4.Bölüm: Meleklerin Gözyaşları

41 6 0
                                    


                                                                 Meleklerin Gözyaşları

"Oysa benim ruhumda savaş var. Durmadan ölüyor içimdeki insanlar..."

                                                                                                                                             w.shakespeare

                                                                              🌒

Şeytan tanrının istenmeyen çocuğuydu. Hiçbir zaman kabul etmedi onu, en sonunda ise kovdu cennetinden.

Şeytan dünyasını tek başına kurdu, adını Cehennem koydu. Tanrı buna sinirlendi, tıpkı şeytan gibi ona karşı gelen herkesi cehennem ile cezalandırdı.

Aradan bir hafta geçmişti markete gitmek için bile çıkmıyorduk evden. Tüm ihtiyaç ve isteklerimiz kapımızdaki korumalar tarafından getiriliyordu.

Bu süre zarfında Akif tam üç kez gelmişti. Abimi görmeyeli neredeyse iki hafta olacaktı. Merak ediyordum fakat gururum önüme geçerek beni engelliyordu. İçimdeki şeytan "İstemiyor işte seni, tıpkı annen ve baban gibi o da istemiyor seni." diyordu.

Hayır, babam isteyerek terk etmemişti ki beni; ölmüştü.

Güçlü bir kahkaha patlattı şeytan. "Çok mu safsın yoksa rol mü yapıyorsun? gerçekten aptalsın." dedi ve yeniden derinlere gömüldü.

"Pişt, Leyla ne oldu Mecnunu mu düşünüyorsun kara kara?" sesin geldiği yöne baktığımda yüzündeki geniş sırıtmayla beni izleyen Süveydayı gördüm.

Elbette Süveyda olacaktı böyle saçma cümleleri başka kimin ağzından duyabilirdim ki?

"Ne Leylası ne Mecnunu Süveyda iyice yedin kafayı ya," diye homurdandığımda sırıtması iyice büyüdü.

"Doğru söyle Akifciğini mi düşünüyorsun?" masadaki zeytinlerden birini kafasına attığımda havada yakalayıp kahkaha atarak yedi elindeki zeytini. Yüzümü buruşturarak, "Ben gidiyorum ya," diyerek çıktım mutfaktan. Salona girdiğimde Alini yoga yaparken görüp geri çıktım.

Odama geçip kendimi yatağa bıraktım. Tüm bunların ne zamana kadar süreceğini düşündüğümde hiçbir cevap alamayarak yatakta rahatsızca kıpırdandım. Hiçbir şey yapamayacağımı düşünerek yataktan kalktım, kitaplığıma ilerleyerek rastgele bir kitabı aldım ve pencerenin önündeki tekli koltuğa kurularak kitabı okumaya başladım.

"İnsan yenilmek için yaratılmadı" dedi dokunaklı bir sesle ; "Âdemoğlu mahvolur ama yenilmez." Yazıyordu kitapta. Sahiden öyle miydi? mahvolmuştum, hem de birçok kez ama yenilmemiştim bu doğruydu ama ya ileride değişirse? ya yenilirsem o zaman ne yapacaktım?

Kitap okumanın da iyi gelmeyeceğini anladığımda oflayarak kalktım koltuktan. Temizlik yapmanın iyi geleceğini düşünerek banyoya, temizlik malzemelerini almaya gittim. Salona geçtiğimde Alin ve Süveydanın gözlerindeki şaşkınlık emareleri beni buldu.

Süveyda elindeki çikolatayı yere düşürerek "Hayır, hayır bu olamaz." dedi ağzı dolu bir şekilde. İşte şimdi sırıtma sırası bendeydi. "Kalkın bakalım temizlik vakti." diyerek elimdeki kovaları yere bıraktım.

"Süveyda, sen mutfağa canım hadi." dedim. Bulaşık yıkamaktan nefret ettiği için bilerek yapmıştım bunu. Günlerdir Akif hakkındaki imalarının acısını çıkaracaktım bugün ondan.

VİSALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin