i. kelebek evinden veda

360 24 0
                                    


Düzenin içerisinde savrulan milyonlarca insandan biri olan bendeniz Veda, alınyazımın verdiği hükümleri değerlendirmenin beni sonuca götürmekten alıkoymayacağını sonunda anlamıştım.

Bu, son iki hafta içerisinde başıma gelen beşinci reddi.

"Veda, bir iş bulmak istemeni anlıyorum ancak daha on sekizine yeni girdin. Hem diyelim iş buldun, her nasılsa bir işveren on sekiz yaşında olmanı göz ardı etti ve kıytırık bir yerde sigortasız çalışmaya başladın, sen müdürlüğün sana izin vereceğini mi sanıyorsun kızım? Bununla uğraşacağına sınavına çalış, sen çok zeki ve azimli bir kızsın. Biraz sabırlı olsan sınava girdiğinde çeşitli burslar alma şansın yüksek. Kadriye Hanım iyi ki burada değildi bugün, izin listesine bakarsa kızacak sana. Bir kere büyük sözü dinle, lütfen kızım."

"Tamam Neslihan abla, sağ ol her şey için," dedim iç çekmeden hemen önce. Ellerimi sandalyenin metal kollarına koyup serinlemeye çalıştım. "Bir şey yoksa gidiyorum ben, ders çalışacağım."

Şefkatli gözleri üzüldüğümü fark ettiğinden boncuk boncuk bakıyordu. Ona utangaçça tebessüm edip ayaklandım.

"Allah zihin açıklığı versin güzelim."

Krem renkli duvarları arşınlayıp müdürlük binasından ayrıldım.

Maalesef haklıydı. Pek çok konuda destek olsa da bu konunun onu aştığını bildiğinden doğruları söylemekle yetiniyordu.

Neslihan abla mesleğini titizlikle yapan, disiplinli bir çalışandı. Sevgi Evi'ne ilk geldiği haftalarda konuşmuştuk, bana bu mesleğin ince bir ayrımla sürdürebileceğini ima etmişti. Benim gibi bir öksüzün anlaması için yeterliydi bu sözleri. Biliyordum ki anaç kişiliği olmasa bu laçka kurumdakilerden pek bir farkı kalmayacaktı.

On beş-yirmi metre yürüdükten sonra Kelebek Evi adındaki evime gelmiştim. Kapımı Seher açtı, bana bir şey demeden uzattığı kraker paketinden bir çubuk alıp ağzıma attım, o krakeri çiğnedikçe şişmanlayan yanağından belirsiz bir dokunuşla makas aldım.

"N'aber kızlar?"

Televizyonun karşısındaki kanepeye dizilmiş üç kız birkaç saniye bana cevap vermeden ekrana bakmayı sürdürdü. Çiğdem bu sorumluluğu üstlenerek, "İyiyiz," demekle yetindi. Aslında keyiflerini bozmak ve onları sevmek için paha biçilemez bir zamandı ancak içimden gelmiyordu. Mutfağa girip dolaptan bir şişe su aldım ve hızla ahşap merdiveni tırmanarak üst kattaki odama çıktım.

Üç yatağın bulunduğu odayı ben ve Yeşim paylaşıyorduk, diğer yatakta ise gece burada kalan yardımcımız Nazen abla kullanıyordu. Odada iki çalışma masası, iki komodin ve iki dolap bulunuyordu, Nazen abla kişisel eşyalarını buraya koymadığı için rahattık. Bundan seneler önce kaldığımız yatakhaneleri düşündüğümde burası cennet sayılırdı hatta.

Kısa bir duş alıp üzerime siyah bir eşofman takımı geçirdim ve temel matematik problemlerinden çözmek üzere iki test kitabını raftan çıkardım. Aslında etüt odasına gitmem daha mantıklıydı ancak tekrar yurttan çıkmak ve akşam yemeği için geri dönmek yorucu geliyordu. Sabah Altındağ'ın kalabalık caddelerinde yaptığım gezinti beni oldukça yormuştu.

Konuyla ilgili otuz beşinci soruyla bakıştım, içimde büyüyen sıkıntıya karşı koymak için elimden geleni yapıyordum ve şimdi yatağıma girip uyusam beni durduracak hiçbir şey yoktu. Yatak bu güzel Mayıs günü için fazlasıyla cazipti.

Odadaki telefon çaldığında hızla yerimden kalktım.

"Evet?"

"Veda?"

yabanıl Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin