Şarkı; 1 step forward, 3 steps back, Olivia Rodrigo
Bakın, fark edemiyorsanız bir daha bakın. Yapraklarım soldu, sarardı. Yavaş yavaş çürümeye tuttu yüzüm. Hareket edemez ruhum, artık zifiri karanlık. Bir aydınlık yüzü göremeyecek miyim? Nerede benim umutlarım? Nereye kayboldular hepsi? Nerede benim güzel yıldızlarımın Sirius'u? Hiç mi gelmez? Göremez miyim onu? Bir kez parlasa bana yeter, ne olur. Ne mükemmel, ne güzel olur... Belki de her zamanki gibi hayal olarak kalıp bir köşede hep sessizce durur.
Apartmanın merdivenlerini birer birer inerken terliklerimden gelen tak tak sesleri tüm apartman boşluğunda yankılanıyordu. Apartmanın beton olan giriş kısmı yolun arka tarafında kalıyordu. Kapıya vardığımda asansörün kapağı açıldı. Kim gelecek diye asansöre bakaren Efe'yi görünce kafamı eğerek hızlıca yürümeye başladım. Vücuduma gelen sıcaklık tüm bedenimi susuz çöllerde kalmışım gibi yakıyordu. Yanaklarım muhtemelen turp gibi kızarmıştı. Onunla son kez iki gün önce onun evinde konuşmuştuk. Biz filme başlamışken ben o anın kafa karışıklığı ile yerdeki halının deseninin üzerinden bilmem kaçıncı kez geçmiştim. Tam düşüncelerimin içinde boğulduğum sırada ise abim aramış, Faruk abi ile çekirdek kola teklifi üzerine koşarak çıkmıştım evden. Şimdi o anı tekrar hatırlayınca içimden gelen kaçma isteğini zor bastırıyordum. Onu görmemiş gibi yürümeye devam ederken arkamdan gelen sesle pes ederek ona döndüm.
"Aylin durur musun? Neden beklemiyorsun, kaç kez seslendim şurada."
"Ee şey duymamışım da." diyerek geçiştirmeye çalıştım. Yüzünü inceledim tekrardan. O gün gülen gözlerinin yerinde üzgün belki de kırılmış bir ifade vardı şimdi. Benim tavrıma mı kırılmıştı acaba?
"Gerçekten duymadın mı, kaç defa sesleneyim bir dahakine?" Yüzünde inanmaya dair eser yoktu. Kırılmıştı, hem de fazla kırılmıştı bana. Ama o günden sonra ne yapacağımı bilememiş, köşe bucak kaçmıştım ondan. Oğuzhan ile olan kısacık ilişkimizde bile hiçbir zaman böyle olmamıştı, böyle hissetmemiştim. Farklı bir açıdan bakınca çok haklıydı. Buradaki tek arkadaşı bendim ve onun için gayet normal bir olay olmuştu iki gün önce. Benim hissettiklerimi o hissetmemişti çünkü. Şimdi buradaki tek arkadaşının onun yüzüne bile bakmaması ne kadar da kötü bir his olurdu acaba? Efe için tekrar tekrar üzüldüm ve kafamı taşlara vurmak istedim. O tabi ki benim neler hissettiğimi anlamamıştı. Bu sebeple ona garip ve kırıcı gelmişti bu durum. Efe bir açıklama bekler gibi yüzüme bakarken kafamın içinden geçenleri sallamaya başladım.
"Gerçekten üzgünüm. Son günlerde kafam fazla doluydu. Çok fazla dalgınım bu yüzden. Sana karşı olan bir şey değildi, yanlış anlama lütfen." sözlerimi bitirirken tebessüm ettim. Tamamen yalan sayılmazdı en azından. İnanayım mı der gibi bakıyordu gözlerime. Başımla onay verdim ve eski tebessümü gözlerinin içine yerleşti yeniden. Konuşmuştuk, gözlerimizle konuşmuştuk. Ne de güzel bir lütuftu Efe'nin gözlerini bu kadar yakından görebilmek... Tüm organlarım benden ayrı hareket ederek ona sarılmak istiyordu şimdi. Sanki birkaç gün göremeyince bir nikotin bağımlısını sigaradan ayırmış da, şimdi görünce derin bir şekilde içine çekmiş gibi hissettiriyordu o sigarayı. Ne saçmalıyorsun diye içimden gelen sesle kendime geldim. Efe karşımda durmuş bana bakıyordu. Ben nasıl daldıysam bir anda o da dalmıştı.
"Bu sefer kendinle birlikte beni de kaptırdın büyülü dünyalarına." dedi iç geçirerek. Ben söylediğini düşünürken yürümeye başladık.
"Ee, sen nereye gidiyorsun?" dediğimde soruyu bana yöneltir bir baş işareti verdi. Bilmiyorum dercesine salladım kafamı. O da ben de bilmiyorum o zaman, nereye gidiyorsan beni de götür dedi bakışlarıyla. Bakışlarımızla neler söylediğimizi anlayabiliyorduk. Kafamı yere eğip kısaca güldüm buna. Efe'ye doğru döndüğümde o da mutluydu. Parmak arası su yeşili terliklerimle zifti sıcaktan erimeye başlamış yollardan sekerek gidiyordum. Efe ise benim bu çılgın halime gülerek uzun bacakları sayesinde pek de zor olmasa da bana yetişmeye çalışır halde hızlandırıyordu adımlarını. Baharatçıya girdim ve yeni kavrulmuş taze çekirdeklerin ve soslu mısırın parasını ödeyerek dışarı çıktım. Etrafıma baktığımda Efe'yi göremedim. Yaklaşık iki üç dakika bakındıktan sonra büfeden siyah bir poşetle çıktığını gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİMON APARTMANI
ChickLit"Şimdi seni burada öpsem, kim ne yapabilir? Kim ne diyebilir? Yavaş yavaş, nazikçe öpsem seni." Gözlerimi kapatıp nefes kesici kokusunu içime çektim. Elleri saçlarımda gezinmeye başladı. Nefeslerimi yine kontrol edemiyordum. Bir tutam daha yaklaşmış...