dört • fotoğraf.

3.6K 261 46
                                    

Ayın ışıltısı ve sokak lambaların cılız aydınlatması dışında başka hiçbir renk yoktu etrafta. Zindan'ın önünde, banklardan birinde oturuyordum. Hava kararmıştı ama umrumda değildi. Abimin güvendiği adamlarından biri benden birkaç adım uzakta duruyor, beni kontrol ediyordu.

Bacaklarımı sallandırmaya devam ederken sesli bir soluk verdim. Abim benimle tek kelime konuşmamıştı. Telefon numarasını ona verdiğimde, söylediklerimle beraber yıkılmıştı sanki. Kağıdı bana vermemişti. Üzüldüğü nokta, Teoman abimi lokantada görüp ona söylememem olmuştu. Arabaya binişimiz, Zindan'a gelişimiz çok aniydi. Duşa girdikten sonra toplantı odasına girmişti ve hâlâ çıkmamıştı.

"Nil Hanım," diyen adama baktım. Yanıma gelmişti. "Abiniz içeri girmenizi istiyor."

Baktığı yere doğru baktım ben de. Toplantı odasının camının önünde abim vardı. Göz göze geldiğimizde sigarasını içine çekti. Yanaklarında iki çukur oluşurken gözlerini kaçırdı benden.

"Tamam." diyerek ayağa kalktım. Hava soğumuştu zaten.

Zindan'a girdiğimde odaya çıkmak istememiştim. Toplantı odasınının açık kapısından içeri girdim. Bakışlar bana döndüğünde saygıyla başlarını eğmişlerdi. Abim de imzaladığı kağıtlardan kafasını kaldırıp bana baktı. Yanındaki sandalyeyi çekip benim oturmamı beklediğinde adımlarımı hızlandırıp yanına oturdum. Kendi önündeki çay dolu kupayı benim önüme bıraktı.

"Yarın kamyon gelir, Kamer Bey." dedi bir adam. Abim ufak mırıltılarla onayladı. Elindeki kağıdı incelerken ben de göz ucuyla baktım. Mahalledeki marketlerden birinin fotoğrafı vardı, benim çektiğim bir fotoğraftı.

"Fiyat listesini en kısa sürede tamamlayın, inceleyeceğim. Uçuk fiyatlar olmasın."

Dudağım kıvrıldı anında. Mahallelinin durumu pek iyi değildi, abim de küçük bir marketi satın alarak fiyatları yapabildiği kadar minimum yapmak istiyordu. Bu kadar kısa sürede bunu yapacağını düşünmemiştim.

Toplantı uzadıkça sıkılmıştım. Bedenimi ileri geri oynattığımı, abimin elimi tutmasıyla fark etmiştim.

"Odaya çık, dinlen." dedi mesafeli bir sesle. Başımı olumsuz anlamda salladım. Onsuz uyumak istemiyordum. Bunu anladığının da farkındaydım.

Ayağa kalkıp masadaki telefonunu cebine attı. Herkese kısaca bir şeyler derken ben de ayaklanmış, peşinde kuyruk gibi geziyordum. Elimi sıkıca kavradıktan sonra toplantı odasından çıkmıştık. Odamıza gelince cebimdeki anahtarla kapıyı açıp içeri girdik.

Abim tek kelime etmeden kendi odasına geçti. Ben de odama geçerek kalın pijamalarımdan giydim. Abimin odasına geldiğimde yatakta uzanıyor olduğunu görmüştüm. Bir eli ensesinde, tavanı izliyordu. Yanına giderek uzanıp beline sarıldım. O da tek kolunu belime sardı. Normalde saçlarımla oynar, defalarca öperdi ancak şimdi farklıydı.

Gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım. Uykum gelmiyordu, kıpırdanıp duruyordum. Abimin elini saçlarımda hissettiğimde duraksadım. Yavaşça okşamaya başladı. Bedenim sanki bunu bekliyormuş gibi anında mayışırken kısa sürede uykuya dalmıştım.

Duyduğum kulak tırmalayıcı melodiyle yüzümü buruşturdum. Sarıldığım beden hareketlendikten hemen sonra ses kesilmişti. Beni sakinleştirmek istercesine sırtımı okşuyordu.

"Ne oldu sabah sabah Yiğit?" dedi abim sessizce. Telefondaki sesi dinledikten sonra konuşmaya devam etti.

"Öğleden sonraya ayarlayın görüşmeleri, bu sabah beni bir rahat bırakın."

Zindan'ın Delisi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin