Şarkı; Pilli Bebek, Kedi
Efe Kalaycı'nın ağzından;
Hayat daha ne kadar yorabilirdi? Güneşin her gün doğup her gün battığı şu acı dünyada sadece geceleri karanlığa gömülüp geriye kalan tüm yaşamımı ayın içine gizlenerek geçirmek isterdim. Ama ay yoktu. Benim ayım kayıptı. Belki bir kez görseydim karanlığımda yok olmak için dünyaya inebilirdim ben de. Dünya'nın bu iğrenç havasından, suyundan ve özellikle insanından bıkmıştım. Annem anlatırdı küçükken ay dedeyi. Ayın içinde yaşar; dünyadaki yaşamdan, pisliklerden, kirlilikten uzak bir halde kendi mutlu hikayesini anlatıp insanları bir aldatmacaya hapsederdi hep. Küçükken onun huzurlu yaşamını kıskanıp bir gün ay dedenin yerine geçerek dünyadan kurtulacağımızı söylerdim anneme. Fark ettim ki ay tek kişilikti. Bu yüzden annem dünyada kalacak ben de onu aydan izleyecektim. Kendimce sonsuz bir vadede ayda yaşayacağımı düşünürdüm. Ama planımı mahveden bir güneş çıkmıştı karşıma. Kıvırcık saçları, güzel ela gözleri ile beni yakıp kavuran güneş...
Aylin'in çığlığı ile hepimiz ona dönmüştük. O ise anı bir hareketle misafir odasına kaçmıştı. Ne olduğunu anlayamasam da koşarak peşinden gittim. Kapının arkasına geçtiği için kapıyı açamıyordum. Benim dışımda da kimse onun için endişelenip gelmedi. Bu durumu anlayamazken içeri geçerek onlara sorumu yönelttim.
"Kıza bir şey oldu belki. Niye gelmiyorsunuz? Kapının arkasına oturmuş açamıyorum." dediğimde hepsi tepkisizdi. Benim olayı anlamamam üzerine Kürşat söze girdi.
"Buna alışman gerek çünkü Aylin'in çoğu zaman verdiği bir tepki. Olabilecekleri gözden geçirirsek; Harry Potter'da daha önce hiç fark etmediği bir şeyi görmüş olabilir. Romeo ve Juliet'te bir cümlenin önemini henüz yeni anlamış olabilir. Ayrıntılara önem verir ve kafası biraz geç basar. Bunun şokunu atlatabilmek içinse boş bir yere gitti. Biraz sonra gelir. Bekle ve gör." sözlerinin üzerinden on dakika geçmeden Aylin geldi.
"Ne oldu?" dediğimde
"Hiç. Bir şey mi olmuş? Ne olmuş? Abi bir şey oldu da bana mı söylemiyorsunuz? Yine benim neyden haberim olmadı?" derken ben gerçekten benim değil ama Aylin'in psikopat olduğuna dair çok şey düşünüyordum.
"Ben demiştim." dedi Kürşat. Aylin ise hâlâ anlayamayarak oturdu ve içeceğini içmeye devam etti.
**************
Akşam olmuş herkes gitmişti. Günlük çalışma programını tamamladığıma emin olduktan sonra ben de salondaki koltuğa uzanmıştım. Telefonumun çalması ile gözlerimi aralayıp arayana baktım. Annem olduğunu görünce hemen açtım.
"Alo, oğluşum ne yapıyorsun?"
"Dinleniyorum anne, sen ne yapıyorsun?"
"Ben de oturuyorum işte. Ev sensiz çok sessiz oğlum."
"Ben varken var gibi miydim sanki anne? Üstelik ne oldu o şerefsiz mi bir şey dedi?"
"Yok oğlum, yok. Ne desin? Üstelik öyle deme babana."
"Çok iyi bir insanmış gibi davranmayı ne zaman keseceksin? Pisliğin teki işte. Bekle ama kurtulacağım ondan."
"Öyle deme oğlum." dedi annem yeniden. 'Neyse' diyerek geçirdim ben de içimden. Annemle biraz daha konuştuktan sonra telefonu kapattım. Koltukta kafa aşağı durup düşünmeye başladım. Aylin... Aklımı bu kadar karıştırması doğru değildi. Ama güzel kıvırcık saçlarının arasında kaybolup giden bembeyaz teni, güzel gözleri, küçük burnu, hafif kalın dudakları, sözleri, düşüncelerinin güzelliğinin ve fantastikliğinin içinde kayboluyordum. Ama bir de sınav senemdeyken bu konularla mı uğraşacaktım? Ve benim hayatımı benimle birlikte bir kişi daha kaldıramazdı. Üstelik onun da duyguları ile oynamaya hakkım yoktu. Ama bunun için beni bu kadar kendine çekmeyi bırakmalıydı. Olsa ne olur ki, ne kaybederim diye geçirdim içimden. Daha sonra bu konuyu akışına bırakma kararı aldım. Ne yaparsam yapayım kafamdaki ona dair olan sesler susmuyordu. Bu sesleri en iyi bastıracak şeyi kullandım ben de. Telefonumu alıp çalma listemden bir şarkı açıp dinlemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİMON APARTMANI
Literatura Feminina"Şimdi seni burada öpsem, kim ne yapabilir? Kim ne diyebilir? Yavaş yavaş, nazikçe öpsem seni." Gözlerimi kapatıp nefes kesici kokusunu içime çektim. Elleri saçlarımda gezinmeye başladı. Nefeslerimi yine kontrol edemiyordum. Bir tutam daha yaklaşmış...