"Hep bencildin, hâlâ da bencilsin."

468 49 69
                                    

Sabah, güneşli bir güne uyanmıştı Jimin. Erken uyandığını görünce Taehyung'un odasına gitmişti hızla.

Dünkü yaşadıklarından sonra, bugün biraz konuşmaya ihtiyaçları vardı. Odasında mışıl mışıl uyuyordu Taehyung. Jimin bunu görünce gülümsemişti.

Dün yaşadıkları gerçek miydi diye sorgulamak istiyordu. Ama önce Taehyung'la konuşmalıydı.

"Heeeey günaydın uykucu, kalk artık!"

Taehyung şiş gözlerini biraz aralamış ve Jimin'e bakmıştı. Kendisini gıdıklamaya çalışıyordu. Uzun bir süre sonra, ilk defa Jimin'i böyle mutlu görmek kendisini sevindirmişti.

Gıdıklanınca kalkmak zorunda kalmıştı. Sinirli bakışlarını Jimin'e çevirmişti.

"Sabah sabah ne yapıyorsun Jim?!"

Jimin gülümsemişti onun bu tavrına.

"Dün hakkında konuşmamız lazım."

"Söyledim ya?"

"Bende o açıklamayı kabul etmedim?"

Taehyung göz devirmiş ve iç çekmişti.

"Dökül bakalım."

Taehyung önce uzun uzun düşünmüş ve ardından ağzı açılmıştı.

"Dün okulda, öğrencinin bir tanesiyle kavga ettik. Çocuk uyuşturucu kullanıyordu ve ailesine bunu söyleyip söylememek arasında gidip geldim sürekli. Çocuk benim bildiğimi öğrenince geldi ve bana yalvardı, söylememem için. Ne yapacağımı bilmiyorum, kaç yaşıma geldim ve hâlâ böyle bir şeyde karar veremiyorum."

Jimin şaşırmıştı, Taehyung genelde kendisine okulda olan çoğu şeyi anlatmazdı. Uzun süre sonra kendisine bir şey danışması güzel hissettirmişti.

"İstersen 50 yaşında ol, yine birilerine danışma ihtiyacı duyarsın Tae. Kaldı ki bu zaten çok önemli bir olay. İnsanın illâ fikir alması gerekir. Bir daha öyle saçma sapan şeyler düşünme."

Taehyung bir süre düşüncelere dalmış gibi pencereye bakmıştı. Ardından kafasını Jimin'e çevirmiş ve kafa sallamıştı.

"İkinci plan muhabbeti neydi öyle?"

Jimin'in sorusuyla Taehyung dudaklarını birbirine bastırmıştı.

Tam konuşacağı sırada Jimin'in telefonunun bildirim sesi susturmuştu onu.

Jimin telefonuna bakmıştı. Bilinmeyen bir numaradan mesaj vardı.

"Neyse boşver."

Jimin olumsuz anlamda kafasını sallamıştı.

"Boşvermeyeceğim Taehyung, söyle neler olduğunu."

Jimin'in telefonuna ardı ardına bildirimler gelince Taehyung kaşlarını kaldırmıştı.

"Sonra konuşuruz."

Jimin bir şey diyeceği sırada telefon çalınca sinirle telefonu eline almış ve açmıştı.

"Sabahın bu saatinde beni rahatsız etme hakkını kendinde bulacak kadar cesaretlisin sanırım. Kimsiniz?"

Jimin sinirli konuşmasının ardından duyduğu kıkırdamayla kaşlarını çatmıştı.

"Kusura bakmayın beyefendi, rahatsız ediyorum ama kapıyı açar mısınız?"

Jimin yavaşça ve şaşkın bir gülümsemeyle pencereye bakmıştı.

"Jungkook?"

"Ta kendisi."

Jimin hemen pencereye koşmuştu. Jungkook'un elinde bir kutuyla, telefonu kulağına zor tuttuğunu görmüştü.

Soulless Prince | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin