Soobin karşısında sırıtarak otururken, Beomgyu gerginlikten terleyen ellerini pantolonuna silmiş ve gergin gözükmemeye çalışarak Soobin'e bakmıştı. Ancak hala şaşkınlığını atlatabilmiş değildi. Bundan ötürü Soobin Beomgyu'nun yüzünde hala var olan şaşkınlığa karşı şaşırmıştı.
"Buna şaşırmış olamazsın? Beomgyu aramızda en zeki olanın ben olduğumu bildiğini sanıyordum."
Soobin konuşuyordu konuşmasına ancak Beomgyu'nun tek yapabildiği nefes alıp vermek ve yaşama tutunmaya çalışmaktı. Gergin gözükme. Nefes alma. Gülümse.
Kendi kendine yaptığı uyarıların ardından gülümsemeye çalışarak "Neden bahsettiğini anlamadım." diyebilmişti sadece. Ancak Soobin bunu duyar duymaz öyle bir kahkaha atmıştı ki Beomgyu yutkunmaya çalışmıştı. Galiba gerçekten de kendini ele vermemeyi öğrenmesi gerekiyordu.
"Bu kısma hiç girmeyiz diye düşünmüştüm."
"Her neden bahsediyorsan muhtemelen yanlış bir şeyler anlamışsındır Soobin."
"Ağzın yalan söyleyebilir ama gözlerin ne kadar denersen dene ağzınla aynı şeyleri söylemez Beomgyu'cuğum.""Soobin bak- " Beomgyu tam konuşacağı esnada Taehyun mutfağa girmiş ve ikilinin gözleri bir anda ona döndüğü için Taehyun olduğu yerde durup çattığı kaşları ve şüpheli bakışlarıyla bir Beomgyu'ya bir de Soobin'e bakmıştı.
"Ne oldu?"
"Hiç."Soobin Taehyun'u öyle hızlı cevaplamıştı ki Beomgyu bakışlarını Taehyun'dan çekip ona çevirmişti. Soobin'in gergince elleriyle oynadığını görebiliyordu. Gülümsemeye çalıştığını ve heyecanlandığını da.
"Tamam o zaman. Suyu almaya gelmiştim geri gidiyorum. Siz de gelin birazdan film açacağız."
"Tamam."Taehyun su şişesiyle beraber mutfaktan geri çıktığında, Soobin ne zamandır tuttuğunu bilmediği nefesini vermiş ve Beomgyu'nun anlam veremediği gülümsemesiyle karşılaşmıştı.
"Ne oldu lan ne sırıtıyorsun öyle?"
"Galiba senin de benimle konuşman gereken şeyler var Soobin'ciğim."**
"Beomgyu?" Yeonjun endişeyle yerde yüz üstü uzanan Beomgyu'yu dürtmüş ve bir süre cevap beklemişti.
Beomgyu Soobin'le arasında geçen konuşmanın ardından tekrar salona dönmüş ve ne olduysa ondan sonra olmuştu. Çocuklar beraber içmeye karar verdiklerinde Beomgyu'yu bu plandan uzak tutmayı tercih etseler de Beomgyu bir türlü rahat durmamış ve etrafta bulduğu içkilerin çoğunu kafasına dikip beklendiği gibi sarhoş olmuştu. Ve bu da Yeonjun'un tam olarak endişelendiği kısımdı.
Beomgyu'nun içmesini istememesinin sebebi sarhoş olduğunda sürekli ağlayan ve acı çeken birine dönüşmesiydi. Beomgyu'nun ağlamasını görmekten nefret ediyordu ve acı çekişini hiçbir şey yapamadan izlemek kesinlikle hoşuna giden bir şey değildi. Ancak ne kadar denerse denesin Beomgyu'ya engel olamamıştı ve işte yine buradalardı.
"Beomgyu hadi kalk yerden."
"İstemiyorum!" Omzunu silkip Yeonjun'un elinin kendinden uzaklaşmasını sağlarken, Yeonjun ısrarla bir kez daha elini Beomgyu'nun omzuna yerleştirmişti. "Kızmaya başlıyorum ama kalk hadi yerden."
"Sen zaten bana hep kızıyorsun."Sesi ağlamaklı çıktığında Yeonjun şaşırmıştı. "Yeonjun ben çok aşığım." Bir anda bağıra bağıra ağlamaya başladığında, bunun böyle süremeyeceğini anlayan Yeonjun Beomgyu'yu kucakladığı gibi yerden kaldırıp odasına taşımış ve yatağına oturtmuştu. Böylece Beomgyu yatakta oturmuş, Yeonjun ise önüne çömelmiş bir şekilde Beomgyu'nun alnına yapışan saçlarını kenara çekmeye ve gözyaşlarını silmeye başlamıştı.