Her ne kadar iyi gizlenmiş olsalar da, bulunduğum yerden farkediliyor. Çolpan buradaymış. Başımıza bir iş gelmesin diye de Dağbanları burada bırakmış. Batuga Tegin'e söz etmem gerekir mi? Çolpan'ın kafasında dönen tilkileri bilmeden ağzımı açmamalıyım. Sonuçta Batuga Tegin Çolpan ile aramdaki bağı bilir. Güvenini kıracak işler yapamam. Bir süre sonra Çolpan da geldi. Yanına vardım.
-Burada ne ararsınız Han'ım?
-Batuga ile görüşmem gerek.
-Gidip bir teginime sorayım sizi görmek ister mi?
-Ne bilirsen onu yap Gök Yasavulu.
Çolpan da bana kızgın. Batuga'nın aklı olduğunu ona deseydim belki de bunların hiçbiri yaşanmazdı. Bilemedim. Bunu Teginimizin söylemesini daha uygun buldum. Neyse olan oldu. A-
-Ne dikilir durursun karşımda? Aydı git!
Tegin'ime gidip Çolpan'ın geldiğini söyledim. Dağbanları buraya diktiğini de diyince Batuga görüşmek istedi. Gidip Çolpan'ı getirdim.
-Yerimizi nereden bilirsin?
-Balamir... Ondan öğrendim.
-Ne yani? Amcam sana beni kurtarman gerektiğini mi söyledi? Hayatta inanmam!
-Hayır, aksine senin yerini Alpagu'ya deyen de oydu. Ben de önce seni kurtarmak için buraya geldim. Baktım ki kendinizi kurtarmış, Alpagu'yu rehin almışsınız; Obama dönüp Balamir'in o çok konuşan dilini kopardım. İmdi otağda tahtıma bağlı, yazgısını çizmemi bekler.
-Madem bu kadar çok düşünürdün beni? Neye kurultay beglerini ikna etmedin? İdam emrini vermelerini engellemedin?
-Engelledim engellemesine ama senin sevgili babanın sevgili oğlu Kaya Yabgu araya girdi. Boy beglerini tehdit etti!
Demek Temur Tegin'in Kaya bir şeyler etti dediği buydu.
-İsteğin nedir Çolpan Han?
-Dilegim , senin gök tahtına oturmandır.
-Hah! Bu öç sevdan ve taht hırsın nelere sebep oldu görmez misin?! Hâlâ neyin peşindesin?!
-Napaydım Batuga napaydım?! Sen söyle! Aydı! Konuş! Bir sabah Han'ını Bike'sini hatta Alpbaşını kaybetmiş sürgünde olan bir obanın Han'ı oldum ben! Ciğerim yandı! Babanın sesi hala kulaklarımda! Sana kızını getirdim Toygar Han! Tılsım yalnız senin değil, benim de anamdı. O ün ben hem anam bildiğim kandaşımı hem babamı hem de can yoldaşımı kaybettim! Bundan daha kötüsü nedir bilir misin Batuga? Han olduğunda yaşamanın bile kontrolünü kaybediyorsun... Ölmek istedim, hem de çok kez. Uçmağa varıp babamla Kandaşımla, candaşımla olmak istedim! Ama ölemezdim! Obam için yaşamak zorundaydım! Halkımı sonsuza dek korumanın tek yolu var, o da tahta bir Dağ'lının oturması! Çünkü o zaman, kimse Dağ'ı sürgün edip açlığa mahkum edemez!
-Madem böyle düşünürdün? O zaman... Neden Balamir'i kaçırdın? Yoksa onunla evlenmeyi mi düşünürdün?
-Gerekseydi... Evet yapardım.
-Neye Tutkun'u gönderip bizi Gök'e köle ettin o zaman?! Neye?! Evleneydin Balamir'le!
Bu evlilik muhabbetinden fena halde sıkıldım! Bir an önce bitmezse daha fazla kendimi tutmam mümkün değil!
Çolpan, kılıcını bırakıp kaftanını göğsüne kadar indirdi. Vücudu hep yara bere içindeydi. O kadar kötü görünüyordu ki Batuga ve Akkız fazla bakamadı. Benimse içimde öfke kabardı. Bunu Çolpan'a eden kim?! Onu bulup canını almalıyım!
-Bunları kendim yaptım. Tahta geçtiğim dolunaydan bugüne her gece ailemi tekrar tekrar kaybettim ben! Ölüp yanlarına gitmek istedim. Tutkun ve Tilbe girdi araya her seferinde. Başımda nöbet tuttular. O yüzden ben... Tutkun'u göndermek zorunda kaldım...
-Neyse... Sorgunuz bittiyse ben gideyim. Bugün düzgün bir şekilde konuşup anlaşamayacağımız belli. Tilbe burada olacak. Görüşmek istediğiniz vakit onla haber edersiniz.
Çolpan kaftanını giyerek çadırdan çıktığında peşinden gittim kolunu tuttum.
-Neden demedin?
-Neyi?
-Bilirsin.
-Sen her şeyi anlattın mı ki benden beklersin Gök Yasavulu!.
Çolpan bir hışımla gitti. Bense gözümden akan yaşlarla peşinden bakakaldım. Çok canı yanmış olmalı! Nasıl dayandı buca zaman? Nasıl?