İki Ay Sonra
Günler, aylar geçmişti. Ahmed ve Mahfiruz birbirlerine iyice bağlanmışlardı. Birbirlerine olan sevgileri gün geçtikçe daha da büyüyordu ki bugün öğrenecekleri haber bu sevgiyi iyice güçlendirecekti.Mahfiruz Sultan'ın Dairesi
Mahfiruz yeni açmıştı gözlerini. Şiddetli bir bulantıyla yataktan sıçradı. Daha sonra Akile, birkaç gündür devam eden bu bulantılar sebebiyle hekim kadını çağırdı.
Servazad Kalfa da hekim kadınla birlikte gelmiş, yeğeninin halini merak etmişti. Servazad Kalfa:
-İyi misin Mahfiruz?
Mahfiruz:
-İyiyim hala endişe etme, dedi hekim kadın muayene ettikten sonra.
Hekim kadına döndü Servazad Kalfa:
-Nesi var yeğenimin?
Akile ve Pakize de tıpkı Servazad Kalfa gibi endişeyle bekliyorlardı hekim kadının söyleyeceğini.
Hekim kadın gülümsedi:
-Müjdeler olsun Servazad Kalfa, Mahfiruz Sultan gebedir, dedi.
Bu haber başta Mahfiruz olmak üzere hepsinin yüzünü aydınlatmış, güldürmüştü.
Mahfiruz gülümseyerek:
-Allah'ım sana şükürler olsun, dedi. Kendisine böyle bir muştu veren hekim kadına birkaç kese altın verdi.Abaza Mehmed Paşa'nın Dairesi
Mehmed Paşa ve Şahincan Hatun birlikte kahvaltı ediyorlardı. Onlar gülümseyerek sohbet ederken kapı çaldı. İçeriye giren hatun, Mahfiruz Sultan'ın hastalandığını haber verince Şahincan endişeyle kardeşinin yanına gitti.Mahfiruz Sultan'ın Dairesi
Az önce hekim kadının verdiği habere çok sevinen Servazad Kalfa:
-Rabbim sağlıkla kucağına almayı nasip etsin kızım.
Mahfiruz:
-Âmin hala, dedi.
O sırada Şahincan içeriye girdi. Ve kardeşinin yanına gitti:
-Mahfiruz neyin var? dedi hararetli bir endişeyle.
Mahfiruz tam cevap verecekti ki Akile:
-Sultanımız gebe, dedi sevinçle.
Şahincan da çok mutlu oldu bu habere. Tebrik etti kardeşini. Daha sonra Mahfiruz bu haberi Ahmed'e vermek için ayrıldı daireden.Valide Handan Sultan'ın Dairesi
Servazad Kalfa, Handan Sultan'a kutlu haberi vermek için gelmişti. Handan Sultan kızı İsmihan Sultan ile kahve içiyordu.
Servazad Kalfa:
-Size hayırlı bir haberim var valide sultanım, dedi tebessümle.
Handan Sultan merakla sordu:
-Ne haberi?
İsmihan Sultan da meraklı gözlerle Servazad Kalfa'ya bakıyordu.
Servazad Kalfa gülümseyerek:
-Mahfiruz Sultan gebe, dedi.
İkisi de çok mutlu oldular elbet bu habere. Nice vakittir beklediği muştuyu alan Handan Sultan:
-Bu kutlu haber herkese duyrulsun. Haremde şerbetler içilsin, lokmalar dökülsün, dedi mutlulukla.Has Oda
Mahfiruz has odanın kapısına gelmiş, hasodabaşına geldiğini Ahmed'e haber vermesini söylemişti. Hasodabaşı Arslan Ağa -Handan Sultan hizmetlerinden ötürü bir ay evvel onu bu makama getirmişti- içeriye girdi. Mahfiruz'un heyecan ve mutluluktan içi içine sığmıyordu. Sultan Ahmed ise içerde kitap okumaktaydı. Gelen Hasodabaşı Arslan Ağa, Mahfiruz Sultan'ın kendisini görmek istediğini bildirince:
-Gelsin, dedi mutlulukla.
Dışarda heyecandan yerinde duramayan Mahfiruz, derin bir nefes aldı ve içeriye girdi. Ahmed ayağa kalktı ve gülümseyerek:
-Hoşgeldin, günümü aydınlattın, dedi.
Mahfiruz:
-O vakit gününü daha da aydınlatacak bir haber vereyim, dedi mutlulukla.
Mahfiruz'un heyecanını fark eden Ahmed, merakla bu haberin ne olduğunu sorunca:
-Gebeyim Ahmed, bizim bir evladımız olacak, dedi.
Ahmed'in yüzüne bir gülümseme yayıldı önce. Sevdiği kadına sarıldı uzun uzun. Ahmed:
-Beni çok mutlu ettin, dedi Mahfiruz'dan ayrılırken.O sırada kapı çaldı. Ağalar, Lala Mehmed Paşa'nın geldiğini bildirince Sultan Ahmed:
-Gelsin, dedi.
Lala Mehmed Paşa içeriye girdi. Ahmed'e ve Mahfiruz'a selam verdi. Ahmed:
-Lalam, bu güzel haberi sen de duy. İnşallah bir evladımız olacak.
Genç padişahın lalası olan Lala Mehmed Paşa:
-Yüce Rabbim size hayırlı bir evlat nasip etsin hünkarım, dedi.
Sonra Mahfiruz'a döndü ve:
-İnşallah sıhhatle kucağınıza alırsınız sultanım, dedi.
Ahmed ve Mahfiruz:
-İnşallah, dediler birlikte.
Sonrasında Mahfiruz odadan ayrıldı.
Sultan Ahmed:
-Hayırdır lalam, süregelen savaşlardan haber mi var?
Lala Mehmed Paşa:
-Hayır hünkarım. Beni valide sultanımız gönderdi. Size daha evvel sizinle konuştuğu hususun yerine getirilmesi gerektiğini bizzat iletmemi istedi.
Bu haber, Ahmed'in mutluluğuna mutluluk katmıştı. Nihayet aylardır beklediği vakit gelmişti.Valide Handan Sultan'ın Dairesi
İsmihan Sultan ve Handan Sultan hala birlikte oturuyorlardı. Mahfiruz içeriye girince ilk Handan Sultan tebrik etti onu:
-Gözümüz aydın. Torunum inşallah sıhhatle dünyaya gelir.
Mahfiruz:
-İnşallah validem, dedi gülümseyerek.
Sonra da İsmihan Sultan tebessümle:
-Hayırlı olsun.
Mahfiruz:
-Sağ olun sultanım, dedi.Saatler ilerleyene dek birlikte sohbet ettiler. İsmihan Sultan:
-Safiye Sultan çok öfkelenecek bu işe. Mutlulukla söylemişti bunu. Öyle ya annesinden nefret eden babaannesini pek sevdiği söylenemezdi padişah kızının.
Handan Sultan:
-Safiye Sultan'ın gücünü elinden almanın vakti geldi, dedi memnuniyet ve kararlılıkla.
Mahfiruz da tebessüm etti duyduklarıyla. Safiye Sultan ile şahsi bir düşmanlığı olmasa da onun gibi kibir dolu ve güç sevdalısı bir kadının varlığı hem kendisi hem sevdikleri için tehditti.
-Belli ki Lala Mehmed Paşa sabah has odaya bu yüzden geldi, dedi içinden.Divan
Sadrazam Yavuz Ali Paşa, Kaptanı Derya Cıgalazade Paşa, Şeyhülislam Ebülmeyamin Mustafa Efendi, Lala Mustafa Paşa, Derviş Paşa, Sunullah Efendi ve diğer devlet adamları divan toplantısı için padişahı bekliyorlardı. Bugünkü toplantıya Sultan Ahmed başkanlık edecekti. Ağa:
-Destuuur Sultan Ahmed Han Hazretleri!
Herkes eğilmişti şimdi. Sultan Ahmed tahtına oturdu.
Süregelen Avusturya, Engürüs (Macaristan) ve Safevi savaşları hakkında istişareler yapıldıktan sonra Sultan Ahmed:
-Savaşlardan netice alınması için bazı görevlendirmeler yapmaya karar verdim.
Bir süre duraksadıktan sonra devam etti:
-Veziriazam Yavuz Ali Paşa, sizi garba serdar-ı ekremi tayin eyledim, dedi. Yavuz Ali Paşa:
-Hünkarım, ben zaten garba yeni bir komutan gönder...
Sultan Ahmed eliyle susmasını işaret edince susmak zorunda kaldı. Ahmed:
-Senin sadrazam olarak orada bulunman savaşın seyri ve kafirlerin bozguna uğraması için mühim Yavuz Ali Paşa, dedi.
Daha sonra Cıgalazade Sinan Paşa'ya:
-Sizi de Safevi'ler ile savaş tecrübeniz olduğundan şark serdar-ı ekremi tayin eyledim. Hayırlara vesile olsun, dedi.
Cıgalazade Paşa hiç itiraz etmeden kaptanı deryalık mührünü teslim etti. Zira şark serdarı iken kaptanı derya olamazdı.
Sultan Ahmed son kararını açıklamak için şeyhülislama döndü:
-Ebülmeyamin Mustafa Efendi, seni de vazifenden azlettim, dedi.
Mustafa Efendi:
-Size karşı bir kusur mu işledim hünkarım? diye sorunca genç padişah:
-Hayır Mustafa Efendi, dese de azlin sebebini söylemedi. Gerçi söylemesine gerek yoktu ya. Herkes bu kararların esas sebebini biliyordu. Sultan Ahmed ve Handan Sultan, Safiye Sultan'ın divanda bulunan adamlarını azlederek merhum padişahın validesinin gücünü kırmak istiyorlardı.
Ebülmeyamin Mustafa Efendi de şeyhülislamlık mührünü teslim etti.
Derviş Paşa:
-Bu makamlara kimleri getireceksiniz hünkarım? diye sordu merakla.
Sultan Ahmed:
-Bundan böyle kaptanı deryam Boşnak Derviş Mehmed Paşa, şeyhülislamım ise Sunullah Efendi'dir. Hayırlara vesile olsun, dedi tebessümle.
Her ikisi de yeni makamlarının mührünü teslim aldılar.
Böylece yeni görevlendirmelerin ve azillerin yapıldığı divan toplantısı sona erdi.Eski Saray/Safiye Sultan'ın Dairesi
Safiye Sultan sedire oturmuş, kahvesini yudumluyordu. İçeriye telaşla Cafer Ağa girdi. Bu ağa, uzun yıllardır Safiye Sultan'ın hizmetindeydi. Telaştan eğilmeyi bile unutmuş halde:
-Felaket sultanım, felaket, dedi.
Safiye Sultan:
-Bugün o Çerkes'in gebe olduğunu öğrendik. Bundan daha büyük ne felaketi olmuş olabilir? dedi sakin bir tavırla. Ancak Cafer Ağa olanları anlatınca sakinliğini koruyamadı. Sinirle:
-Demek Handan bizim yerimizi almaya çalışır, adamlarımızı azlettirir.
Bir süre duraksadıktan sonra Naciye Hatun'a döndü:
-Benli Haseki'ye ders vermenin vakti geldi. Nasuh Paşa'ya haber yolla. Harem için getirdiği hatunlardan en marifetlisini, en güzelini bize yollasın, dedi.Aynı sarayda bu gebelik haberinden hoşlanmayan biri daha vardı elbet: Halime Sultan. Bu haberi duyduğundan beri adeta karalar bağlamıştı. Çiçek Hatun:
-Neden bu kadar üzgünsünüz sultanım? Halime Sultan:
-Mahfiruz gebeymiş. Şayet şehzade doğurursa Mustafa'mın hayatı tehlikeye girer, dedi düşünceli bir sesle.
Halime Sultan haklı diye düşündü Çiçek Hatun. Şehzade Mustafa'nın canını hanedanda Sultan Ahmed'den başka erkek olmadığından bağışlamışlardı. Sultan Ahmed'e bir şey olursa halimiz nice olur diye düşündükleri için bağışlamışlardı. Padişahın bir oğlunun olması demek şehzadenin canının tehlikeye düşmesi demekti haliyle.
Halime Sultan ise kararlıydı. Evlat acısını yaşamayan bilemezdi elbet. Mahfiruz yeğeni olsa da Mustafa evladıydı. Evladının canı ve istikbali için savaşmaya kararlıydı. Düşmanı kendi kanından kendi canından olsa bile... kararlıydı.
![](https://img.wattpad.com/cover/293756368-288-k533618.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Labe Nehri'nin Işığı: Mahfiruz
Historische RomaneBen Hansuret-Bikeç. 1590 senesinin sonbaharında Prens Alkas Çerkassky ve Prenses Feride'nin kızı olarak dünyaya gelen, Çerkeslerin güzelliği dillere destan prensesi Hansuret... Ben Hatice. 1601 yılında Çerkesya'dan Osmanlı'ya gönderilen, saray kethü...