beş • zayıflık.

3.4K 266 59
                                    

Saçlarımda hissettiğim yumuşak dokunuşlar sonrası gözlerimi araladım. Kamer abim koltuğun önüne diz çökmüş, yorgun gözlerle bana bakıyordu. Koltuğun kol kısmına yattığım için açıkta kalan boynuma uzanıp öptü.

"Niye burada uyudun bebeğim?" dedi. Kaşlarımı çatarak doğruldum. Teoman abim ve Efe abim yoktu. Hırkam üzerime örtülmüş, başımın arkasına yastık konulmuştu.

"Uyuyakalmışım..." diye mırıldandım. Abim ellerimden tutup doğrulmama yardımcı oldu. Aklım abilerimdeydi, muhtemelen ben uyuduğumda gitmişlerdi. Kamer abim yanıma oturduğunda cebinden siyah bir kutu çıkarttı.

"Gelirken gördüm," dedi kutuyu açarak. Kutunun minik ışığı yanarken, gördüğüm kolyeyle gözlerim kocaman açıldı. "Kardeşime çok yakışır dedim, aldım hemen. Beğendin mi?"

Ucunda yağmur damlaları olan zarif kolyeye dokundum. Heyecanla başımı salladığımda abim gülümsedi.

"Abi... Teşekkür ederim. Bayıldım!"

Kollarımı beline sardım ancak gözlerim kolyedeydi. Abimin güvenli kolları da beni sararken geri çekilip saçlarımı önüme alarak arkamı döndüm. Abim anlayarak kolyemi taktıktan sonra saçlarıma öpücük bırakıp geri çekildi. Başımı eğip kolyeme bakma çabama hafifçe gülmüştü.

"Bu kadar sevineceğini bilsem daha önce alırdım." dedi. Gülümseyerek ona döndüm.

"Seni çok seviyorum." dedim takılmadan. Gülüşü donuklaşırken derin bir nefes aldı.

"Ben de seni çok seviyorum, her şeyim. İki dakika bekle, birkaç imza atayım sonra çıkalım odaya."

Başımı salladığımda ayaklandı abim. Masasına geçip mavi bir dosyayı açarak tek tek okumaya başladı. Açık pencerenin yanına gidip sıkıca kapattım. Kamer abime, abilerimin geldiğini söylemek istiyordum ama tepkisinden korkuyordum. Korkmakta haklıydım. Verdiği tepkiler az değildi ve bunu öğrendiğinde abilerimle daha büyük bir tartışmaya girebilirlerdi.

Abimin sandalyesinin yanında durup kollarımı arkadan boynuna sardım. Elimin üzerine minik bir öpücük kondururken kağıtlara bakmaya devam ediyordu.

"Ne bunlar?" diye sordum.

"İşleri büyütüyoruz bebeğim, onun için birkaç evrak."

"Daha çok... Daha çok yorulacaksın yani."

Mutsuzca söylediğim cümlemin üzerine, tekerlekli sandalyesinde bana doğru dönüp dizine oturttu. Saçlarımın arasına daldırdığı burnuyla derin bir nefes alırken sesli bir şekilde öptü.

"Sana her zaman vaktim var. İş, senden önemli değil."

Önceden bu dedikleri beni dünyanın en mutlu insanı yaparken, şimdi vicdan azabından başka bir işe yaramıyordu. Durgunluğumu fark etmemesi adına ayağa kalktım. Abim beni kısaca inceledikten sonra tekrar kağıtlara dönmüştü. Bu yaptığım onda daha fazla şüphe uyandırmıştı belki de.

"Nil, Yiğit rakip takımdan be kızım ya! Kurbanın olayım bana at topu."

"Ama yalvardı, ne yapayım?" diye yanıtladım Atlas'ı, omuz silkerek. Yiğit abi sırıtıp göz kırparak basket topunu sektirmeye devam etti. Gerçekten yalvarmıştı, utanmasa topu bana ver diye ağlayacaktı.

Zindan'ın arka bahçesindeki potanın önündeydik. Atlas, Yiğit abi ve diğer yarışçılarla oynuyorduk. Abim de biraz uzaktaki bankta oturmuş sigarasını içiyordu. Elindeki telefonuna çatık kaşlarla bakıyor, arada beni kontrol etmek için kafasını kaldırıyordu sadece.

Zindan'ın Delisi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin