Tüm muhteşem hikayeler nasıl başlar bilirsiniz. Ya bir insan bir yolculuğa çıkar; ya da şehre bir yabancı gelir. Nitekim öyle de oldu. Bu hikaye de bir yabancının okullarına gelmesiyle başladı. Adı Choi Jun Woo. Yeni okulunda, transfer edildiği okulun adını duymuş kimsenin olmadığı yeni çocuk. Ama durun. Bu hikaye bu çocukla ilgili değil. O sadece olayların karışmasına ve her şeyin başlamasına neden oldu. Bu hikaye Ma Hwi Young'la ilgili. Kendini bulmaya, sıkıştığı bu çetrefilli ve acılı hayattan kurtulmaya çalışan Ma Hwi Young. Jun Woo'nun okula gelmesiyle her şeyini kaybedeceğini sanan Ma Hwi Young'la ilgili. Ve bu hikaye, muhteşem bir hikaye değil.
Ma Hwi Young'dan:
Her şeyin başladığı günü unutamıyorum. Aslında yaşarken bu noktaya gelebileceğimi düşünmemiştim hiç. Sıradan insanların sıradan hayatlarıydı işte. Benimle ilgileri yoktu. Ama şimdi geriye dönüp birkaç gün öncesine baktığımda görüyorum ki o gün, her şeyin başlangıcıymış. Bu yüzden belki de baştan anlatmam gerek. Yeni çocuğun okula geldiği günden.
O gün de tıpkı diğer günler gibi yeni bir okul gününe öğretmenler odasının yolunu tutarak başlamıştım işte. Ben, Ma Hwi Young, sınıf başkanıydım ve bu da bir hayli zordu açıkçası. Sınıf öğretmenimiz izinli olduğundan bizimle stajyer bir öğretmen ilgileniyordu. Bay Oh. Bu adam öylesine çaylaktı ki, her şeyle tek tek ilgilenmek zorundaydım. Aslında ona baktığınızda iyi biri olduğunu görebilirdiniz ama yine de... bu kimin umurunda ki. Odaya girmemle yeni gelen öğrenciyle karşılaşmam bir oldu. Ve Bay Oh... bu görevi de üzerime yıkıp kim bilir ne yapmaya gitti. Yeni çocuğa okulu tanıtmalıydım. Onu sınıfla tanıştırmalı, alışması için yardımcı olmalıydım. Adının Choi Jun Woo olduğunu söyledi bana. Dışardan baktığınızda mesafeli bir tip olduğunu görebilirdiniz. Buz gibi soğuktu. Bense olabildiğince güleryüzle yaklaşmaya çalışmıştım. Aslına bakarsanız bu benim maskemdi. Gülümsemek ve hep iyiymiş gibi yapmak. Anlayışlıymış gibi yapmak. Bu soğuk çocuğu, biraz sohbet ederek sınıfa götürdüm ve kendini tanıtmasını istedim. Ama ağzından cımbızla laf alınıyor desem yeriydi. Oturacak bir yere ihtiyacı vardı ama sınıfta sadece Yoo Pil Sang'ın yanı boştu ve yeni gelen birini onunla yan yana koymak pek de akıl karı değildi. Pil Sang arka sırada oturan, sınıfın sorunlu tipi diyebilirdim. Derdi kabadayılık falan değildi tabi ama yeni gelen birileriyle uğraşmaya bayılırdı. Ben bir çözüm ararken sınıfa o girdi işte. Jung Oh Je. Oh Je, sıcakkanlı ve güleryüzlü biriydi. Benim aksime onun gülüşü bir maske değildi. Samimiydi. Pek konuşmazdık onunla. Sadece gerektiği zamanlarda. Ama benimle konuşurken gerildiğini hissederdim bazen. Nedenini bilmiyorum gerçi. Yine de hoşuma gitmediği söylenemez. Bu sınıftaki insanların üzerinde böyle bir etkim var. Onları yönlendirmek benim için çocuk oyuncağı da diyebiliriz. Manipülasyon zahmetsiz bir iş. Yine de Oh Je'nin gerginliğinin sebebi bu değil gibi. Neyse, Oh Je'nin sınıfa girdiğini görünce seslendim.
—Oh Je. Pil Sang'ın yanına geçmen mümkün mü? Choi Jun Woo aramıza yeni katıldı ve bence senin yerine geçse çok daha iyi olur.
Bir süre duraksamıştı. Ve yine yüzünde o gerginlik. Ama ikiletmedi.
—Tamam. Hemen geçiyorum.
Ve işte, yeni çocuk sınıfta yerini almıştı bile.
Dedim ya, sıradan insanların sıradan hikayeleri. Beni hiç ilgilendirmiyordu. Tabi Yoo Soo Bin'le konuştuklarını görmeseydim. O benim çocukluk arkadaşım. İlkokulu ve ortaokulu birlikte okuduk. Ve şimdi de liseye birlikte devam ediyoruz. Herkes sevgili olduğumuzu düşünüyor çünkü konuştuğum başka bir kız yok. Aslında pek arkadaşım da yok. Lee Gi Tae var sadece ama o da arkadaştan çok yancı gibi bir şey. Boşverin. Kimin bir arkadaşa ihtiyacı olur ki. Ben güçlüyüm ve burası benim çöplüğüm. Bu insanların hepsi ne istersem yapmaya hazırlar. Bu gücüm biraz da babam sayesinde. Babam oldukça zengin biri ve insanlar da elde etmek istedikleri şey için bana yakın olmak isterler. O yüzden arkadaşlık mevzularının peşini bırakalı çok oldu. Ne diyordum, Soo Bin... sevdiğim kız. Aslında onu neden sevdiğimi bilmiyorum. Daha doğrusu seviyor muyum onu da bilmiyorum. Belki de tek arkadaşım olduğundan. Yine de o gün, Gi Tae yeni çocuğa Soo Bin'in sevgilim olduğunu söylediğinde Soo Bin'in tavrı gülüşümü soldurdu ve Choi Jun Woo'yu işte o an görmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAYIŞ
Teen FictionMa Hwi Young; lise çağında, sorumluluk sahibi bir gençtir. Kaybetmeyi sevmeyen bu gencin tek isteğiyse babasının onu görmesidir. Bir gün okula gelen yeni öğrencinin de dahil olduğu olaylar yüzünden ilk kez kaybetmeye bu kadar yaklaşan bu çocuk, her...