Önlerinden giden rehberleri aniden döndü gruba ve kollarını iki yana açıp: "Arkadaşlar!" diye bağırdı. Tüm grubun dikkatini çekmeyi başarınca kollarını indirip sözlerine devam etti. "Şimdi içeriye gireceğiz fakat sessiz olmanızı ve sadece beni takip etmenizi rica ediyorum sizden. Hâlâ kullanımda olan bir bina burası, çok daha özenli olmalıyız. Hastaları rahatsız etmeyelim," diye kısa bir açıklama yapıp gülümsedi ve açıklamasıyla tüm grup derin bir sessizliğe gömüldü.
Rehberi takip eden grubun içerisindeki o çocuk, oldukça stresliydi. Ellerini birbirine kenetlemiş, parmakları ile oynuyor, ara sıra boğazını kaşıyor, yutkunmasını kolaylaştırmak adına su içiyordu. Saçlarını iki yanına doğru yatırmış, sabah yıkadığı badem kokulu şampuanının kokusunun burnuna ulaşmasına izin vermişti. Gözlerini sık sık kapatıyor, göğüs kafesini zorlarcasına sıkan nefesini kontrol etmeye çalışıyordu. Bu, pek de mümkün değil gibiydi. Onu bu denli zorlayan şey, gözlerinin önünde yaşanan bir hayat hikâyesinin tanıklığını yapıyor olmaktı. Ceketinin cebinden telefonunu çıkardı, mesajlar kısmına girdi.
Erkek arkadaşına kısa bir mesaj yazıp telefon ekranını karartırken ondan gelecek cevap gecikmemişti. "Gelemem. Benim yerime bunu üstlendiğin için teşekkür ederim. Seni seviyorum," yazmıştı. Genç çocuk, bu mesajla güç aldı ve rehberin hemen arkasından binaya giriş yaptı. Oldukça eski olan, taştan ve soğuk, beyaz duvarları olan bina insanın içini ürpertiyordu. Gülümsemeye çalıştı ve merdivenleri teker teker çıkıp koridorda ilerlemeye başladı.
Birkaç saniye sonra iki doktor onları karşılamak adına, sergilenecek oda kapısının hemen önünde belirmişti. Rehberle tokalaştıktan sonra öğrencilere döndüler ve içlerinden erkek olan öne atıldı. "Hepiniz hoş geldiniz," diye mırıldandı, kısık bir sesle. Oldukça özen gösteriyordu sesinin tonuna. "Burada daha fazla ses çıkarmamak adına içeriye girelim, gerekli açıklamaları orada yapacağım." Cümlelerinden sonra odanın kapısını açtı ve geniş, rutubet kokan odaya giriş yaptı herkes. Genç çocuk, doktorun söylediklerini es geçmiş, etrafı izliyordu.
İzledikçe gözleri yaşlanmış, dudakları titremeye başlamıştı. Odanın dört duvarı da baştan sona yazılarla doluydu. Her yere merdivenler konmuş, yazılan yazıların okunması için olanak sağlanmıştı. Doktor nefesini seslice verdikten sonra konuşmaya başladı yeniden. "Gördüğünüz oda, hastamız Hwang Hyunjin'in eski odası," dediği an, genç çocuk gözlerini hızla ona çevirdi. Titreyen gözbebekleri ağlamamak için zor tutuyordu kendini uçurumun kenarında. "Hwang Hyunjin, bir yıl boyunca bu odayı kullandı. Duvarlarda gördüğünüz yazılar, onun bir yıl boyunca yazdığı bir hikâye. Sırrını kimse bilmiyor. İki genç aşığın oldukça mutlu olduğu anılar, gördüğünüz üzere, dört duvarı da kaplıyor." Cümlelerini ardı ardına sıralarken doktor, genç ise buğulanmış gözlerinin ardından mürekkeple duvarlara kazınan yazılara bakıyordu.
Tek bir boşluk dahi yoktu. Duvarlardan yukarıdan aşağıya, sağdan sola, doluydu. Her santiminde bir harf, belirli yerlerinde ise çizimler vardı. Ellerini dudaklarının üzerine götürdü ve boğulacakmış gibi hissetmesine engel olmaya çalıştı. Geriye kalan öğrenciler için oldukça normal olan bu gezinti ona cehennemi yaşamak gibiydi. Doktor, yeniden konuşmasıyla onu çekip aldı düşüncelerinin denizinden. "Merdivenlerden yardım alarak hikâyesini okuyabilirsiniz. Sizden tek ricamız duvarlara dokunmamanız."
Genç, adımları sersemleşmişken bir merdivenin başına geçti ve öylece bekledi. Cesaret edebilse adımlayacaktı her basamağı ve çıkacaktı tavana. Titreyen parmaklarını merdivene sabitledi ve güç alarak çıkmaya başladı. Bir, iki ve üç derken en üst basamağa geldi, gözlerini kapatıp oturdu. Şimdi, hikâyenin başladığı yerdeydi. Her şeyin en başında, en güzel olduğu yerle göz gözeydi. Elini kalbine götürdü, yaşlarını saklamanın sonuna geldi ve akıttı yanaklarına doğru.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cigarette butts, hyunin
Fanfictionizmarit: özür dilerim. (14.20) - izmarit: şimdi, senden aldıklarımı, (14.20) - izmarit: sana verme vakti. (14.20) - izmarit: ben seni çok sevdim. (14.20) - ANGST cr: cemal adami