Denizler, dalgalandı hatta duruldu. Güneş bir kez daha doğdu yeniden. Hayattan herhangi bir umudu kalmayan çoğu yalnız kalp her ne kadar doğmamasını istese de . Dünya bir kez daha döndü üstünde yaşayan tüm kırgın kalplere karşın. Her yas bağlayan, her kalbini kalpsizler uğruna çürütmüş milyonlarca insana rağmen bir bebek daha çığlıkla gözlerini açtı kararmış dünyaya. Önemli olan sonu görebilmek miydi gerçekten? Belki de önemli olan son olmaktı. Sonla birlikte kapatmaktı perdeleri. Kim son olacaktı peki?
Buharlar, son zamanlarda soğuyan havaya inat çıkıyordu sıcacık kahve fincanlarından. Efe düşünceli bir şekilde oturmuş, gözlerini pencereden dışarıya, karşı apartmana dikmişti. Sessizlik içinde oturuyorduk ikimiz de. Saat 21.30'a yaklaşıyordu. Artık kalkmam gerektiğinin bilinciyle fincanımdaki son yudum kahveyi aldım ve yavaşça ayağa kalktım. Ayağa kalkmamla, gözlerini dışarıdan bana çevirdi.
"Ben artık gideyim. Saat geç olmuş. Sen de uyumamazlık yapma yine. Çok geçmeden uyu." sözlerimle mırıldanmaya başladı.
"Gitmesen olmaz mı?
En azından bir gece?""Olmaz. Artık geç oldu."
"Annene uyuyakalmışım dersin. Gerekirse ben açıklama yaparım. Olmaz mı? Lütfen gitmesen. Birazcık daha uyusak..."
"Duvarlarımı yıkıyorsun, düşüncelerimi parçalıyorsun, kararlarımı yok ediyorsun. "
"Bırak yıkılsın duvarların. Örme bana duvarlar, çekme aramıza perdeler. Beni dinle, onu düşünme ve unut."
" Öğret bana, nasıl unutulur düşünmek." söylediğimle ikimiz de gülümsedik. Kafamda ne kadar gitmemek için kendimle mücadele versem de sonucunda doğru kararı verip söze girdim.
"Gerçekten olmaz. Gidiyorum ben." diyerek onunla birlikte kapıya yöneldim. Terliklerimi giydiğimde kafamı kaldırıp ona baktım. Bana bakıyordu. Gözlerinin içine bakarken sıcacık bir gülücük yerleşti yüzüne. Yaklaşık on saniye sonra;
"İyi geceler." diyebildi.
"Iyi geceler." deyip merdivenleri inmeye başladım ben de.
Kapıyı çaldığımda abim açtı.
"Neredesin sen? Kaan ile mi birlikteydin?"
"Efe'nin yanındaydım." Içeri geçerken annemle karşılaştım.
"Ne yapıyordunuz bu kadar saattir de gelmedin?" abim konuşmasına devam edince yeterli bir açıklama yapmam gerektiğini anladım ve yüzümü ona döndüm ama ben konuşmadan annem söze girdi.
"Aman oğlum sen de. Çocuk hasta olmuş. Ben de yemeğe çağırması için göndermiştim Aylin'i. Hasta olduğunu görünce, Aylin kaldı onunla. Kızım, nasıl oldu? Bir şeyi var mı? Hastaneye götürelim mi?"
"Yok anne, yok. Iyi şimdi. Uyuyacaktı." diyerek odama çekildim. Bugün gerçekten yorucu geçmişti. Yatağıma yatmamla uykuya dalmıştım.
**********
Günlerden pazartesi olmuş, okulun son haftasına girmiştik. Oğuzhan ile konuştuklarımıza göre dün akşam gelmiş olmalıydı. Bugün okulda buluşmak üzere anlaştığımız için kahvaltımı yapıp erkenden evden çıktım. Zemin kata geldiğimde asansörün zemin katta olduğunu gördüm ve kapağını açıp aynadan kombinime son kez göz attım. Siyah boru paça kotum, kahverengi bol tişörtüm ve gerektiği kadar kıvırcık olan saçlarıma bakarak kapıyı bıraktım ve dışarı çıktım. Dünkü rüzgarlı havaya karşın bugün hava çok sıcaktı. Başıma güneş geçmesine rağmen istikrarlı bir şekilde adımlarımı okula doğru devam ettirdim. Sonunda okula vardığımda sıcaktan kabarmış saçlarım birbirine girmişti. Bahçede görünürde kimse yoktu. Binadan içeri girdiğimde, gördüğüm birkaç kişiye selam verip sınıfa yöneldim ve girdiğimde gözüme ilk çarpan orta ikinci sıraya oturmuş kahverengi düz ve kalın saçları, esmer teni, iri yapısıyla Oğuzhan duruyordu. Içimi sıkıntıdan bağlayan kasvetle boş sıralara yönelirken Oğuz beni gördü ve mutlulukla gülümseyerek koşar adım yanıma geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİMON APARTMANI
Literatura Feminina"Şimdi seni burada öpsem, kim ne yapabilir? Kim ne diyebilir? Yavaş yavaş, nazikçe öpsem seni." Gözlerimi kapatıp nefes kesici kokusunu içime çektim. Elleri saçlarımda gezinmeye başladı. Nefeslerimi yine kontrol edemiyordum. Bir tutam daha yaklaşmış...