MULTIMEDIA: DERIN & EREN
Bulaşıkları bitirdikten sonra Eren'in yanına geçip bacağına kafamı uzattım. Topuzumla oynarken gözünü televizyondan bir an olsun ayırmıyordu. "Çok yoruldum Eren." dedikten sonra elini tuttum. "Tamam canım." diyerek geçiştirdi. "Bugün beni istemeye geleceklermiş." dediğimde de "Tamam canım." diyerek yine televizyondan ayırmadı gözlerini.
Ayağa kalkıp önüne geçtim. "Çok güzel hayatım." diyerek kafasını yandan uzattı televizyona bakabilmek için. "Güzel olan ne Eren?" dediğimde "Eteğin." diyerek birkaç tane daha cips aldı ağzına. Öfkeyle soluyarak mutfağa geçtim.
Sabah kahvaltı yapmamıştım, kendime makarna yapmalıyım. Cattle'da kaynattığım suyu tencereye boşaltıp biraz gezindim mutfağın içinde. Bir süre sonra spagetti paketini açıp tencerenin içine bir miktar koydum. 10 dakika kadar daha bekledikten sonra süzgeçten geçirip boş bir tencereye aldım.
Tezgahın üzerine koyduktan sonra bir tabak çıkarıp kendime servis yaptım. Ilk tabağı bitirirken bir yandan da söyleniyordum. "Güzelmiş, güzel olan etek yani öyle mi? Seni hödük kafa." tabakta bir çatal daha döndürüp ağzıma doldurdum bütün makarnayı. Tencereden bir tabak daha alıp hunharca yemeye devam ettim. Bu gidişle göbeğim himalayalara kadar uzanacaktı.
Eren mutfağa girip "Oo, beni niye çağırmadın?" diye sordu. Hiç cevap vermeyerek yemeğe devam ettim. Kendine bir çatal alıp tabağımda döndürdü. Yavaş yavaş çektiğim makarna bitmek bilmiyordu. Sanki tabaktaki bütün spagetti çubuklarının bir ucu ağzımdaydı. Eren ikinciyi döndürürken ben hala bunu içime çekmeye devam ediyordum. Sonunu görmeye başlayınca spagettinin ucunun Eren'de son bulduğunu farkettim. O gülümseyerek beni bekliyordu. Isırıp geri çekildim, ağzımdakileri öğütmeye çalıştım. "Ya ben burada bunu denk getirmeye çalışıyorum. Sen ne yapıyorsun be güzelim, ayıp." diyerek su doldurdu bardağa.
"Buraları Burcu toplasın, benim eve gitmem lazım." ayağa kalkıp gülümsedim. "Neden?" diyerek o da ayağa kalktı. "Malum, akşama görücülerim gelecek." dedikten sonra gömleğimi düzelttim. "Yaa, demek görücü gelecek he." diyerek suratını şekilden şekile soktu. "Evet" dedikten sonra topuzumu açıp saçlarımı serbest bıraktım. Eline tabağı alıp çatalı döndürürken konuşmaya başladı. "Hadi ya, zengin mi bari?" dediğinde gözlerimi devirip tezgahın üzerine oturdum. "Zengin mi bilmem ama çok yakışıklı." kollarımı göğsümde birleştirip onu izledim. "Ben de yakışıklıyım." diyerek tabağı bitirmeye devam etti.
"Her neyse şimdi şakayı bırakalım da ben bunu yapmazsam içim rahat etmez." dedikten sonra önüme gelip çatalı döndürdü tabakta. Ağzıma doğru uzattığında gözleriyle beni ikna etmeye de çalışıyordu. Ağzımdakileri bir yandan yutmaya çalışıyordum, bir yandan da Eren'i izliyordum. Çatalla benim spagettilerimin ucunu yakalayıp ağzına doğru çekmeye başladı. Kafamı geriye atıp gülmeye başladığımda kaşlarını çatarak kafamı kendisine doğru çekti.
Aramızdan tabağı çekip belimde gezdirdi ellerini. Ben gözlerimi kapatıp onu bekliyordum. Yani ucunun onda olduğunu farkettiğim an kesmiştim ağzımdakini bitirmeye. O da cesaret edemezdi herhalde öpmeye. Ağzımda yemek var zahmet olacak beyfendiye. Tek gözümü açıp onu izlemeye başladım. Çok az kalmıştı dudaklarımla buluşmasına. Ve benim kalbim yine yerinden çıkmış ortalıkta halay çekiyordu. Ve utana sıkıla beklediğim o an gelmişti. Eren birkaç kere öptükten sonra geri çekilip su içti. Bende hızlıca ağzımdakileri bitirdim. "O görücü çocuğu öldürürüm." dedikten sonra bir bardak daha su içti.
Birden sert çocuk kesilmişti başıma. Bardağı tezgaha sert bir şekilde vurduktan sonra odaya geçti. Arkasından bir süre baktıktan sonra inip bulaşıklarımızı yıkamaya koyuldum. Bulaşık makinesini kullanmayı bilmiyor olmam demek bunu gerektirirdi. Yarım saat kadar mutfakta oyalandıktan sonra telefonumu cebimden çıkarıp odadaki tekli koltuklardan birine oturdum. Bizimki yayılmış koltuğa hala spor kanallarında geziniyordu. Hesaplarımda bir süre gezindikten sonra telefonu sehpanın üzerine koyup ayağa kalktım. Çantamı alıp Eren'in odasına indim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VEDA
Teen FictionBir gün göçüp gidecektim zaten buralardan... Benden önce gidenler gibi... Kurumuş bir yaprak gibi savrulmuşluğumla, hazırlıksız yakalanmanın sancısıyla... Kusur ve günahlarımla, umutlarım, sevdalarımla yüklenip hepsini sırtıma bir gün göçüp gidecekt...