi.

Kendini teselli ederek Chan'ın evine vardı. Arabasını park etti ve apartmana girdi. Sıkıntıyla nefes alıp bindiği asansörde katın gelmesini bekledi.

Birkaç saniyenin ardından asansörden indi ve daireye doğru adımladı. Zile basar basmaz açılan kapı ile Chan güzel gülümsemesini sunup Wonwoo'nun boynuna sarılmıştı.

"Hyung" sevimlice söylediği şey, gözlüklü olanın yüzüne bir gülümseme yaymıştı. Bakışları açık kapının sunduğu evde gezinirken geri çekildi.

"Başka kim var?" diye sordu. "Jisoo hyung ve Soonyoung hyung" dedi Chan.

Wonwoo içeri girdiğinde küçük olan arkasından kapıyı kapatmış ve salona adımlamıştı. Kendisine dönen bakışlar ile gülümseyip Soonyoung'a baktı.

"Neredesin sen ya? Arıyoruz açmıyorsun" söylenen arkadaşına karşılık omuz silkti. "Biliyorsun zaten neyi soruyorsun?"

"Hiç değilse aradığımızda aç" Jisoo'nun söylediğini onaylayıp tekli koltuğa oturdu. Gözlüğü ardından kucağındaki ellerine bakmaya başlamıştı. Sessizleşmeye başlayan ortam garip bir hava oluştururken bakışlarını arkadaşlarına çevirdi.

"Mingyu ile konuşuyor musunuz?" diye sordu. Birbiriyle bakışıp tekrar kendisine dönen iki sevgiliye baktı cevap beklercesine.

"Zor bir soru sormadım" diye mırıldandı. Soonyoung yerine kıpırdanıp arkasına yaslandı. "Dün görüştük" dedi. "Bu kadar mı?"

"Bizden ne duymak istiyorsun deli herif?"

"Duymak istediğim şey hala konuşmaya devam edip etmediğiniz Soonyoung. Ayrılan bizdik ve bu yüzden bunca yıllık dostluğumuz bozulsun istemiyorum"

Wonwoo söylediği şeyden sonra gözlüğünü düzeltti ve dudaklarını birbirine bastırıdı. Sesi sakin çıkmıştı ama Soonyoung azarlanmış bir tavırla homurdandı.

"Neden şimdi bana kızıyorsun ki?" Jisoo kıkırdadı. "Sana kızdığı falan yok Soonie" Wonwoo gözlerinin önünde flört etmeye başlayan ikiliye bakıp yüzünü ekşitti.

"Hey! O yüzünü ne yaptın az önce?"

"Bir şey yapmadım"

"Yalan söyleme Jeon Wonwoo. Yüzünü ekşittin." Soonyoung'un bağırarak konuşmasına karşılık eliyle kulağını kapattı.

cry for love -minwonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin