~Matsuno Chifuyu~
Kapıyı açtığımda suratından telaşlı olduğu belli olan Kazutora içeriye daldı.
- Siz delirdiniz mi ulan?!
- Siz mi?
- Baji ve senden bahsediyorum.
- Noldu ki?
- Birşey olmamış gibi davranıyorsun hâlâ. Deli misin sen?Kesin öğrenmişti. Şimdi ne yapıcaktım?
- Dün gece kime vurduğunuzun farkında değilsiniz galiba.
- Kime vurmuşuz lan?Bardaki adamdan mı bahsediyordu? Yani bizim ilişkimizi öğrenmemiş miydi? Korkudan ölüyodum az kalsın lan!
- Bardaki vurduğunuz adam Mikey'in abisi lan. Çok büyük sıçtınız.
- Beni öpmeye kalkıştı ne yapmamı bekliyordun Kazu?
- Mikey'in abisi olduğu için ordan sessizce uzaklaşmanı bekliyordum.Dur lan, bi dakika! Mikey mi dedi o? Harbi büyük sıçmışız ya lan!
- Ben Baji'yi arıyorum.
- Dur, arama sakın!
- Niye lan niye?!Ne yaparsam yapayım Keisuke'yi aramasına engel olamadım ve üstüne üstlük beni Keisuke'nin evine sürükledi. Kapıyı yumrukladığında içeriden ses gelmiyordu.
- Yok galiba boşver gidelim sonra hallederiz.
- Hayır, olmaz.Ve içerden bi ses yükseldi.
- Sen misin?
Cevap veremezdim. Eğer cevap verirsem kapıyı açardı ve her bokumuz ortaya çıkardı.
- Eğer sensen...
Ve büyük bi sessizlik... Sanki son gücünü kullanarak söylemişti. Dudaklarım benden bağımsız harekete geçti.
- Keisukee! Evet benim, kapıyı aç. Niye ses vermiyorsun?
- Siz tanışıyor musunuz?Kazutora'nın öğrenmesinden ne kadar korksam da umrumda değildi şuan. Dudaklarının arasından dökülen son kelimeler "Eğer sensen..." olmuştu. Benim olduğumu öğrendiği için şuana kadar kapıyı açması gerekti. Kapıyı daha sert yumruklayarak bağırdım.
- Keisukee! Lütfen cevap ver, yalvarırım.
Gözlerimden yaşlar süzülmeye başlamıştı. Kazutora birsürü soru soruyor ama hiçbirini cevaplamıyordum. En sonunda Kazutora onda evin yedek bi anahtarı olduğunu eğer son 2 hafta içinde değiştirmediyse kapıyı açabileceğimizi söyledi. O, anahtarı denerken bağırıyor, içerden bi ses gelmesini umuyordum.
Kapıyı açtığında içeri koştum. Hâlâ bi tık yoktu. Yatağın üzerindeki haraketsiz bedeni görünce kalbim durmuştu sanki. Heryerde kan vardı. Kanın nereden geldiğini öğrenmek için vücudunu incelemeye başladım. Bileklerinden sızan kanı görünce bulduğum bir bezi bileklerine bastırdım. Kazutora ambulansı aramıştı ama ambulansın gelmesini bekleyemezdim. Yıllarca aşık kaldığım çocuğun hareketsiz bedenini kollarımın arasında tutarken nasıl bekleyebilirdim ki. Bileklerine bağladığım kumaş parçalarına rağmen sızan kan hâlâ durmuyordu.
Soluk teni, mosmor olmuş dudakları... Dünkü pembeleşmiş yanaklarını, dolgun pembe dudaklarını hatırlayınca daha da çok ağlamaya başladım. Solgun dudaklarını öpmek için eğildim. Gözyaşlarımla karışık minik bi öpücük sundum dudaklarına. Öptüğümde Kazutora şaşkınlıkla bana bakıyordu.
- S-sen napıyorsun?
Bileklerinden sızan kana rağmen dudaklarımı bileklerine bastırdım. Bileklerine de minik birer öpücük kondurduktan sonra Keisuke'nin ağır bedenini kucağıma aldım. Hıçkırıklarımın arasından onun tuzlu kanına bulanmış dudaklarımdan 3 kelime döküldü.
- Seni seviyorum Kei.
Merdivenlerden aşağı inerken Kazutora arkamdan bağırıyordu. Yalınayak koşarak indiğim merdivenlerin başında sağlık ekipleriyle karşılaştım. Onu dikkatlice sedyeye bırakıp ambulansa bindim. Kazutora'yı arkamızda bırakmıştık ama gelirdi herhalde. Ne olduğunu açıklamak istemiyordum ona.
Hemşirenin biri bana sorular yöneltiyordu ama benim kulağıma uğultu olarak geldiği için hiçbir şey anlayamıyordum.
- Beyefendi! Size diyorum. Ne zaman kesti bileklerini? Çok derin kesmiş. Ne zamandan beri kanamanın olduğunu biliyorsanız onu göre takviye kan vereceğiz.
- Bilmiyorum.Birkaç sorudan sonra hastaneye yaklaşmıştık. Hastaneye vardığımızda tam bi yürüyen ölüye dönüşmüştüm. Kenara çöküp ağlarken yerimden sıçramama sebep olan gelen Kazutora'ydı.
- Baji'yle aranızda ne var?
Susmayı tercih ettim.
- Neden onu öptün ve o nerden seni tanıyor?! Cevap ver bana Chifuyu!
Bi yumruk geçirdim suratına son gücümle.
- Keisuke bu halde ve senin düşündüğün tek şey bu mu?
Yıllardır aşık olduğum çocuğu hastanenin bi köşesinde bekliyordum ve eski sevgilisinin umrunda olan tek şey kıskançlığıydı.
Kazutora yanımdan ayrıldığında polisler geldi ve birkaç soru sordular. Hepsine baştan savma cevaplar verip başımdan gönderdim.
Keisuke'yi sonunda çıkarabildiler. Ağlamam durmamış daha çok ağlamaya başlamıştım. Bileklerindeki sargılar, solgun yüzü çok tuhaf görünüyordu. Odaya aldıklarında bizi bilgilendirdiler. Kesinlikle iyileşecekti. Sadece çok kan kaybetmişti. Tabiki de buradaki tedavisi bittikten sonra psikolojik bi tedavi görmesi gerekiyordu.
Odaya gittiğimde ellerini ellerimin arasına aldım ve bir daha ona bunun gibi birşeyi ne olursa olsun yaşatmayacağıma dair söz verdim. Kim olursa olsun onu üzemeyecekti. Artık hep yanında olacaktım. Daha ne için bileklerini kestiğini bilmesem de kendimi suçlu hissediyordum. Onu bu kadar üzen neydi ki? Ne kadar çok acıya katlanmaya çalışmıştı ki? Eğer benim yüzümdense kendimi bi daha affetmeyecektim o kesindi.
Gözlerini ilk açtığında ona sarılacak, onu sevdiğimi söyleyecektim. Kızsa bağırsa bile umurumda değildi. Her zaman yanında kalmak istediğimi bilsin sadece o yeterdi.
Bölümü bi tık toksik yazdım gibi geldi ama neyse.
Sonraki bölümlerde kaos ortamını hafifletmeyi düşünüyorum. İnşallah güzel birşey olur sonradan bok etmek istemem.
Bu arada hergün yeni bölüm atacağım galiba.