Jungkook anlatmayı bitirdiğinde Jimin donuk bir ifadeyle ona bakıyordu.
Küçükken yaşadığı şeyler o kadar zordu ki Jimin anlamakta güçlük çekiyordu.
Jimin, Jungkook'un bakışlarını üzerinde hissettiğinde başını ona çevirmişti.
"B- bu çok.. çok-"
"Çok ağır değil mi? Evet Jimin bencede çok ağırdı. O an orada annem ve babamın uyanmasını beklemek çok ağırdı, annemin kokusunu alamamak çok ağırdı, ölü bedenleri arasında titreme krizine girmek çok ağırdı ve en ağır olanı da neydi biliyor musun? Onların bir daha sesini duyamayacak, bir daha bedenlerini hissedemeyecek, onları göremeyecek olmam o kadar ağırdı ki, bir kaç gün kendime gelememiştim."
Jungkook bunları anlatırken Jimin'in elinden gelen tek şey ağlamaktı. Böyle bir şey beklemiyordu.
Belki bir trafik kazası, belki bir yangın veya sakin bir ölüm?
Hayır.
Bu küçük bir çocuğun önünde anne babasının tekrar tekrar öldürülmesiydi.
"Annemin parfümüyle yaşadım ben."
Jimin gözlerinden yaşlar süzülerek yere çevirmişti kafasını.
"Ve biliyor musun? O günden beri doğru düzgün uyuyamamıştım."
Jimin iç çekmişti. Bu hayat ona küçük yaşında kendi ayakları üzerinde durmayı öğretmişti.
Jimin'in o yaşta tek derdi çok istediği ama annesinin ona almadığı oyuncaklardı.
"Ta ki seninle uyuduğum o güne kadar..."
Jimin tekrar Jungkook'a bakmıştı.
"Ne?"
"Dans stüdyosunda kilitli kaldığımız gün.. uyumuştuk hatırlıyor musun?"
Jimin yavaşça kafa sallamıştı. Evet hatırlıyordu. Jungkook Jimin'i sakinleştirmiş ve beraber uyumuşlardı.
"O gün ilk defa kabus görmedim Jimin. Yıllar sonra ilk defa rahat bir uyku çektim."
Jimin şaşırmıştı. Bu sadece dizilerde olur zannediyordu.
"İşte o zaman bana iyi geldiğini anladım."
"Bu sadece dizilerde olur sanıyordum."
Jungkook gülümsemişti.
"Hayır, bunlar gerçek şeyler. Eğer bir insan sana pozitif enerji veriyorsa o kişi sana normalde yapamadığın şeyleri yapma fırsatı sağlayabilir. Sen benim pozitif enerjimsin Jimin."
"Ortaokulda bilim derslerinde bir konu görmüştüm. Ona benziyor."
Jimin dudak büzmüştü.
"Sanırım konuyla pek bir alakam yok."
Jungkook kahkaha atmıştı.
"Sen bana yaklaştığında negatifliğimi çekiyorsun, dokunduğunda ise beni de pozitif yapıyorsun."
Jimin gülümsemişti.
"Sen de benim ruhsuz prensimsin. İlk tanıştığımızda o kadar ruhsuzdun ki. Şuan da öylesin ama biraz azaldığını hissedebiliyorum."
"Normalde çok kolay arkadaş olabilen bir insanım ama sen beni zorladın. Ama seni tanıdıkça daha çok tanımak istedim."
Jungkook gülümsemişti.
"Geri dönsek iyi olacak. Beni dinlediğin için teşekkürler Jimin."
Jimin yavaşça kalkmıştı.
"Her zaman Jungkook. Anlatmak istediğinde bir nefes uzağında olacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soulless Prince | Jikook
Fanfiction"Ee sen beni neye benzetiyorsun?" Yürümeyi bırakıp bütün bedenimle ona dönmüştüm. Yorulmuştum, bu soru bahane olmuştu durmak için. Jungkook da durup bana bakmıştı. "Ben seni bir şeye benzetemiyorum Jimin." Kaşlarımı çatmıştım. "Seni şu ana kadar g...