İki Gün Sonra
Ahmed tahta çıkalı iki gün olmuş, nihayet Şehzade Mustafa hakkındaki karar da ilan edilmişti. Sultan Ahmed kardeşinin canını bağışlamıştı. Buna sebep olarak da padişahın henüz bir oğlu olmaması öne sürülmüştü. Şayet Sultan Ahmed'e bir şey olursa devletin hali nice olurdu?
Şüphesiz bu kararda Handan Sultan'ın etkisi çok büyüktü. Kararın yanlış olduğunu düşünenler olsa da halk bu haberi sevinçle karşılamıştı. Masum bir çocuğun canının kurtulması Hatice'yi de mutlu etmişti. Ama elbet karara en çok sevinen Halime Sultan'dı.
Ayrıca daha evvel hiç yaşanmamış bir durum da vardı haremde. İlk kez bir valide sultan torunun tahta çıktığını görmüştü. Valide Safiye Sultan torunun tahta çıktığını gören ilk valide sultan olmuştu. Şimdiyse haremde iki valide sultan vardı. Bu işe bir çare bulunmalıydı. Çift başlılık asla kabul edilmezdi. Nasıl ki sarayda iki padişah olmazsa haremde de iki valide sultan olmazdı...Handan Sultan zafer kazanmış bir edayla Safiye Sultan'ın dairesine gitti. Safiye Sultan gelinini görmemezlikten geldi. Handan Sultan ise yüzüne yayılan tebessümle konuştu:
-Gitme vaktiniz geldi.
Safiye Sultan şaşırmıştı. Onu bu saraydan göndermeyi nasıl düşünebilirlerdi? Hiddet dolu bir sesle:
-Ne demek bu? Sen bizimle...
Handan Sultan sözünü kesti:
-Eski Saray'a sürüldünüz. Hünkar oğlum böyle emretti, dedi.
Safiye Sultan sinirle alaycı bir gülümseme yerleştirdi yüzüne:
-O mu emretti? Sen mi?
Handan Sultan kayınvalidesini duymamazlıktan geldi:
-Bu gece yeni saraydaki son geceniz Safiye Sultan. Bu sebeple tadını çıkarın, dedi ve daireden ayrıldı.
Safiye Sultan hiçbir zaman sevmediği gelininin ardından öfkeyle baktı. O kibirli bir kadındı ve düştüğü durumu kendisine yakıştıramıyordu. Ancak ne çare? Gitmesi gerekti. Sadık hizmetkarı Naciye Hatun'a eşyalarının toplanmasını emretti...Handan Sultan dairesine dönerken Hatice'ye kendisiyle gelmesini söyledi ve birlikte Handan Sultan'ın dairesine gittiler.
Bir müddet sohbet ettikten sonra Handan Sultan tebessümle konuştu:
-Biliyorsun, yarın hünkar oğlum sünnet edilecek. Oğlum iyileşir iyileşmez sizin düğününüzü yapmaya karar verdim. Dilerim bu düğün hayırlara vesile olur.
Hatice gülümsedi valide sultana:
-İnşallah validem.
Zaten en kısa zamanda düğünün yapılacağı söylenmişti Hatice'ye. Bu yüzden pek de şaşırmadı.
Handan Sultan:
-Bir de... Bundan böyle senin adın Mahfiruz olsun, dedi gülümseyerek.
Hatice tebessüm etti:
-Mahfiruz, diye tekrarladı.
Hoşuna gitmişti bu isim. Neden bu ismi kendisine verdiğini sordu Handan Sultan'a:
-Sen hem Mahidevran Sultan'ın kanındansın hem büyüleyici gözlerin firuze taşının renginde. Hem de saray-ı hümayunda ay gibi parlıyorsun. Haremi ışığınla aydınlatıyorsun. Zaten "parlak ay" demektir Mahfiruz, dedi Handan Sultan gülümseyerek.
Hemen ardından İsmihan Sultan geldi daireye. Hep birlikte uzun müddet sohbet ettiler...Mahfiruz hareme döndüğünde haremdeki kızlar toplanmaya başlamıştı. Kaidelere göre padişah öldükten sonra haremdekiler de eski saraya gönderilirdi zira.
Mahfiruz yeni padişah için eğitildiğinden haremde kalmaya devam edecekti. Gözleri Akile ve Pakize'ye takılmıştı. Ablası Şahincan da yanlarındaydı. Onların yanına gitti. Mahfiruz'u fark eden Pakize:
-Senin düğününü de göremeyeceğiz, dedi üzüntüyle.
Akile buruk bir tebessümle tamamladı arkadaşının sözlerini:
-İnşallah hep mutlu olursun Hatice.
Mahfiruz onların aksine mutluydu:
-Hatice değil Mahfiruz. Valide sultanımız yeni bir isim verdi bana...
Bir an duraksadıktan sonra sözlerine devam etti:
-Siz de hiç bir yere gitmiyorsunuz.
Akile şaşkınlıkla:
-Nasıl? Ama kaideler...
Mahfiruz sözünü kesti:
-Az evvel valide sultanımızdan rica ettim. Sağ olsun beni kırmadı. İkiniz benimle kalacaksınız, dedi gülümseyerek.
Akile ve Pakize çok mutlu oldu. Üçü birlikte sarıldılar.
Şahincan yüzündeki gülümsemeyle:
-Bensiz sarılıyorsunuz öyle mi? diyip onlara sarıldı.
Ayrıldıklarında Şahincan:
-Hati... Mahfiruz yüzünde ayrı bir mutluluk var sanki. Bir şey mi oldu? diye sordu merakla.
Mahfiruz yüzüne yayılan gülümsemeyle cevap verdi:
-Handan Sultan hünkarımız iyileşince düğünümüzün yapılacağını söyledi.
Bu haber hepsini mutlu etmişti tıpkı Mahfiruz'u ettiği gibi.
Şahincan buruk bir tebessümle konuştu:
-Dilerim Allah'tan bu saray gülen yüzünü soldurmaz kardeşim, dedi.
Mahfiruz ablasının ellerini tuttu:
-Başından beri bunu düşündüğünü bunun için endişelendiğini biliyorum abla ama merak etme böyle bir şey olmayacak, dedi.
İkisi de tebessüm ettiler.
![](https://img.wattpad.com/cover/293756368-288-k533618.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Labe Nehri'nin Işığı: Mahfiruz
Historical FictionBen Hansuret-Bikeç. 1590 senesinin sonbaharında Prens Alkas Çerkassky ve Prenses Feride'nin kızı olarak dünyaya gelen, Çerkeslerin güzelliği dillere destan prensesi Hansuret... Ben Hatice. 1601 yılında Çerkesya'dan Osmanlı'ya gönderilen, saray kethü...