~14~

74 31 5
                                    

Hastaneye yaklaşmıştı otobüs. Hemen önünde durmasını istedim şoförün ve borcumu ödeyip indim. Nedendir bilmiyorum çok heyecanlıydım. Onu özlemiştim. Son söyledikleri nekadar ağır olsa da onu çok özlemiştim. Girişten gireceğim sırada dışardaki banklardan biri dikkatimi çekti. Fatih başını avuçlayıp dirseklerini bacağına yaslamış düşünüyor gibi bir hali vardı. Yüzü çok solgundu. Gözleri yeri oldukça boş seyrediyordu. Yanına doğru adım almaya başladım. Nefes alışverişlerim dengesizleşmişti. İçimde o an bir sıkıntı oluşmaya başlamıştı. Beni acaba neden buraya çağırmıştı? Acaba bana ne diyecekti? Bu tür sorular beynimi kemirirken varmıştım Fatih'in yanına. "İyiki geldin" deyip ayağa kalktı. Hemen sarmaladı beni. Benden oldukça uzun olduğu için başım boyun boşluğunda kalıyordu. Sımsıkı sardım bende onu.
"Özür dilerim" dedi. "O gün çok sert çıkıştım sana sanırım ve bunun için çok özür dilerim Bahar gözlüm. Hiçbir şey ama hiçbir şey seni benden ayıramaz. Bunun farkına sen gidince oluşan uzunca sessizlikte anladım. " dedi. "Boşver ben her şeyi unuttum zaten. Söylediğin gibi hiçbir şey beni senden ayıramaz. Sen beni istemediğin zamana kadar başının etini yiyeceğim canım." dedim. Sessizce kıkırdadı ve "Seni istemediğim zaman mı? Ne demek o bilmiyorum ben." dedi. Onu gülümsetmek benide mutlu etmişti hele bu söylediğinden sonra daha da bir huzurlu olmuştum.
Hala sarılıyorduk ve bu anın bozulmaması için içimden bildiğim tüm duaları okuyordum. Ve çook şükür ki dualarım kabul oluyordu. "Aşkım bırakmamı ister misin?" dedi Fatih sessizliği bozarak. "Hayır istemem." dedim. Oda onaylar gibi sesler çıkardı. Allah'ım küçük çocuklar gibi dikilmiş sarılıyorduk. Ama boş durmadım kokusunu iyice içime çektim o süre zarfında. "Ihım" diye bir ses duyduk bir anda ve hemen ayrıldık. Beyaz önlüklü bir adam bize bakıp gülümsüyordu. Bir süre sonra biraz suratı asıldı ve ben hiçbir şey anlayamıyordum.
"Fatihcim annen uyandı. Kemoterapiyi bugünlük sonlandırdık. Biraz morali bozuk. Ki bu normal. Seni görmek isteyeceğini düşündüm. " dedi adam. Daha doğrusu doktor evet doktormuş bu adam, beyaz önlükten anlayamalıydım zaten. "Sağolun doktor bey birazdan gideceğim annemin yanına. " dedi Fatih ve doktor yavaşça yanımızdan uzaklaşıp hastaneye girdi.
"Sarılmaktan fırsat bulup soramadım kusura bakma canım. Çiğdem teyze nasıl? Daha iyi mi?" dedim.
"Sağlığı iyi çok şükür ama morali pek iyi değil maalesef."
"Ne? Neden ne oldu ki?" dedim.
"Çünkü saçlarını kazıdılar. Zamanla zaten dökülecekmiş ama dökülmesi daha da moralini bozar diye bir anda böyle bir karar aldı doktorlarla. Bende bir şey diyemedim tabi ama çok üzüldüğü her halinden belli. Büyük ihtimalle peruk filan takar uzunca bir süre ama şuan kullanılabilir bir perukta bulunamıyor. " dediğinde kalbim burkulmuştu. Onun beline kadar upuzun saçları vardı nasıl olurda kıyabildi ki onlara. "Çok üzüldüm aşkım" dedim ve şuan aklıma gelen bir şeyle devam ettim. "Peki kesilen onca uzun saç var. Onlarla yeni bir peruk yapılamaz mı? " dedim.
"Olabilirdi aslında da o an hiçkimse bunu düşünemedi ve hepsi çöpe gitti. Ama annem eski saçlarıyla peruk yapılsın istemezdi. Onun saçı olduğu için yine üzülürdü büyük bir ihtimalle." diye cevap verdi. Pek aklım yatmamıştı bu söylediklerine ama Çiğdem teyzenin ne hissettiğini kimse anlayamaz bu yüzden bende hakkım olmadığı gibi üstelemedim.
"Neyse aşkım hadi çıkalım annemin odasına. Yalnız kalsın istemiyorum. " dedi Fatih ve başımla onayladığım gibi hastaneye yürümeye başladık. Hastaneye yaklaştığımızda hızlı bir hamleyle elimi tuttu. Bir an heyecanlandı kalp ritimlerim. "Seni hiç bırakmayacağım. Evet evet hiçbir zaman seni bırakmayacağım." dedi ve sustu. Söylediği iki şeyle mutlu olabiliyordum artık ben. Hiçkimseyle olamadığım kadar mutlu...
Çiğdem teyzenin odasının önüne gelmiştik. Derince bir nefes aldı Fatih ve "Üzüldüğümüzü belli etmeyelim ve gülümseyelim" diye uyardı beni. Bir nevi de kendini. Odaya girmiştik ve Çiğdem teyze arkası bize dönük uzanıyordu ki bizim girdiğimizi duyduğu gibi hemen bize taraf döndü. Oksijen maskesi yüzünde olduğu için kolay hareket edemiyordu. Başı çıplaktı ve bu bile benim içimin acımasına yetiyordu. Onu hiç böyle görmemiştim. Bir günde bukadar değişeceğini ummazdım. Göz altları çökmüş, kolları morarmıştı. "Hoşgeldin oğlum" dedi Fatih'e ve beni sonra farketmiş gibi "Sende hosgeldin Işılcım" dedi banada.
"Hoşbulduk Çiğdem teyzecim. Nasılsın? iyi hissediyormusun kendini?" dediğimde kıkırdadı. "Neden iyi hissetmiyim canım. Lütfen bana hasta muamelesi yapmayın. Ama birazcık daha iyi olmamı istiyorsanız ayakta dikilmeyin de oturun şu koltuklara." bize verdiği emir tarzı isteğini o saniyelerde gerçekleştirip yatağın sağ tarafındaki tekli koltuklara oturduk. Bir an sessizlik oldu ve Çiğdem teyzenin huzursuz olduğunu anladım. Hemen ayağa kalkıp "Bir yastık daha koymamı ister misin Çiğdem teyzecim?" dedim başıyla beni onayladı. Dolabı açtığım sırada yastıkların iki çeşitten oluştuğunu farkettim ve "Kuş tüyü mü istersin yoksa pamuklu mu?" diye bir soru yönelttim Çiğdem teyzeye. Uzunca bir düşündü ve
"Pamuklu versen benim için daha iyi olur. Tüylü olanla saçımı kapatacağım da." dedi ve güldü. Bende ona katılarak güldüm. Ama mutluluktan gülmemiştik çok bariz belliydi.
Yastığı getirip Çiğdem teyzenin sırtına doğru yerleştirdiğim gibi tekli koltuğa geri döndüm. Birkaç Fatih'in de katıldığı boş sohbetten sonra Çiğdem teyze uyumak istediğini söyledi bize bir şey diyemedik. Sonuçta o nasıl iyi olursa öyle olmalıydı her şey.
Fatih'le odanın kapısına doğru yöneldiğimiz de geri dönüp birkez öptüm Çiğdem teyzeyi ve gülümsedim. Neden bilmiyorum ama içimden gelmişti ve yapmıştım işte. O da düşünceli bir şekilde gülümsedi ve onu ardımda bırakıp çıktım odadan. Fatih koridordaki bankta oturuyordu ve yanına doğru gittim. Yüz ifadesi oldukça çökmüştü ve benimde üzülmeme sebep olmuştu. Ama annesinin bu haline üzülmesi normaldi. Yanına oturduğumda "Onu bu şekilde görmeye dayanamıyorum. Görmüyor musun üzgün olduğunu belli etmemek için ondan hiç duymadığım espriler yapmaya çalışıyor. Saçlarını bukadar erken kestirmemeliydi en azından. Allah'ım sen yardım et de yakın zamanda iyileşsin annem." diye dua etti. Başımı öne eğdim ve bende üzgün olduğumu belirttim. Sessizdik ikimizde. Sanırım bu hayatta bize verilen rolleri iyi oynayabilmemiz için sessiz olmamız gerekiyordu.
Bir anda aklıma gelen bir şeyle hızlıca kaldırdım başımıve ayağa kalktım. Benimle birlikte Fatih de o anın heyecanıyla kalktı. "Buldum" dedim meraklı gözlerle bana bakan Fatih'e. Neyi buldun? diye sorarcasına baktı bana. Merakını gidermek için hızlıca cevap verdim.
"Saçlarımı kestireceğim ve Çiğdem teyzeye o saçlarla peruk yaptıracağım!!" söylediklerimin üstüne ağzı 'o' şeklinde açıldı Fatih'in. Tek diyebildiği şey "Ne?" oldu.

~~~~

Sevgili okuyucularım :) Bu bölümümüz de böyle bitti.
Umarım beğenmişsinizdir.
Erken yayınladım çünkü birkaç beni mutlu eden okuyucum yeni bölüm istediklerini söyledi kıramadım. Vote ,okuyucu yorum çok az ama canınız sağolsun. Bu az sayı bile benim mutlu olmama yetiyor. Oralarda biryerlerde beni sevenler var...

Vote ve yorumlarınız için şimdiden çooook teşekkür ederim :) Lütfen desteğinizi benden esirgemeyin...

Sizi çookkk çooook çook seviyorummm :)
-prisoncukiz

Yıldızlarla KaybolalımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin