08

571 44 24
                                    

Hani bir şarkı dinlersiniz de o şarkı size yaşanmışlığı ya da tarif edemediğiniz, hem bulutların üzerinde hem de en derinde hissettiğiniz o tuhaf duyguları anımsatır ya, Wonwoo onu yaşıyordu şu an.

Kulağında kulaklık, elleri cebinde, gözleri yaşlı ve karmakarışık duyguları yaşayarak yürüyordu kaldırımda. Nereye gittiğinin bir önemi yoktu. Adım attığı her yer zaten ezberindeydi ve rastgele yürüyordu.

Dün Changkyun Wonwoo'ya gelmiş, ağlamaktan gözleri şişen bedeni görünce ufak bir korku yaşamıştı. Kötü durmasının yanı sıra bu denli üzülmesinin sağlığını kötü etkileyecek olmasıydı.

Neyse ki ikili konuşup sohbetler ederek kafa dağıtmıştı. Changkyun gamzeli sevgilisinden bahsedip durmuş Wonwoo da sıkılmadan dinlemişti.

Gerçi günün sonunda yalnız kalan yine Wonwoo olmuştu.

Mingyu ile konuşmasının üzerinden de beş gün geçmişti ve bu beş gün hayatında ne yaşadığını anlamlandıramadığı beş gündü. Duyguları sönmüştü sanki.

Onunla konuşmuştu fakat içi hiç rahat etmiyordu. Kalbindeki bu rahatsızlık, nefesinin göğsüne batmasına neden oluyordu, sanki boğuluyor gibi hissediyordu.

Sıkıntıyla nefesini dışarı verip devam etti yürümeye. Ona söylediği şeylerin neler olduğunu hatırlayamıyordu bile. Ne söylemiş, nasıl bir cevap almıştı hepsi aklından silinmişti sanki.

Hatırladığı tek şey ıslak kirpikleri arasından kendisine bakan Mingyu'ydu.

Onu üzgün görmekten nefret ediyordu. O ağladığı zaman paramparça oluyordu ve ağlama sebebi kendisiydi. Sanki Mingyu ne yaparsa yapsın hala ondan vazgeçmeyecek gibiydi Wonwoo.

Elinin tersiyle bir köşeye itse yine Mingyu'ya dönecekti. Ona karşı beslediği bu hisleri aşk mıydı yoksa alışkanlık mı onu da bilmiyordu ve bu kafasını daha çok karıştırıyordu.

Halbuki Mingyu'nun adını duymak bile kalbinde bir kıvılcım oluşturuyor, bedenini heyecan kaplıyordu. Tıpkı onu ilk gördüğü anda hissettiği şeyler gibiydi. Geçen yıllara rağmen hiç değişmemişti bu duyguları.

Mingyu'nun neden böyle bir şey yaptığını anlamıyordu. En başından beri bu durumu bilmesine rağmen neden böyle aptalca bir yol seçtiğinin bir mantığını arıyordu.

Çalan telefonu ile cebinden telefonu çıkarıp aramayı açtı. "Wonwoo neredesin şu an?"

"Dışarıdayım"

"Peki bana gelebilir misin?"

"Bir şey mi oldu?"

"Yani emin değilim. Sen gel sadece lütfen"

Soonyoung'un sesinden bir gerginlik olduğu ortadaydı. Adımlarını arkadaşının evine çevirdi ve hızlandı.

Ne olduğu hakkında fikir bile yürütemiyordu.

Birkaç dakikanın ardından Soonyoung'un dairesinin önüne varmış ve zile basmıştı. Kapıyı açan beden ile kısa süreli bir şok yaşamış ve kaşlarını kaldırmıştı.

"Merhaba~" özlediği ses kulaklarına dolduğunda boynuna bir çift kol dolanmıştı. Şaşkındı hala, kesinlikle beklemiyordu bunu.

"Hyung" diyerek kollarını Jeonghan'ın beline sardı. "Şaşırmazsın sanıyordum" duyduğu şeyle gülümsedi. "Robot gibi mi duruyorum?"

Jeonghan kıkırdayarak geri çekildiğinde ikili içeri girmiş ve diğerlerinin yanına adımlamıştı. Wonwoo ortamdaki tuhaf sessizliğe karşılık Soonyoung'a döndüğünde Jisoo gülümsedi.

cry for love -minwonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin