"Soobin hadi bir adım daha atarsan kurtulmaya bir adım daha yaklaşacağız."
Taehyun nefes nefese kalmış bir şekilde zorlukla adım atarken, Soobin kahkaha atmış ve bu Taehyun'un zaten kalmayan sabrının dibini daha da sıyırmıştı. "Gülme salak herif ya."
Beraber içme fikrini ortaya sunduklarından beri hayatın ona zehir olduğunu düşünüyordu. Özellikle de tam şu an bu düşüncesi daha da kuvvetlenmişti. Soobin istemeden tüm ağırlığını ona verirken, derin bir nefes almış ve sakin kalmaya çalışmıştı.
Bu gece Yeonjun ve kendisi hariç herkes sarhoşluğun dibini görmüştü ve onların arkasını toplamak ne yazık ki ikisine kalmıştı. Daha doğrusu kendisine kalmıştı. Yeonjun Beomgyu'yla uğraşırken Taehyun Hueningkai ve Soobin'i almış ve Hueningkai sorunsuzca evine ulaştırılmıştı. Ancak Soobin konusunda işler pek yolunda gitmiyordu.
Gece boyunca hiçbir zaman görmedikleri yeni bir Soobin ortaya çıkmıştı. Daha hassas, daha yapışkan ve daha inatçıydı. Taehyun başta bunu şirin bulmuştu ama şu an burnundan soluyan haliyle bunun geride kaldığını söylenebilirdi.
"Taehyun senin kocaman parlak gözlerin var." Gecenin bir körü olmasını düşünecek olursa Soobin'in apartmanın ortasında bağırması Taehyun'u panikletmiş ve o panikle Soobin'in dudağına hafifçe vurmuştu.
"Sessiz olsana geri zekalı."
Hueningkai'yi evine bıraktıktan sonra yol boyunca taksi bulamadıkları için Soobin'i sürüklemek zorunda kalmıştı ve bu tüm gücünü yolda harcadığı için apartmana girer girmez tıkanmasına neden olmuştu. Tek bir adım atacak gücü yoktu ama Soobin'i yere bırakamazdı.
"Soobin beni biraz seviyorsan şu babasını yediğimin adımını atar mısın? Gerçekten artık seni taşıyamıyorum."
"Ben seni çok seviyorum."Sinirden elini ısırdığında, bunun böyle sürmeyeceğini anlayıp Soobin'i merdivenin önüne ittirmiş ve arkasını dönüp önünde eğilmişti. "Ay ne yapıyorsun Taehyun bu böyle insan içinde olur mu."
Soobin saçma sapan kıkırtılar çıkarırken, Taehyun birkaç saniye sabır dilenmiş ve yeniden zor da olsa sakin kalmaya çalışmıştı. Sabır...uzun zamandır hiç bu kadar eksikliğini çektiği bir şey olduğunu sanmıyordu.
"Hadi sırtıma bin bakalım."
"Oyun mu oynayacağız?"Karşısında ufacık bir çocuk varmış da onunla anlaşma yapmaya çalışıyormuş gibi hissediyordu. Belki de bu şekilde Soobin'e uyarsa bir şeyleri halledebilirlerdi.
"Evet, bu kat boyunca uslu olup eve girmemize izin verirsen sana çikolata alırım."
"Yuh gerçekten mi?"
"Gerçekten."
"Tamam!"Soobin zar zor Taehyun'un sırtına çıktığında, Taehyun beline sarılan bacakları sıkıca tutmuş ve Soobin düşmesin diye merdivenleri dikkatli çıkmaya başlamıştı. Bundan sonra dik yürüyebileceğine inancı artık yoktu. Hatta bundan sonra yataktan kalkabileceğini de sanmıyordu.
Şaşırtıcı bir şekilde Soobin gerçekten uslu durduğunda Taehyun son adımı da atmış ve nihayet dairesinin kapısına ulaşmıştı. Cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı açtığında içeri girer girmez Soobin'i yere indirmiş ve halıya oturtmuştu.
"Kazandım mı?"
"Evet gel şimdi de ayakkabılarını çıkaralım."Soobin çocuk gibi ayaklarını birbirine vururken, Taehyun bağcıkları teker teker çözüp ayakkabılarını çıkarmış ve dinlenmek için o da aynı Soobin gibi yere oturmuştu. Böylece Soobin'le karşı karşıya oturuyorlardı.
"İnanamıyorum bana bu kadar eziyet çektirdiğine Soobin."
"Niye ne oldu ki?"Bayık bakan gözleri ve düzgün kuramadığı cümlelerine rağmen ağzından çıkan cümle komik gelmiş olacak ki Taehyun gülmüş ve bir süre hiçbir şey söylemeden sadece Soobin'i izlemişti. "Ne mi oldu?" Salonu aydınlatan küçük lava lambalarının mavi ışıkları Soobin'in tenini aydınlatıyordu ve önündeki görüntü Taehyun'un nefesini kesmişti.