GİDEMEMEK

2.5K 108 6
                                    

Şimdi gözlerinizi kapatın lütfen ve karanlıkta kalmış, hiç ışık göremeyecek bir insanın dünyasını aydınlatacak bir bahane aradığını hayal edin.Sonra açın gözlerinizi ve bu karanlığın diğer çaresizlikten bile daha beter olduğunu anladığınızda elinizden bir şey gelmeyeceğini de kabullenin. Düştüğüm dipsiz kuyuda, tabulaştırdığım her şey domino taşları gibi birbir üzerime yıkıldığında keşke dedim içimden, keşke yakın bir arkadaşım olsaydı. Düştüğüm dipsiz kuyuda bana elini uzatan insanlar bile yanlarında bulundurdukları fenerin ışığını esirgiyorlardı benden. Opeloa'yı öyle iyi anlıyordum ki şimdi; güvendiği ve sıradan hayatını değiştirecek o adamı bulduğunu sandığı sırada yaşadığı hayal kırıklıklarını o kadar iyi anlıyordum ki... Arkama bakmadan ilerlerken ayakkabımın altından çıkan tozların bile dünyada benden fazla yer edindiğini kabul etmek içimi acıtıyordu. Marcus öylece yatıyordu yerde ve benim için cinayet işleyen adam, gözünü bile kırmayan adam şimdi beni öylece bırakmış arkamdan ağlaya ağlaya bakıyordu.

Bir iki kilometre ilerledikten sonra, Marcus iyice gözden kaybolmuştu ve döndüğümüz köşe başında, kolumu tutan adamın elinden kurtularak koşmaya başladım. Sokakta kimse yoktu, o da deli gibi peşimden koşuyordu. Koştukça sokak duvarları, bina önündeki kaldırımlar gözümü kamaştırıyor beni yavaşlatmak için uğraşıyorlardı.Oyun bitsin istiyordum ilk defa.Oyun bitsin ve ben yatağımda uyanayım.Annem yine iş seyahati için valizini toplayıp beni uyandırmaya gelsin istiyordum.Eski, sıradan hayatıma geri dönmeyi o kadar istiyordum ki...

Beni tekrar kolumdan yakaladığında çaresizce teslim oldum ve:

-Ne olur,dedim. Ne olur bırak beni.Bu yaşadığım şeylerden kimseye bahsetmeyeceğim.Söz veriyorum bırak eskisi gibi yaşayayım.

Yaşlar gözlerimden peşin sıra akarken, içimden yaşadığım her şeye lanet ediyordum.Ameliyat yerlerimde ki dikişlerim acıyor, hızlı hızlı nefes almaktan ciğerlerim şişiyordu hissediyordum.Karşımdaki insan ise hala sadece bana sarılıp, korkmamamı, bana zarar vermeyeceğini söylüyordu.Yanındaki arabanın kapısını açıp bana bir battaniye uzattığında ön koltukta bitkin bir şekilde oturmaya başladım.Bağırmaktan sesim çıkmıyor, boğazlarım acıyordu.Kendimi daha kötüsü bitmiş hissediyor ve artık ölüme gidiyor bile olsam bunu içimde kabul ediyordum.Arabanın şoför koltuğuna yerleşip, yukarıda bulunan ışığı kapattı ve gecenin karanlığında yolculuğa başladık.İçimden geçen tek şeyi sordum yola bakarak:

-Beni öldürecek misin?

Hiç değilse acısız ölmek istiyordum.Annemin haberi olmasın istiyordum belki. Duyarsa babamdan sonra benim ölümümü kaldıramazdı.

"Seni öldürmeyeceğim Liya." Sesi merhamet  dolu çıkmıştı.Gözlerim yine dolmaya başlıyordu."Seni tabiki öldürmeyeceğim.Beni bir köprü olarak gör.Sen bir anlaşmanın içindesin ve bu dünyaya ait değilsin. Sadece bunu bil.Şuan zaman ve alışamama psikolojisi içindesin.Bu da benim sana ulaşmak için tek şansımdı.Beni affetmen için tek şansımdı, dediğinde şaşkınca suratına baktım. "Anlayacaksın, dedi burukça gülümseyerek. "Anlayacaksın...Ama şimdi biraz uyu."

                                                                                    


ANKSİYETİK-Düzenleniyor-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin