35- UYKU VE TATLI

1.3K 78 1
                                    

Uyandığımda rahat bir yatakta Anıl ile birlikte uyuyorken buldum kendimi, küçük bir otel odasıydı. Odanın ortasında beyaz iki kişilik yatak, omzunun üzerinde uyuduğum Anıl. Saat ise 7'ye geliyorken daha kimsenin uyanmadığını anlayıp vurdum kafamı yastığa tekrar. En güzelide buydu, uyandığında saatin erken olması. Tatlı ile uyku arasında fazla bir fark yok desek yalan olmazdı. Uyku, daha şerbetliydi sadece. Aklıma birden bir düşünce takıldı. Biz Daniel'ın yanına gelmiştik, gelmiştikte, Marcus bizden önce davranıp haber vermiş olabilir miydi? İş yaptığı adam oydu sonuçta. Daniel bizi bekliyorsa iş hiç iyi olmazdı. Bizi öldürü, belki bir parçamızı köpeklere yedirir belki de satardı. Tanrım! Bu adam insan eti kaçakcısıydı!

Bizi de yiyebilirdi! "Yiyebilirdi! Etlerimizi lime lime ederek, köpeklere, kurtlara yedirebilir, hatta satabilirdi! Tanrıım!""Güzelim sakin ol", diyen Anıl'a çevirdim yüzümü şaşkınlıkla. " Sakin ol", dedi. "Şşh." Kollarının arasına yasladım başımı. Nasıl yapıyordu bilmiyordum fakat, ben daha çocuk sayılabilecek yaşta, kaç yaşında adamın kolları arasında avutuyordum kendimi. Gözlerimi bir noktaya sabitleyince, başımı yavaşça geriye yatırıp yastıkla temas etmesini sağladı. "Uyu biraz, fazla düşünme",dedi sesinin en sakin tonuyla. " Saat daha 7 Liya. Uyu hadi..."

Gözlerimi uykuya teslim ettim. Beynim bıraktı uykumun yakasını. Anıla yaslanıp uykunun karanlık sularında yüzmeye başladım...

____

Sarıldığım yorganı kendime iyice çekip yatağın boş tarafına yuvarladım bedenimi. Bugün mü harekete geçecektik bilmiyordum. Tek temennim, yaşamak, yaşatmaktı. Banyodan çıkan bornozuna sarılıp saçını kurutmaya çalışan Anıl'a baktım.
 İnsanlar yaşıyordu. Bizim gibi değillerdi. Dışarı çıkıyorlardı, geziyorlardı, gülüyorlardı ve belki bir kafede oturuyorlardı. Saklanma ihtiyacı duymuyorlardı, kusurlarından kaçma, kendini gizleme. Veyahut bir Özdemir Asaf şiirinde aşkı arıyorlar, Atilla ile gün yüzüne seriyorlardı duygularını, hislerini. Benim ise geleceğim sadece, 'Allah'ım benim mi bu çizgili yüz?", dizesi olacaktı. Daha yolun yarısına bile gelmeden. Babalar çocuklarına iyi bir gelecek vermek için çalışır didinirlerdi, bende her çocuk gibi babam bana hiç yalan söylemez zannettim. Ama o gittiği yerde, yeni bir düzen kurmuştu kendisine, beni otoriteye satmıştı varsa çocuklarının geleceği için. Birde kendisine katil diyordu, ne katili daha anlam verememiştim lakin bir olayla daha yüzleşmeye gücüm yoktu. Ayağa kalkıp banyoya doğru ilerleyip kapıyı kapattıktan sonra klozetin üzerine oturdum. Katıksız, koşulsuz sevgi nasıl böyle bir şeytanlığa dönüşürdü ya da bende nasıl böyle derin yaralar bırakabilirdi? Bir bebeği beşikten alıp beton üzerine koyduktan sonra, "Uyu!", emrini verip uyuyamadığı için kaldırıp duvara vurmak değil miydi bu? Ben, bunu hak etmiş miydim? Tanrı aşkına, kolumdaki çürüklere bakamıyordum bile... Ayağa kalıp duş kabinine yürüdüm ve suyu açıp sadece kolumu suyun altına soktum. Su geldikçe yanıyordu, yanıyordu ama su sanki alıyordu da sızısını, siliyordu izleri. Damlalar etime çarptıkça kolumu kaçırmaya çalışıp, sanki birisi zorla o tarafa çekiyormuş gibi suyun altından milim oynatmıyordum. Bilmem kaç gündür evimden ayrıydım. Tamam anneme düşkünlüğüm yoktu ama odamı seviyordum, manzarasını, o hayatı. Saklanmayı, kendi dünyamda olmayı.Kapının çalması ile arkama döndüm, kolumu sudan çıkartmadan. " Kim o?", dedim titrek sesime aldırış etmeden, Anıl olduğunu bile bile. "Anıl sen misin?"

"Liya ne yapıyorsun içeride bu kadar uzun süredir?", dedi Anıl. Sesi beni dinlendiriyordu, suyun her bir molekülü gibi. Acı istiyordu insan, acısını bastırabilmek için, daha büyük bir acı. Gördüğüm jilete attım elimi uslu bir çocuk gibi. Belki her şey benim kontrolüm dışında başlamış olabilirdi. Benim kontrolüm ile bitebilirdi... Jileti kollarıma bastırıp gözlerimi kapattım. Bir,iki...

"Üççç Liya çık oyundan, üçüncü hatan! Çıksın değil mi anne? Çıkcaksın işte! Ya çık ya ebe ol. Banane banane!"

"Aslı bi kere daha deniyim, anne bişey desene sende. Son kez atiyim taşı. Olmazsa çıkacağım söz..."

"Olmaz Liya. Bak kaçtır hakkını yiyorsun arkadaşlarının."

"Ama anne..."

"Aması maması yok."

"Çıksana kızım! Annem istiyo diye aldık. Sevmiyoruz seni niye yüzsüzlük yapıyorsun!"

"Salak Liya... Salak Liyaaa... Salaaak Liyyyaaa..."

"Liya"

"Anne, bırak nefret ediyorum senden de babamdanda. Bırak!"

"Liya bana bak!"

"Bıraaaaak!"

"Ne oluyor burada?"

"Çabuk revire haber verin gelsinler, bileğini kesmiş!"

"Ne!"

"Liya kendine gel Liyaa!"

Kendimi kırgın, küskün, çaresiz bıraktım suyun altına... Zaten buradan kurtulsam Daniel bizi öldürecekti. Yaşamanın ne anlamı vardı?

_____

"İyice sardınız değil mi, açılmaz?"

Gözlerimi yavaş yavaş açarak Anıl'a kısık gözlerle yorgun bir bakış attım. Etim sızlıyordu, damarlarım, bileklerim. "O da uyandı zateeen", dedi gülümseyen doktor. Demez olaydı, soru yağmurunu görüp. Tam herkes ağzını açacakken, " Benim işim bitti artık Anıl Bey', diyerek odayı terkedince Anıl bana bakarak , "Salak mısın lan sen",diye bağırması ardından geldi. "Ödümü koparttın! Heryer kan olmuş! Niye yaptın Liya!"

Marcus,"Sakin ol!", diyerek kolunu çekti Anıl'ın. "Bu yaşadıkları kolay şeyler değil. Atlatamamış olabilir. Gitme üzerine!"

Şuan uykunun en tatlı hali üzeri üzerime çökmesine çöktü fakat gerek kolumdaki bandaj, gerek bizimkiler direniyordu teslimiyete.

"Az daha kaybediyordum onu ! Ne sakinliği?!"

Anıl elleri ile tişörtünü yukarı kaldırmış, kaşları çatık ve sinirle bir şekilde bağıra bağıra konuşurken Lera'da kolunu tutup sakinleştirmeye çalışıyordu. "Bırak!", dedi Anıl. " Eğer bir daha yaparsan aynı şeyi", diyecekken Anıl'ın cebindeki telefon çalmaya başladı. Açıp hepimizin duymasını sağladıktan sonra, "Alo", dedi karşısındaki ses. " Liya Katness Whitneys?"

Sesimi yumuşatarak, "Buyrun?", deyince, " Emniyet Merkezinden arıyorum hanımefendi", demesiyle birbirimize baktık.

Annem kaçırıldığımı mı düşünmüştü veya Marcus'un işi miydi derken, o cümleyi duyup bir kaç saniye idrak etmeye çalışmamız bir oldu.

"Fred için. Kasaba sakinleri sizin adınızı verdiler..."


ANKSİYETİK-Düzenleniyor-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin