Denek Hayatım - Sakin
Bir gün bir rüzgar eser, ılık ılık tatlı bir samyeli... Uzaktan gelir de patlatır balonu. İçinde bulunduğumuz yapış yapış sahte sevgilerin olduğu, eskimiş havalı, kırıp döken bu balonu kim ister ki? Yapay dünyadan çıkıp gerçekliğe geçmektir bu. Gerçek mi güzeldir, güzel mi gerçektir bilinmez ancak bazı gerçekler vardır ki, pahabiçilemezdir.
Annemin sesleri uyanmama sebep olmuştu. Gözlerimi açmak için ne kadar çabalasam da birbirine dikilmiş perdeler gibi açılmamakta ısrarcıydılar. Üzerime sıçrayan su damlaları ile zor da olsa gözlerimi açtım. Düşmanımı gözümü açmadan belirlemiş, elimin yanındaki sarı 'evet diyorum doğdu güneşim' yazan yastığımı parmaklarıma dolamış son gücümle düşmana bomba atar gibi fırlatmıştım.
"ISKA!" gelen sesle umutsuzca gözlerimi açtım.
"BEN SANA SABAHLARI ODAMIN ÖNÜNDEN BİLE GEÇME DEMEDİM Mİ!" kabarmış kıvırcık saçlarım bana nefes aldırmamak için kendi çapında bir mücadele veriyordu.
"İyi, karneni almaya da ben giderim. Paşa gönlün başka ne ister Aylin?" abim yere düşen yastığı kafama bastırıp beni gıdıklamaya başlamışken oracıkta ölüvermeyi diledim. Zaten bu çabanın tek anlamı beni öldürmek olabilirdi. 'siktir' dedi içimden bir ses. Bugün karne günüydü. Sınıftaki ilgisuları, kendilerini Nirvana üyesi sanan rockçıları , tek gerçek agalarım tayfasını, belki biraz Oğuz'a, matematikçiye sataşmaktan başka hiçbir işleri olmayanları, ingilizce hocasını övmek için an kollayanları... Hepsini biraz biraz belki de çok özleyecektim. Üç senemiz bitmişti ve son bir sene kalmıştı. Hepimiz yavaş yavaş dağılıyor, ayrılıyor, beraber geçirdiğimiz sayısız güzel günleri unutup aramıza bir daha birbirimizi göremeyeceğimiz ve bir daha asla yıkamayacağımız yüksek duvarlar örüyorduk. Yataktan kalkıp ayaklarımı yere sürüyerek banyoya gittim. Yüzümü yıkarken tişörtüme gelen su beni şoke etti. Çünkü bu su kesinlikle musluktan gelmemişti.
"ABİ, ALLAH BELANI VERMESİN, ABİ!" Üstüme bir göz gezdirdim ve sırtıma yediğim ikinci su darbesiyle şok üstüne bir şok daha geçirdim. Abim ise çoktan kaçmış ve mutfağa gitmişti. Aynaya dönüp kabarmış kıvırcık saçlarıma baktım. Biraz ıslatıp kremimi sürerek şekil verdim. Ağzımdan sıralanacak çok kelime vardı ancak sıcak Mersin havasında üstümün ıslanmasından pek de şikayet eder gibi değildim. Su, sıcakla birlikte üstümden buharlaşıp yavaşça giderken ben çoktan mutfak masasına oturmuş, sucuklu yumurtamı afiyetle yiyordum.
"Abim nereye gitti?" diye sordum. Her an toz olmayı başarabiliyordu.
"Faruk çağırdı kahvaltıya, onlara gitti."
"BENSİZ Mİİİİ?" Nasıl ben olmadan Faruk abimle kahvaltıya giderdi. Bunların bu kadar yalnız dolaşmasının altında kesin bir şey çıkacaktı ama hayırlısı demiştim. Acaba ABİM GAY MİYDİ! Bunun şakasını bile yapsam beni öldüreceğini bildiğim için bilinçaltıma işlemesine izin vermedim. Dilikinli idim milliiti lif siz gitirmiz. Kürşat Erkan bir anda kafamın içinde belirdi sanki. Düşünmeden kahvaltımı bitirip çayımdan son yudumunu aldım. Annem arka balkona çiçeklerini sulamaya çıkmıştı. Babam zaten evde değildi. Anlık gelen karne günü hatırlamasıyla doğruca odama koştum. Hava çok sıcak olduğu için beyaz şortumu giyip üstüne yeşil U yaka cropumu giydim. Deniz yıldızlı bilekiliğimi ve nazar boncuklu kolyemi taktıktan sonra yeşil converselerimi giyip çantamı alarak evden fırladım.
Yaklaşık on sekiz dakika yirmi yedi saniyedir Kaan ve Efe' yi bekliyordum. Efe artık bizim okulda kayıtlı olduğu için karnesini de bizim okulumuzdan alacaktı. Sınıf arkadaşlarının hiçbiri onu görmemişti. Onun sınıfındaki şıllık Ceyda'nın onu görünce gireceği tripleri hiç düşünmeden kafamdan attım. Sonunda apartman kapısının açılma sesiyle mavi kot şort ile lacivert dar bir tişört giyen Kaan ve krem kapri ile bej bir polo yaka giyen Efe'yi gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİMON APARTMANI
Genç Kız Edebiyatı"Şimdi seni burada öpsem, kim ne yapabilir? Kim ne diyebilir? Yavaş yavaş, nazikçe öpsem seni." Gözlerimi kapatıp nefes kesici kokusunu içime çektim. Elleri saçlarımda gezinmeye başladı. Nefeslerimi yine kontrol edemiyordum. Bir tutam daha yaklaşmış...