~9~

229 47 8
                                    


''Ben abla oluyorum canım. Bugün onun haberini vermeye gelmiştim ama sen ağlıyordun hemen diyemedim sonra da kavga ettik hala anlayabilmiş değilim...'' dedim ''Bir saniye'' dedi duraksayarak ve devam etti '' Se.. sen bana ca.. canım mı dedin?'' dedi. Ne?? ben ona canım mı dedim? "Hayır canım ne canım demesi???" dedim ve sadece sustum o ise sadece gülümsüyordu.

***

Uzunca bir suskunluğun ardından "Tamam işte herneyse dediysem de dedim. Hem yanlışlıkla olmuştur. Bir anlam çıkarayım deme sakın" dedim. O ise tüm hırçınlığıma rağmen "Olsun, ne olursa olsun ben sadece seni seviyorum. Hatta seni çok seviyorum" dedi içten içten gülümseyerek. Tatlıydı ve beni seviyordu. Ama sıkılmıştım artık. Bir yandan beni sevmesine bir yandan da neden beni sevdiğine bir türlü sebep bulamayışıma sıkılmıştım. Uzun süredir seviyormuş beni, öyle demişti ilk açılmaya cesaret bulduğu zaman. Sadece bakıyormuş uzaktan öncesinde. Sadece bakmak. Birkaç kez benimde gözüm kaymış ona farketmedim desemde farketmiştim. Evet birkaç kez bakışmıştık. Ama içimde ona karşı hiçbir his beslememiştim. O ise bakıştık diye ne kadar sevinmiştir kim bilir...

***
Seviyormuş beni pehh... diye düşünürken "Ne?" dedi bir an duraksayarak. Anlamadım bende ne demek istediğini ve bende "Ne?" dedim. "Seviyormuş beni peh, dedin de bu yüzden şaşırdım biraz" dediğinde ben zaten bitmiştim. Demek ki sesli düşünmüşüm. Ya ondan öncekileri de duyduysa, Allahımm. "Hiçbir şey ya boşver zaten önemsenecek bir şey değil" dedim ama ısrarcıydı "Yok yok devam et dinliyorum. Sanırım benim sevgime inanmıyor birileri. Aşkolsun.. neyse tamam bak dinliyorum devam et." dedi ve bende o sırada sinir olmaya başlamıştım bile. "Hayır dedim! Önemsenecek bir şey yok, demeyeceğim. " dedim ama yine ısrarcılığını sürdürüyordu "Hadi hadi söyle dinliyorum Işıl inat etmesene" dedi sakin sakin tekrar, bense bu ısrarına deli olacaktım ve oldum da "Ozaman beni iyi dinle" dedim tüm hırçınlığımla "Seviyormuş beni dedim evet. Çünkü seviyormuşsun beni, sen öyle dedin ya" dedim sinirle, şaşkınlıkla beni izleyen Fatih'e. İçimi döküyordum şuan resmen. "Değil mi seviyormuşsun beni?" diye tekrarladım ve duraksamadan devam edeceğim sırada şaşkın şaşkın beni onaylarcasına kafasını ileri geri salladı. "Öyle herkeze ve herşeye rağmen değil, sadece seviyorsun. Çünkü senin sevgi anlayışın 5 metre mesafe uzaklıkla bakışmak. Bunu düşünürken bile zaman kaybediyorum biliyor musun. Çünkü sevgin karşılıksız kalacak tamam mı. İyi dinle! Tekrar ediyorum karşılıksız kalacak. Beni tanımadan etmeden, birkez olsun gözlerine mühürletmeden, yanıma gelip sıkıca sarılmadan, dudaklarınla dudaklarımı özgür bırakmadan, beni sevmen çok saçma. Bunun adı sevgi değil. Bunun adı kendini kandırmandan başka birşey değil. Tıpkı benim kendimi kandırdığım zamanlar gibi. Bende seviyordum, daha doğrusu kendimi kandırıyordum. Ama herkeze ve herşeye rağmen yapıyordum bunu. Bak sevdim hiçbir şey olmadı. Karşılıksızlığın dibine vurdu sadece. Sevme beni..." dedim ve ayaklarım yol almaya başlamıştı bile. Öyleydi işte mutluluk denilen şeyin sönmesi bukadar basitti. Adımlarımı daha da hızlandırmaya çalıştığım sırada hafif çise atmaya başlamıştı. Daha çok filmlerde olurdu böyle şeyler ama olmuştu işte. Hatta ıslatacak kıvama gelmişti.
Bir kaç saniye sonra arkamdan koşmaya başladığını farkettiğim Fatih'i takmadan bende koşmaya başlamıştım. Hızlıca bir anda arkamdan kolumu tuttu biri. Arkamı döndüğümde derecesini bilmiyorum ama şaşırmıştım. Fatih'ti, az önce gülümseyen, etrafa mutluluk saçan Fatih'ti.
Ama az önceki Fatih'ten eser yoktu. Yağmurun ve gözyaşlarının damlalarıyla gözleri, daha sonrasında da yavaş yavaş tüm vücudu ıslanmaya başlamıştı. Fatih ağlıyordu. Onun ağlayışına ikinci kez tanık oluyordum. İlkinde yoktu ama şuan neden kıyamamazlık hissediyordum Fatih'in bu haline "Nolur" dedi boğuk sesiyle. Ağlayışına hıçkırıkları da eşlik etmeye başlamıştı. "Gitme lütfen dinle nolursun" diye devam ettiğinde "Bak ağlama Fatih. Sana hiç yakışmıyor ağlamak. Hele bir kız için çok gereksiz" dediğimde parmaklarıyla dudağımı kapadı sus dercesine. "Yapma Işıl. Ben artık yapamıyorum, dayanamıyorum. Senden uzak kalmaya çalışıyorum ama bir yanım uzak durmak istemiyor. Aynı zamanda annemi hatırlatıyorsun bana. Duruşun, bakışın, tavırların. Biraz kibirli ol, biraz ne kadar güzel olduğunu farket. Ağlanmaya değer olduğunu, birgün seni görmesem deli olduğumu anla artık" dedi ve duraksadı. O an ise onca söylediğinin arasında beni en çok düşüncelere sürükleyen annemi hatırlatıyorsun bana lafıydı. Nasıl yani? "Işıl" dedi omuzlarımı tutarak ve dudağını omuzuma getirerek uzunca bir durdu. Çok yakındık birbirimize. Üşüyordum ama teninin tenimle buluşması ısıtmıştı içimi. Nedendi bu his? Boyu benden 15-20 santimetre uzun olduğu için eğilmesi gerekiyordu, ki öyle de yapıyordu. Dışardan bakılınca oldukça yakışıklıydı. Sevgili olsak yanına hiç yakışmazdım. Zaten olmayız, olamayız ama misal işte...
Uzunca öyle durduktan sonra
"Beni birazcık sevmeye çalışsan" dedi elleriyle yanaklarımı avuçlarken. Bense onun hislerine zıt bir şekilde "Olmaz" dedim. Yapamazdım.Ama içimden bir yandan da neden olmasın diyordum. Ama olmazdı, olamazdık. Anca o olurdu ben olurdum ama biz asla...

~~~
Fatih annemi hatırlatıyorsun derken ne demek istiyordu? Acaba Işıl ve Fatih ikili olabilecek ve Işıl Fatih'e karşı gelen engellerini kaldirabilecek mi?

Çok sevgili okuyucularım bu bölümüm de böyle bittiiiii. Birazcık kısa oldu ama umarım beğenmişsinizdir. Her zaman ki gibi söylediğim gibi şimdi de söylüyorum. Destekleriniz benim için çok çok önemli. Yorumlarınız, oylarınız benim yüzümü nasıl güldürüyor anlatamam :) Buarada bölüm sonundaki bu yazılarımı artık kısa tutmaya çalışacağım ;) Beğenilerinizi ve yorumlarınızı benden hiç esirgemeyinn inşaallah. Ve yeni bölümüü bekleyiniinn...

Sizi çoook çoook seviyorummm :)
-prisoncukiz

Yıldızlarla KaybolalımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin