05

569 51 36
                                    

Wonwoo elinde tuttuğu bardağı masanın üstüne bıraktı ve nefesini dışarı verdi. Tüm günü evde geçtiği için yapabileceği şeyler bile tükenmişti artık.

"İnanamıyorum Samuel Amerika'ya gidiyormuş" Somi'nin söylediği şeyle kız kardeşine döndü Wonwoo. "Ne?"

"Acilen Kanada'ya gitmem lazım. Resmen benim inadıma resimler paylaşmış şuna bak" Somi'nin telefonuna bakıp göz devirdi ve kız kardeşine baktı tekrardan.

"Bu çocukla neden bu kadar uğraşıyorsun sen?"

"Uğraşmıyorum. Sadece sevmiyorum, hatta ben Kim ailesinden kimseyi sevmiyorum"

"Ağır olmadı mı bu biraz?"

"Tamam annesiyle babası tatlı insanlar ama Mingyu ve Samuel için aynı şey geçerli değil, üzgünüm"

Gözlüklü olan genç bir şey demedi. Dudaklarını birbirine bastırdı ve Somi'den aldı bakışlarını. "Her neyse gitmem gerek. Ayrıca bugün arkadaşımda kalacağım annemlere söyledim"

"Dikkat et" Somi abisine kocaman bir gülümseme sunup odadan çıktı ve Wonwoo'yu yalnız bıraktı.

Genç oğlan, yanaklarını şişirip ne yapacağını düşünürken telefonu çalmıştı. Masanın üzerindeki telefona uzandı ve ekrana baktı. Gördüğü şeyle kaşları şaşkınlıkla havalanırken kalbinde bir hızlanma hissetmiş, bedenini küçük çaplı bir heyecan bürünüştü.

Aramayı açıp telefonu kulağına götürdü ve "efendim" dedi sakin sesiyle.

"Evde misin hyung?" Mingyu'nun telaşlı sesi ile dudaklarını birbirine bastırdı. "Evdeyim" diye cevapladı. Genç oğlana ne olduğunu sormak için dudaklarını araladığında konuşmasına gerek kalmamış ve Mingyu konuya girmişti.

"Şu an hastanedeyim, gelip beni alır mısın?"

"Hastane mi? Ne oldu?" Wonwoo endişeyle oturduğu yerden kalkıp arabasının anahtarını aldı ve kapıya yöneldi.

"Ayak bileğimi çatlattım" endişesi bütün vücuduna yayılırken hızla evden çıkmıştı. "Geliyorum" Mingyu'nun sakar bir insan olduğu zaten bilinen bir gerçekti. Defalarca kez etrafını yıkıp dökmesinin üstüne son zamanlarda kendine zarar vermesi de eklenmişti.

Özellikle de aklında başka şeyler dönerken sakarlığı artar ve sonu her zaman hastanede biterdi. Wonwoo bunu ilk kez yaşamıyordu ve son olmayacağını da biliyordu fakat uzun birkaç ayın ardından bunu duymak fazlaca endişelendirmişti.

Ya da bu yalana inandırmak istiyordu kendisini.

Dakikalar içinde geldiği hastaneye girdiğinde bir sedyenin üzerine oturmuş öylece bekleyen bedeni görmüştü. Annesi tarafından azarlanmış bir çocuğu andırıyordu.

Ona doğru adımlamaya başladığında esmer olan kendisini fark etmiş ve bakışlarını buluşturmuştu. Yüzüne yerleştirdiği hafif gülümseme Wonwoo'nun kaşlarını çatmasına neden olmuştu.

"Çocuk gibi duruyorsun" diye söylendi. "Doktor ne dedi?" Mingyu'nun alçılanmış bileğine bakıyordu. "Üstüne basmamam gerekiyormuş, bir de biraz ilgiye ihtiyacım varmış" gözlüklü olan genç bir şey demedi. Anlamlandıramadığı şeyler hissediyordu.

Kalbi hızlıca atıyordu ama bir yanı da üzgün hissediyordu. Diğer yandan da Mingyu ile bir yabancı gibi olmamak mutlu ediyordu.

Nefesini dışarı verip ayaklanan bedene destek olması adına koltuk değneklerini verdi. "Nasıl başarabildin bunu?" hastaneden çıkmak için adımlarlarken sordu Wonwoo.

cry for love -minwonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin