Yaşadığı karışık duygular ve Mingyu ile daha birkaç dakika önce konuştukları şeyler yüzünden gözyaşları dinmiyordu.
Kimsenin yanında ağlamayan Wonwoo, Mingyu yüzünden ne hallere düşmüştü.
Burnunu çekip parkta oynayan çocukları izlemeye devam etti. Diğer yandan da gördüğü birkaç kişilik liseli gruba bakıyordu.
Sahi bir zamanlar arkadaşlarıyla gezip kaygısızca gülümserken şu an neden böylesine yalnız kalmıştı?
Her zaman büyümeyi istemişken şu an neden o saçma ama mutlu geçen lise yıllarına dönmek istiyordu?
Jeonghan ile yemek yemek, Seungcheol ile internet kafeye gitmek istiyordu. Vernon ile Jisoo'nun ingilizce öğretme çabalarına maruz kalmayı, Çinli arkadaşlarına yeni şeyler öğretmeyi ve en çok da Mingyu ile olmayı istiyordu.
Kalabalık arkadaş gruplarının arasında sessizce kıkırdamayı arada fikirlerini sunup olaya dahil olmayı istiyordu Wonwoo.
Sadece isteyebiliyordu çünkü hepsi geride kalmıştı. Güzel ve mutlu geçen yıllar su gibi akıp gitmişti. Hepsi büyümüş ve kendi hayatının derdine düşmüştü.
Sessizce gözyaşlarını akıtıyordu oturduğu yerde. Az önce parka gelirken uğradığı marketten aldığı bir paket sigarasını hala elinde tutuyordu. Jelatinini açıp içinden tek bir dal çıkardı ve dudakları arasına götürdü.
Her şeyi bir sigarada yakmak ve unutmak istiyordu. Geçmişini, anılarını, mutluluğunu, hüznünü ve Mingyu'yu. Tabi bu ne kadar mümkünse.
Dumanı tüten sigarasına bakmaya başladı. Bir zamanlar nefret ettiği şeyi şu an içiyor olması yüzünde hafif acı bir gülümseme oluşturdu.
Yanaklarındaki gözyaşlarını sildi elinin tersiyle. Sigarasını tekrar dudakları arasına götürüp bir nefes çekti. Unutamıyordu aksine daha da yoğunlaşıyordu sanki her şey.
Dumanın dudakları arasından kaçıp gitmesine müsade ederken birisi yanına oturmuştu. Kim olduğuna bakma gereği duymadı, gelen kişinin parfümünden Soonyoung olduğunu anlamıştı.
Birkaç saniyelik sessizlik Soonyoung'u rahatsız etmiş ve kıpırdanıp arkadaşına bakmıştı.
"Ne zaman başladın?" Soonyoung'un hafif alaycı sorusu ile omuz silkti Wonwoo. "Bilmiyorum" dedi. Sonra yine sessizlik oldu. Gözlüklü olan, parmakları arasındaki sigarasını tekrar dudaklarına götürürken sordu:
"Burada olduğumu Mingyu mu söyledi?" arkadaşı kafa salladı.
"Evet, herifle ne konuştunuz bilmiyorum ama senden bir farkı yok gibiydi" bencillik ettiğini düşündü Wonwoo. Mingyu'ya onca şey söyleyip arkasına bakmadan evden çıkmıştı.
Bencillik değil miydi bu? Kendisini falan düşünmemişti o an, hayır. Yaptığı şey bencillikti kendisine göre.
Sıkıntıyla ofladı ve elindeki izmariti yere atıp üstüne bastı. Yanındaki bedene döndüğünde gözleri tekrar dolmuştu. "Ne yapmam gerekiyor Soonyoung?" dudakları arasından titrekçe dökülmüştü kelimeler.
Aşırı çaresiz duruyordu.
Soonyoung bir şey demeden arkadaşına sarıldı sıkıca. Sıcaklığı hisseden Wonwoo gözlerini usulca kapattı ve kollarını arkadaşına sardı.
"Onu dinlemen gerekiyor" dedi. "Eğer duyacakların seni tatmin etmezse onu unutman gerekiyor Wonwoo. Böyle sadece kendine eziyet ediyorsun"
Soonyoung'un sakin çıkan sesi ile gözlerini araladı. Bir anda saçlarında gezinmeye başlayan parmaklar ile burnunun sızladığını hissetti. Göz pınarlarına yaşlar birikmiş ve usulca yanaklarına süzülmüştü yine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cry for love -minwon
Fanfiction'Ayrılmış iki sevgilinin hikayesi' •Kim Mingyu x Jeon Wonwoo |02.06.22 |17.08.22 ©chxsewonu