multimedyada melis ve ceyhunun söylediği give you what you like var.( Avril Lavigne)
Bu mu? böyle konuştuğuna göre kesin kızmıştı. Ama haklıydım. Hande ona değer verip en güzel anılarından birini onunla yaşamış ve Ceyhun basit birşey gibi tek gecelik birsey di diyebiliyordu ve bu gerçekten her kızın üzüleceği hatta intihara bile sürükleneceği bir şeydi.
"Gülmem için birinin bisey yapmasına yada söylemesine gerek yok. Mutlu ve iyi insanlar daima gülerler. Kötüler ise... "
" Benim gibi yüzü asık olur.. bunu mu demek istiyorsun melis?"
"Bu tamamiyle senin düşüncen"
Umursamaz bir sekilde gözlerini devirdi ve ellerini ovuşturdu. Giydiği siyah tişörtün kısa olan kollarından dolayı onun kolundaki tüm o insanı hayrete düşüren damarları belli oluyordu. "Seninle biraz konuşabilir miyiz?"diye sorduğumda bana baktı ve sert duygusuz bir ses tonuyla " daha ne kadar gömeceksin beni? Rahatlayamadın... içini dökemedin mi? Benimle bu kadar yakın olma melis.hayatı nın yanlışını yapmış olursun. " ne düşünüyordu ki bilemiyorum ama onunla kesinlikle konuşacaktım. Ayağa kalktım ve ona yaklaştım. Sesimi olduğunca minimum seviyede tutarak " seninle konuşmak istiyorum."dedim . Başımı kaldırıp etrafıma baktığımda yemekhanedekilerin yarısından çoğu bize bakıyordu... handelerde dahil di. Geçmemi sağlayacak şekilde kenara çekildi ve arkamdan geldi.
Okulun bahçesine çıktığımızda bana yaklaştı 'anlat artık der gözlerle baktı'. " sabah söylediklerim için özür dilerim. Yanlış yapmış olabilirim." " olabilir misin? Tamda öyle yaptın melis . Bilip bilmeden hakkımda hüküm veriyorsun ki sen daha tanımadan handeye bile fahişe dedin. Sen önce bi kendine bak."
" amacım aramızı düzeltmekti dahada berbat etmek....
Aramız mı? Seninle o kadar yakınmıyız ki ? Gerek olduğunu düşünmüyorum. Hele de hakkımda böylesine aptalca şeyler düşünüyorken."dedi ve hızlı bir şekilde okula girdi. Böyle olacağını tahmin etmemistim. daha güzel şeyler hayal etmiştim. Hatta bana küçük demesini bile takamyabilirdim. Ama onun yüksek egosu yüzünden tüm bunlar olmamıştı. Onu tanımadığımı söyledi. Pes etmeyecek onu tanıyacaktım... elimden gelenin daha fazlasını yapıp onu anlamaya çalışacaktım . Direk sınıfa gittim ve yerinde oturuyordu. Hemen yanına gittim ve oturdum. " hey! Ne yapıyorsun." " seni tanımaya çalışıyorum" dedim ve gülümsedim. Göz ucumla ona baktigimda o da gülümsemisti ve gercekten cok tatli gülüyordu. Arkama yaslanıp ona doğru çevirdim kafamı. " neden tek oturuyorsun? " " ne alaka şimdi? "E seni tanımaya çalışıyorum."
"Niye bunu yapıyorsun ki başka işin mi yok? "
"Işsizim işte ne yaparsın... "dedim ve tekrar gülümsedim. "Aslında sende gülüm... sırıtabiliyorsun. Bu da senin az da olsa iyi bir insan olduğunu gösterir. " "Ne yani gerçekten gülmeyen insanların kötü olduğunu mu düşünüyorsun? " " Tabiki de hayır sadece senin düşüncelerini sana aktarıyorum..." Berke gülüyordu hande gülüyordu ve hayatımda kötü diye tanimladığım diğer insanlarda.
Bir an kaanın sorduğu soruyu düşündüm... onu seviyor muydum? Gercekten cevabını bilmek istiyordum ve bunu zaman la öğrenecektim. " cevap verecekmisin?" " sanırım hayır.. " " peki neden?" " bak melis bu zamana kadar kimse bana yaptığım birsey hakkinda niye yaptigima dair soru sormadi ve seninde sormani istemiyorum." " herkesi kendinden uzak tutma, duygularını gizleme, gülmeme tam bir badboy hareketleri" " ne demeye çalışıyorsun?" Yine yanlış birsey söyleyip onu kızdırmamamk icin sadece " hiç " dedim. Sanırım zil çalmıştı, herkes sınıfa geliyordu. Sınıfa gelenlerin içinde iki tane yeni kız vardı ve itiraf etmeliyim ki gerçekten çok güzellerdi. Bize yaklaştıklarını fark ettigimde sadece kıyafetlerini inceliyordum kırmızı ve siyah... " naber? " "iyidir kardeşim sen? Nasıl geçti tatil?"
" çok iyidi sedayla ve diğerleriyle çok eğlendik. Her gün farklı bir yerdeydik ve gercek anlamiyla paris tatilinin hakkını verdik. " 'sevindim sizin adınıza" bu kadar samimi olamlarina sinir olmuştum açıkcası ve sinirimi elimdeki mavi kurşun kalemden çıkarıyordum. Kız masanının üstünden atlayıp ceyhuna sarildi. Kalbim o kadar kötü olmuştu ki sinirden kalemi kırdım. Birbirlerinden ayrıldıklarında bana yaklaştı ve elini uzattı " merhaba. Ben selin ceyhunun ikiziyim" duyduğum sey karşısında içimde bi ferahlık olmuştu . Ona karşılık vererek " merhaba. Bende melis. Tanıştığıma memnun oldum" dedim ve kırdığım kaleme baktım. Yanındaki kızda sevimli bir şekilde el sallayarak " bende seda " dedi ve gülümsedi. Uzun sarı saçları cok guzeldi ve parlıyordu. Selin ise koyu kahve saclari beyaz teni ve siyah gözleriyle ceyhunu animsatiyordu. " bizim şimdi gitmemiz gerek çetenin diger kalanlarıylada hasret gidermeliyiz. Yarın ki derslerde görüsürüz." Ceyhun onaylar bi sekilde kafasini salladi ve onlar sınıftan çıkar çıkmaz bana döndü " birileri sanırım kıskançlık krizine girdi ve sinirini benim kalemimden çıkardı." Dedi ve gülümsedi . Beni anlamıştı görüyordu beni. Düsünmüştü sanırım. Kaşlarımı kaldırarak " ne alaka ya yok öyle birsey "dedim. " eminim öyledir. Bana bir kalem borçlusun maviş" geldigim günden beri küçük dışında ilk defa farkli bir sekilde hitap etmişti ve bu gerçekten hoşuma gitmişti. Diğer ders saatleri ve tenefüslerde neredeyse hic denilecek kadar konuşmuştuk. Çıkışta elif ve suedanin yanina gittim. " selam güzellik nerelerdesin sen ya" elife olanları anlatmak istiyordum ama sürekli soru soracağını bildiğim için bir an olsun vazgeçtim ama içim içimi yiyiyordu. Elif sorusuna karsilik olarak " size anlatmam gereken şeyler var" " çok merak ettim noldu.? Ceyhunla ilgilimi yoksa hande mi birsey yapti? Çabuk anlat melis çatlatacak mısın beni..." " şşşşş.. sakin ol öyle ayak üstü anlatılacak birşey değil. Bir yerlere gidip oturalim önce" " tamam okulun arkasındaki magic cafeye gidelimmi? " Diye sordu sueda. Olur seklinde kafami salladim ve okuldan çıktık cafeye geldiğimizde hemen bir masaya oturup birer tane cupcake ve meyve suyu sipariş ettik. " eee hadi anlatsana kızım öleceğim simdi" "tamam sakin ol elif anlatiyorum. " arkama yaslandım ve derin bir nefes aldıktan sonra anlatmaya başladım tüm ayrıntısıyla anlattım. Ikiside şaşkınlıkla bana bakıyordu. " neden hep yeni gelenler okulun en karizmatik çocuğuna aşık olur ve kendini de aşık eder. Nasıl oluyor anlamıyorum." " hey hey hey.... ben aşık felan..." bir an durdum ve düşündüm gerçekten aşıkmıydım? Oda bana.. oda bana aşıkmıydı? Gözlerim istemsiz bir sekilde doldu ve " bilmiyorum" dedim." Bence biliyorsun melis dimi elif?" " evet baksana hayatı umursamayan etrafındaki kimseyi önemsemeyen Ceyhun bile bunları yapıyorsa... yani oda sana aşık emin ol" dedi. Cupcake lerimizi yiyip meyve sularimizi içtikten sonra eve gitmek için ayağa kalktığımızda elif " bu gün arabayla geldim isterseniz sizide bırakayım. Elif benimle yasitti ve araba kullanıyordu. Ben neden kullanamıyordum ki babam bu kadar disiplinli olmak zorundamıydı. " saol canım ben biraz yürümek istiyorum" " saçmalama melis site köşklere kadar nasıl yürüyeceksin ? " suedanın sorusu beni düsündurmuştü. O kadar da uzak değildi maksimum 30 dakikalık bir yoldu. cidden ben hızlıydım ve dahada hızlı giderdim. " çok hızlıyım " " zorlamaya gerek yok . Kız belki kafasını dinlemek istiyordur su. Hadi biz gidelim. " vedalaştıktan sonra bende hızlı hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Yaklaşık 10 dakika sonra sitenin büyük girişindeydim. Güvenlikle biraz sohbet ettikten sonra iceri girdim. Hızlı bir sekilde Ceyhunun arabasının yanımdan geçtiğini gordum. Oda beni fark etmiş olmalıydı ki durdu ve geri geri gelmeye başladı.
Neden bilmiyorum ama çok heycanlanmıştım. " eve bırakmamı ister misin?" " sen... beni mi takip ediyorsun?" " al işte... ne alaksı var melis. Bende burada oturuyorum. Senin iki köşk yanında." " bilmiyordum. Öğrenmiş oldum işte niye kızıyorsun" " kızmadım. Ee geliyormusun? " bu onu tanımamda belki yardımcı olurdu ama şuan yürümek istiyordum " aaa.. hayır teşekkür ederim yürüyeceğim." " peki nasıl istersen" dedi ve gaza basıp gitti. 5 Dakika için de bende evdeydim. Hemen sıcak bir dus alıp üstümü giydim. Saçlarımı kurutma gereğinde bulunmadan direk aşağı indim. Annemle babamın birbirine sarılmış televizyon izlediklerini gördüm. Mutlu görünüyorlardı. Onlara selam verdikten sonra kapıya doğru ilerlerken annemin bana seslendiğini duyup tekrar salona yöneldim " efendim anne?" " nereye gidiyorsun?" " biraz yürümek istiyorum anne" " saçların ıslak hasta olursun. " " birsey olmaz anne merak etme sen." Dedim ve gülümsedim. Annem beni düşünüyordu. Şevkatle sevgiyle bakıyordu bana. Gerçek annem gibi. Kendi anneme ne olduğunu çok merak ediyordum ama duyucağım seyler karşısında üzülmektende korkuyordum.
Ikisine de sarılıp tekrar kapıya doğru gittim ve beyaz spor ayakkabilarimi aldim.
Köşklerin sonundaki denize doğru yürümeye basladim. Bir yandan da i podumdan müzik dinliyordum . Denize iyice yaklaştığımda birinin oradaki bankta oturdugunu gordum. Kim olduğunu görebilmek için daha da çok yaklaştım ama karnlıktan dolayı bir türlü yüzünü göremiyordum. " birde bana diyordun takip ediyorsun diye asıl takip eden sensin küçük hanım . " "hayır takip etmiyorum sadece yürüyordum ve kim olduğunu merak edip bakmak istedim. Sen konusana kadar farkinda bile değildim sen olduğunun." " inanmış gibi yapıyorum sana" yanına yaklaştım ve " oturabilir miyim? " dedim. Merakli gozlerle bakarak. " olur ama şuradaki sessizliği bozup kafamı şişirme. " " tamam" yaklasik bi 10 dakika sadece denize bakarak müzik dinliyordum. " ne dinliyorsun?" " avril... give you what you like" " Please wrap your drunken arms around me And I'll let you call me yours tonight 'Cause slightly broken's just what I need And if you give me what I want, then I'll give you what you like " " biliyormuydun? " " evet tüm parçalarını ezbere biliyorum." Kulakliğın diğerini onun kulagına taktım ve müziği dinlemesini sağladım. Tekrar basa aldim ve bende söylemeye başladım. Sesimin güzel olduğunu ve şarkının tüm sözlerini ezbere bildiğim için rezil olurum korkusu yoktu. 1 dakika beni dinledikten sonra oda bana eşlik etti. Kalbim sanki yerinden fırlayacaktı.sesi çok çok güzeldi...
Umarım beğenmişsinizdir. ( :)