Dalgaların kayalara çarpışını ve köpürmelerini kaçıncı defa izlediğimi bilmiyorum. Sayma gibi bir girişimde bulundum ama en son kaçta olduğumu unuttuğum için tekrar baştan başlamak yerine pes ettim. Yeonjun nedenini bilmediğim bir şey için beni buraya oturttu ve bir şey alıp birkaç dakikaya geleceğini söyledikten sonra gitti ve tahmin edin ne oldu? Birkaç dakika bir asıra dönüşmeye başladı.
Ben de tüm sabrımı kullanarak onun söylediği gibi burada oturarak onu beklemeye başladım. Arada nerede kaldığını sormak için birkaç kez aradım ama her defasında hala ne olduğunu bilmediğim şeyi aradığını ve bulur bulmaz hızlıca geleceğini söyleyip durdu. Öncelikle, buraya geldiği an aldığı şeyi dişlerimin arasında ezeceğime yemin ederim. Sonra da onun kafasını ezeceğim.
Ama önce etraftaki çiftlere bakmama oyununu devam ettireceğim. Dalgaları sayma oyunu beklendiği gibi gitmeyince başıma yeni bir şey sardım ve etraftaki çiftlerin mutluluğuna bakmamaya çalışma oyununu başlatıp bir de içimden hepsine karmanın daha sonra beni götümden yakalayacağını bile bile beddualar yollamaya başladım. Bu da benim toxic özelliğim.
Herkes çok mutlu ve bu biraz sinir bozucu. Sıkıntıdan çimenleri yolup aradaki taşları kemirmeye başlamak üzereyim ve Yeonjun hala ortada yok. Üstelik herkes hala çok mutlu. Çaprazımdaki çocuk onuncu kez kahkaha atıyor ve önümdekiler beşinciye öpüşüyor ama Yeonjun hala ortada yok ve hala herkes çok mutlu. Belki de değillerdir ve numara yapıyorlardır bilmiyorum ama önümdekilerin gerçekten mutlu olduğuna yemin edebilirim.
"Kaşlarını çatma alnın kırışacak." Omzumun üstüne yerleşen çene ve boynumda hissettiğim nefes anlık olarak kalp krizi geçirmeme ramak kaldırsa da hiçbir şey olmamış gibi soğukkanlılığımı korudum ve sol elimin tersiyle Yeonjun'un alnına vurdum. Bunun canını yakmadığını biliyorum ama yine de uyuzluk olsun diye acıyormuş gibi mızmızlanıp kendini çimenlere -hemen dibime- attı.
"Nerede kaldın?"
"Bunu arıyordum."Elinde tuttuğunu bile fark etmediğim poşeti yüzüme uzatınca gözlerimi devirip elinden aldım ve açmaya başladım. "Bu ne?"
"Ne olduğunu hemen söyleyecek olsaydım sence bunu telefonda bana bağırdığın esnada söylemez miydim?"Haklıydı tamam. Hala bazı anlarda haklı olabilmesinden nefret ediyorum. Toxic özellik iki.
Ben paketi sıkıca saran bantlardan teker teker kurtulurken, Yeonjun elini çenesine yerleştirdi ve beni izlemeye başladı. Paketi bir kenara fırlatıp sadece onu izlemek istemem doğal mı? Keşke sonsuza kadar bu anda kalabilsem ve gözlerimi üstünden çekmeme asla gerek kalmasa.
Çaprazımdaki çocuk on birinci kez güldü, dalgalar kaçıncı kez bilmesem de yeniden kayalara vurdu ve Yeonjun gözlerini bir kez bile gözlerimden çekmedi. Ellerim benden bağımsız paketi açmış olsa da gözlerim hala Yeonjun'daydı.
"Beğendin mi?"
"Ha,"Zor da olsa bakışlarımı bir şekilde pakete yönelttiğimde, elimdeki şey yüzünden kahkaha atmaya başladım. Küçük bir lego kutusuydu ve şeffaf olduğu için içindeki küçük Beomgyu ve Yeonjun'u rahatlıkla görebiliyordum. "Bizi mi yaptın?"
"Hmhm."Kolu uyuşmuş olmalı ki şeklini değiştirip bu sefer diğer elini çenesine yerleştirdi. "Herkesin yaptığını görünce benim de aklıma bizi yapmak geldi ama hiçbir yerde bulamadım en son bir lego dükkanına girdim şükür orada yapılıyordu."
Gülümseyerek kutuyu salladım ve bunu yapmamla içinde henüz yapılmamış bir kaç lego parçasını fark etmem bir oldu. "Bunları da beraber mi yapacağız?"
"Evet. Sen lego yapmayı seviyorsun diye ikinci seçenek de hazırladım. Bir de farklı kıyafetler falan aldım onları takarız diye."