Nasıl? Bu kadar çabuk yerimizi nasıl bulurlar? Her neyse. Akkız'ın kurduğu tuzaklar sayesinde bir aygucu bir de esir Han'ımız var. Lakin dikkat etmem gerek. Ulu Ece ve Kaya bunu yanımıza bırakmaz. Kesin bir oyun edecekler.
-Yine ne düşünürsün kara kara Gök Tegin'i?
Arkamı döndüğümde Akkız'ın içeri girdiğini gördüm. Keyfi yerindeydi. Demek ki Sırma iyi. Tengri'me alkışlar olsun. Eğer onu da alsaydı babam, Akkız'ın yüzüne asla bakamazdım.
-Cevap verecek misin Gök Tegini?
-Seni düşünürdüm. Yani... Sen olmasan o tuzakları kurmak hayatta aklımıza gelmezdi o yüzden...
Derin bir sessizlik sonrası Akkız rahatsız olmuş olacak ki araya girdi.
-Alpagu Han... Niye kendisi rehin kaldı? Bu ne iştir? Eğer begler esir olduğunu duysa neler olur bilmez mi?
-Bizi tanımak ister. Sen aklı eksik oğlunu tanırsın dedim ya hani. Ondan... Beylerin duymasına kaya ce ulu ece izin vermez diye düşünür. İkisine de çok güvenir.
-Hah! Kaya ve ulu eceye güvenmek mi? Anası da oğlu da kendileri dışında kimseyi düşünmez. Alpagu Han'ın ölmesi ikisinin de işine gelir.
-Doğru dersin doğru dersin de begler Kaya'yı başta istemez. Balamir hala hayatta. O yüzden cesaret edemezler.
-Niye edemesinler? Ulu Ece hem Çinle hem de Rus vareklerle iyi geçinmesini bilir. Balamir'i kolayca yenebilirler.
-Rus varekler iç savaşta.
-Ne? Ne zamandır?
-Daha yeni çeyrek yıl oldu. Babam gizlice destek için alplerini gönderdi. Oradan bilirim.-Yine de bir oyun edeceklerdir. İkisine de zerre güvenim yoktur.
-Altınlar... Sahte altın ve zehirlenmiş at gönderebilirler. Bir de Dağlı kızlar... Aralarına casus koyacaklardır. Esir değişiminde dikkatli olmalıyız.
-Atlar... Onlara ben bakarım
-Anlar misin atlardan?
-Anlamaz olur muyum Gök Tegini. Benim anam Üç kırıkhan'ın yaman çobanı Alaca'dır.
"Anan... Ondan ilk kez söz edersin..."