MULTIMEDIA: DERİN
Telefonumun ısrarla çalışı artık gerilmeme sebep olmuştu. Bu yüzden telefonu komple kapattım. Eren'in azarlamalarıyla idare edebilirdim.
"Derin, arkadaşın arıyor." diyerek içeri giren Suziş'in elinden telefonu alarak, cevap verdim. "Öföndöm." Eren olduğunu anlayınca hoparlöre verip büfenin üzerine koydum. "Sen hala kahvaltı yapmadın mı? Bir de yemek yerken konuşuyorsun ya." diyerek bağırınca karşılık verdim. "Dişlerimi fırçalıyorum." telefonu kapattım.
Odama geçip saçlarımı düzleştirdikten sonra dolabımı açtım. "Ya ne giyeceğim ben?" diyerek kafamı kaşımaya başladım. "Derin, arkadaşın geldi." diye aşağıdan bağıran Suziş'e "Kahve Suziş, kahve ikram eder misin lütfen?" dedikten sonra kapıyı kapattım.
Kırmızı mini eteğimi elime alınca aklıma Aruz' un bunu giydiğimde "Bir daha giyersen katil olurum Derin." deyişi geldi. Güldükten sonra beyaz gömleğimi de aldım. Ayakkabı olarak da lacivert platform topuklularımı tercih ettim.
Elimde kıyafetlerimle giyinme odasına inerken kolonun arkasından Eren'e baktım Suziş'le beraber uslu uslu oturuyordu. Hayali öpücükler gönderdikten sonra birkaç adım atıp sabitlendim. Eren'e atmamışımdır diye umuyorum. Odaya girdikten sonra hemen pijamalarımı çıkarıp gömleğimi üzerime geçirdim. Eteğimi de giydikten sonra gömleğimi eteğimin içine soktum. "Derin, giriyorum." diyerek kapıyı tıklatan Eren'e cevap vermeden ayakkabılarımı ayağıma taktım. Kapı açıldığında çocukça gülümseyip gözlerimi kırpıştırdıktan sonra "Makyajımı yapıp geliyorum." diyerek öpücük attım. Bu iki oluyordu sanırım. Yanından geçerken kolumu tutup "Böyle gelmeyeceksin değil mi?" diyerek sol kaşını kaldırdı. "Tabii ki böyle geleceğim." dedikten sonra kolumu kurtardım. "Derin saçmalama. Ben seni böyle götürmem. Fakülteye böyle mi gidilir?" diye bağırdı arkamdan.
Hafif bir makyaj yaptıktan sonra annemin odasına girdim. "Piraye'm, özür dilerim. Acelem var, o toz pembe hırkanı alabilir miyim?" diye sordum. "Tamam tatlım, geç kalma." dedikten sonra hayali öpücüklerini yolladı. Karşılık verip el salladım ve aşağı indim. Giyinme odasından hırkayı aldıktan sonra oturma odasına geçtim.
"Tamam, ben hazırım." diyerek gülücüklerimi saçtım. "Çok çirkin olmuşsun." diyen Emir'e dil çıkarıp "Sen de mi bizimle geliyorsun?" diye sordum. "Üzgünüm, bugün sana bakanlara kafa atma görevini Eren'e verdim. Benim teyzemle randevum var, yemeğe çıkaracağım." diyerek elini saçlarının arasından geçirdi.
"Hadi biz kalkalım o zaman." diyerek Eren'e elimi uzattım. Elimi tutmadan ayağa kalktı. Emir'le kafa tokuşturduktan sonra kapıya doğru yürüdü. Suziş'ten ceketini alıp dışarı çıktı. Emir'e hayali öpücükler atıp hırkamı üstüme geçirdim. Suziş'i öptükten sonra dışarı çıktım.
Eren'in neden birdenbire tavır aldığına bir anlam verememiştim. Yolda öğrenecektik artık. Arabaya binip kemerimi taktım. "Neyin var?" diye sorunca omuz silkti. Bende daha fazla konuşmadım.
Yol boyunca sessiz sedasız yol kenarındaki ağaçları saymakla meşgul olmuştum. "Ilerden sola döneceğiz 92" dedikten sonra ağaçları saymaya devam ettim. "92?" diye sorunca "Ne ağaçları sayıyorum?" diye karşılık verdim. "Çok iticisin bugün." dedikten sonra sola saptı. "Ben mi iticiyim? Neden böyle dedin ki şimdi? Dün gayet iyiydik bugün neden tavır aldın birden? Eğer ben iticiysem sende sinir bozucu pisliğin tekisin." diyerek kemerimi çözdüm.
Arabayı durdurur durdurmaz aşağı indim. Fakültenin girişinde park etmesini bekledim. Yanıma geldiğinde "Koluma girmeye ne dersin?" diye sessizce sordu. "Gerek duyacağımı sanmıyorum. Teşekkür ederim." diyerek yürümeye devam ettim. "Iyi sen bilirsin, bir tane bile suratın sana doğru herhangi bir açıyla döndüğünü görürsem..." o konuşurken "Vik vik." diyerek konuyu kapattım. O da daha fazla tenezzül etmeyerek sustu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VEDA
Teen FictionBir gün göçüp gidecektim zaten buralardan... Benden önce gidenler gibi... Kurumuş bir yaprak gibi savrulmuşluğumla, hazırlıksız yakalanmanın sancısıyla... Kusur ve günahlarımla, umutlarım, sevdalarımla yüklenip hepsini sırtıma bir gün göçüp gidecekt...