MULTIMEDIA: DERIN & EMİR
Kaç saattir duşta olduğumu tahmin edemez haldeyim. Eve gelir gelmez duşa atmıştım kendimi. Kıyafetlerimi bile çıkarmadan. Sadece oturmuştum. Üzerime akan suyla beraber kafamdaki deli düşüncelerin gitmesini beklemiştim. Ama beceremiyordum. Asıl sorunum olması gereken Aruz'u es geçmiş, kendi kendime dert üretiyordum.
"Derin, kızım nerdesin?" annemin sesini duyar duymaz boğazım düğümlendi. Ama sırası değildi. Şimdi ağlayamazdım. "Derin.." annemin sesi git gide yaklaşırken "Anne." diyerek boğazımda boğumlanmış kocaman hıçkırığı serbest bıraktım. Çıkan yüksek sesten cesaret alarak daha çok ağladım. Ilk defa bu kadar sesli ağlıyordum.
"Derin, aç kızım kapıyı. Korkutma beni anneciğim." annemin de sesi ağlamaklı gelmişti. Daha fazla sesimi çıkararak onu üzmek istemedim. Suyu kapattıktan sonra ayağa kalktım. Kapının kilidini açtım ve direk annemin boynuna atladım ıslak ıslak. "Anne." derken içim titriyor, hıçkırıklarım daha da artıyordu. "Derin noldu anneciğim?" dedikten sonra annem de ağlamaya başladı.
Üzerimi değiştirmiş, şöminenin önünde battaniyeyle oturuyordum. Etrafa bakınmakla yetiniyordum sadece. Aklımdan geçenleri hesaplayamıyordum çünkü bir şey düşündüğümden emin değildim.
Ayağa kalkıp koridorda gezmeye başladım. Önce kendi odama girdim. Yatağımı, kütüphanemi, gardrobumu... Her şeyimi tek tek izledim. Yaşanmışlıklarım gözlerimin önünden film şeridi gibi geçiyordu. Çocukken abime trip atarak odaya kapanmam, annem yokken yatağın üstünde zıplamam, yatağımın altında saklamaya çalıştığım zulalarım... Gülmeye başladım birden. Ne çabuk büyümüştüm ben. Ne çabuk hayatımı değiştirebilecek kararlar alabileceğim yaşa gelmiştim. Ve ne çabuk terkedilmiştim hayatımdakiler tarafından birer birer.
Kısa bir süre sonra odamdan çıktım. Tam karşımda abimin odası vardı. Artık sadece eşyalarını yaşattığımız abimin odası... İçeri girer girmez Beşiktaş amblemleri gözüme çarpmıştı her zamanki gibi. Ne inatçıydı ama bir Fenerli yapamamıştım. En büyük kavga konularımızdan biriydi takımlar ve maçlar. Bir keresinde hatırlıyorum da iddiaya girmiştik. Ben kazanmıştım ve abim bütün maç boyunca Fenerbahçe taraftarlarının arasında maçı izlemişti (!)
Yatağına oturduktan sonra fotoğraflarına baktım. Bir duvar boyu fotoğrafı vardı. Ve bir dakika. Daha yeni farkettiğim şey panoda benim hiç fotoğrafım olmamasıydı. Çarpık gülümsememden sonra masasına geçtim. Hiç dokunmamaya karar verdiğimiz eşyaları önümdeydi. En son abim dokunmuştu onlara bunca zamandır üzerine konan toz bulutu harici tabii ki. Cüzdanına elimi uzattım usulca. Gözlerimden akan yaşlara direnemedim yine. Deri cüzdanına işaret parmağım değmişti önce. Daha sonra gelen anlık cesaretle avuçladım cüzdanı.
Annemin ayak seslerini duyar duymaz yerine koydum cüzdanı ve odanın çıkışına doğru ilerledim. "Derin, daha iyi misin?" diyerek sırtımı sıvazladı annem. "Ahh evet, biraz konuşalım mı anne?" küçük bir tebessüm eşliğinde konuşmuştum. "Olur yavrum, kahveler de aşağıda."
Yastığın üzerine oturduktan sonra kahvemi yudumladım birkaç kere. Onu kırmadan söylemeliyim bunu. Kendimi düşünme zamanı kazandırdım kahveyi yudumlarken. "Seni dinliyorum Derin. Aruz'la bir probleminiz mi var?" hadi ama hiç alakası yoktu. "Biz ayrıldık anne. Ben sana başka bir şey söyleyeceğim." dedikten sonra fincanı bırakıp annemin bacağına kafamı koydum. Saçlarımı okşamasını istiyordum.
Elleri saçlarımda gezinirken sesimi düzelterek konuşmaya başladım. "Beni biliyorsun anne, doğduğum günden beri hiçbir zaman susmadım. Karşıma çıkan engel ne olursa olsun vazgeçmedim. Öyle ki abimi kaybettiğimiz gün evde sürekli bağırarak şarkı söyledim sanki abim gitmemiş gibi. Etrafımda gelişen ve benim düşünceme yanlış olan hiçbir şeye sessiz kalmadım." kıkırdadıktan sonra "Tabii Emir hariç olabiliyor bazen." dedim. "Çoğu zaman günah keçisi olarak ben cezalandırıldım fakat hiç kimseye boyun bile eğmedim. Sana da itaat etmedim hiçbir zaman abimle kavga edip beni dizginlemene rağmen. Bazı zamanlar oldu içimden bir ses tut şu çeneni dedi. Ben o sesi hiçbir zaman dinlemedim. Yargılandığım hiçbir mahkemeyi kaybetmedim." dedikten sonra ayağa kalktım ve karşımızdaki dolabın önünde durdum. Bunlar 3 yıldır oynadığım oyunlardan kazandığım ödüllerdi. "Hiçbir zaman tiyatrodaki seyirci olmadım. Ben daima sahnedeydim. Kendi benliğimle büyük savaşlara girdim ama yıkılmadım. Babamın ölümünden sonra hatırlıyor musun 3 gün babamın mezarında kalmıştım. Bende babamla beraber yatacağım diyerek eve gelmemiştim. Sonra abim için senin için yaşamam gerektiği geldi aklıma. Daha sonra abimi kaybettim. Ikisini de şehit verdik biz vatana. Ama hiçbir zaman askeriyeden nefret etmedim. Evet ihmal vardı ama nefret etmedim anne. İnandığım değerler uğruna hiçbir zaman düşüncelerimi teslim etmedim. Şu anda ne demek istiyorsun diyorsundur büyük ihtimalle. Anneciğim, 21 yaşında olmama rağmen çok ama çok yoruldum. Ve bir karar aldım. Ben bundan sonra da sessiz olmak istemiyorum ve hiçbir şey olmaktansa o sessizliği yırtıp geçen bir çığlık olmak istiyorum. Anne... Ben abimin kimliği altında ömrümü vatana adıyorum." dedikten sonra anneme döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VEDA
Teen FictionBir gün göçüp gidecektim zaten buralardan... Benden önce gidenler gibi... Kurumuş bir yaprak gibi savrulmuşluğumla, hazırlıksız yakalanmanın sancısıyla... Kusur ve günahlarımla, umutlarım, sevdalarımla yüklenip hepsini sırtıma bir gün göçüp gidecekt...