~Baji Keisuke~
Kendime geldiğimde hastane kokusunu iliklerime kadar hissetmiştim. Gözlerim hala kapalıydı çünkü lambadan gelen ışığın gözüme vurmasını istemiyordum. Sağ tarafımdan bi hıçkırık sesi gelince gözlerimi araladım. Oydu. Yanılmamıştım.
- Sensin! Yanılmamışım. Sen burdası-
Bi anda sarılmıştı. Titrek sesi kulaklarımda yankılandı.
- Senin bir daha böyle birşey yapmana izin vermeyeceğim. Seni seviyorum Keisuke. İyileşinceye kadar ve iyileştikten sonra hep yanında kalıcam Keisuke söz veriyorum. Söz.
Şaşırmıştım. Geçen gece beni bırakıp giden çocuk şuan bunları söylüyordu. Benim için ağlıyordu. Gözleri ve burnu ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu.
- Beni niye bırakıp gittin ki? Senin için bu kadar önemliysem bırakmaman gerekirdi değil mi?
Sanki konuşmaya hazırlanırmış gibi derin bi nefes aldı ve titrek sesiyle konuşmaya başladı.
- Uzun zamandan beri seni sevmeme rağmen birşey diyemedim. Ben başında seni sevdiğimi söylemeliydim Keisuke. Çok korktum. Korkaklığım olmasaydı eğer bu halde olmayabilirdin. Gerçekten özür dilerim. Ama Kazutora'nın en yakın arkadaşıyım ben. Sen de onun eski sevgilisisin. Ondan ne kadar önce sevmeye başlasam da seni, ona bunu yapamazdım. Birdaha böyle bişey yapmana izin vermeyeceğim. Ne olursa olsun yanında olacağım.
Çenesinden tutup yüzünü kendime çevirdim ve minik bi öpücük kondurdum dudaklarına. Gözyaşlarının ılık ve tuzlu tadını dudaklarımda hissettim. Kenara oturduğunda az çok sakinleşmiş, yanakları ve dudakları pembeleşmişti.
- Ben seni seviyorum Kei. Şimdi söyleyebilirim sana bunu. Seni kaybetme düşüncesine bile katlanmayacak kadar seviyorum seni.
Sesi çatallaşıp hıçkırıkları tekrar çoğaldığında yatağın yanındaki kollardan destek alarak doğruldum. Bileklerim sızlıyordu ama umurumda değildi. Sarılıp sakinleşmesini bekledim. Vücudunun titremesi hafifleyince ellerini tutup zümrüt yeşili gözlerinin içine baktım.
- Yanılmışım.
Soran gözlerle baktı bana.
- Tekrardan kullanıldığımı ve yalnız kaldığımı zannetmiştim.
Bu sefer o bana sarıldı.
- Özür dilerim Keisuke. Dedim ya, korkağın tekiyim. Ama gerçekten böyle olsun istemezdim. Eğer bunun tek sebebi bensem kendimi asla affetmeyeceğim.
- Bunu daha sonra konuşalım.Beni geri yatağa yatmaya zorlayıp tekrardan köşedeki koltuğa oturdu ve beni incelemeye başladı. Bileklerimdeki sargılara baktıkça gözleri doluyor, ağlamamaya çalıştığı için kendini sıktığı belli oluyordu.
- Matsuno Chifuyu.
- Anlamadım.
- İsmim.Doğru ya. İsmini bilmediğim aklımdan tamamen çıkmıştı. Chifuyu... Çok güzel bi ismi vardı.
Doğrulmama yardım etmesini isteyince kollarımın altından ellerini geçirip ağır bedenimi kaldırmasına izin verdim. Çok güçsüz gibi görünse de güçlü biriydi. Sehpanın üzerindeki suyu bardağa doldurdu susadığımı düşünerek. Bileklerim daha fazla acımasın diye suyu kendi elleriyle içirirken yanlışlıkla üzerime döktü. Islanan tişörtümü çıkarmaya çalışırken kızaran yanakları utandığını belli ediyordu. Tanrım, gerçekten de kızarınca çok tatlı gözüküyordu. Yeni bi tane tişört alıp geldi ve giydirmeye çalışırken içeriye Kazutora daldı.
- Ne yapıyorsunuz siz?!
- Çık dışarı. Seni burada görmek istemiyorum.
- Konuşacaklarımız var Baji. Senle Chifuyu ne ara bu kadar yakınlaştınız?
- Bu seni ilgilendirir mi Kazutora?
