【6】

687 51 40
                                    


_
__
___


Jungkook'a en son trip attığım için, sonradan her ne kadar ısrar etsem de, dışarıdan söylememiş ya da dışarıya çıkmamış kendimiz yapmakta karar kılmıştık. Ortak bir karar olarak da makarna yapmayı istemiştik. Daha doğrusu Jungkook yapıyor, ben onu izleyerek yardım ediyordum. Mükemmel destek.

Şimdi de Jungkook'un makarnanın yanına salata yapmak için sebze kesiyorken, ben de onu gözlerimle kesiyordum. Bir şef edasıyla sebzeleri kesişi nedensizce tatlı gelmiş kıkırdamama sebep olmuştu. Büyük bir ciddiyetle yaptığı işi bırakıp bana dönmüştü. Bir kaşını kaldırıp sorgularcasına bakması daha çok gülmeme sebep olurken bıçağı bırakıp yanıma adımladı. Gülümsememi ağzımla kapatıp yanıma çoktan gelmiş alfama baktım.

Yanımdaki sandalyeyi bana doğru çevirip oturduğunda gözümün önüne düşen perçemlerimi kulağımın arkasını sıkıştırıp merakla gülümsedi.

''Neymiş alfana bu kadar gülmeni sağlayan şey?''

"Hiç, canım gülmek istedi. Olamaz mı alfam?''

Oyuncu bir tavırla dudağımı hafif büzüp konuştuğumda bu halime gülüp, oturduğu yerden uzanıp dudaklarımı hızlıca öpüp çekildi. Çekildiğinde yüzüme bakıp, şaşırmış halime güldü. Güldüğünü görünce huysuzlanıp kaşlarımı çattım. Kendimi hafifçe geriye atıp sahte bir kızgınlıkla sordum.

''Niye öptün sen şimdi beni?''

Az önceki tavrımı kopyalayıp "Hiç, canım öpmek istedi. Olamaz mı omegam?" dedi.

Bana aynı oyunculukla cevap vermesi hoşuma gitmiş kıkırdamamı sağlamıştı. Ben gülünce o gözleri kısılana kadar gülümsemiş ortaya çok tatlı bir sahne çıkmıştı.

Ocaktaki makarnayı karıştırmaya gittiğinde ben de oturduğum yerden kalkmış, az önce kestiği sebzeleri karıştırıp salata tabağına alıp masaya koymuştum. Şarabı bardağa döktüğüm sırada makarna da masadaki yerini almıştı.

Yerime oturup hemen makarnaya çatalımı daldırdım. Çatalı ağzıma götürdüğümde usta bir gurme edasıyla ilk kokladım. Lezzetli koku zaten mutfağın her köşesine sarmışken bu kadar yakından kokusunu almak, karnımı daha çok acıktırmıştı. tadına baktığımda kokusundan daha güzel olduğunu fark ettiğimde gözlerimi açarak Jungkook'a baktım. Bu kadar şaşırmama kıkırdarken ben çoktan ikinci çatalımı yemiştim.

''Tanrı ruh eşimi mükemmel yaratmış!"

‎𐤀 ‎𐤀 ‎𐤀

Günün geri kalanını eğlenerek geçirdikten sonra içeri geçmiş öyle oturuyorduk. Ben Jungkook'un gövdesine uzanmış, Tannie ise kucağımda yatarak uyuyordu. Jungkook telefonuyla işleriyle ilgileniyorken ben de rastgele haberlere bakıyordum. Fransa moda haftası hakkında bir haber görünce gideceğimi Jungkook'a söylemeyi unuttuğumu fark ettim. Sırtımı, Jungkook'un gövdesinden ayırıp, Tan'ı rahatsız etmeyecek şekilde, yüzümü ona döndüm. Uzandığım yerden kalkmamla Jungkook işini bırakıp bana baktı.

''Jungkook ben sana bir şey demeyi unuttum. Ben yarın Fransa'ya uçuyorum.''

''Moda haftası için değil mi? Benim zaten haberim var.''

İlk nasıl bildiğine şaşırsam da sonra şirket sahibi olduğu aklıma geldi. İllaki şirkette olan modellerden biri de katılıyordu sonuçta. Büyük ihtimal benim bile bilmediğim programlardan haberi vardı. Merakla sordum. ''Sen gelecek misin peki?''

Başını olumsuz anlamda sallamasıyla, bozulup kafamı eğdim. Jungkook'la Paris sokaklarında gezemeyeceğimi öğrenmek beni biraz üzmüştü.

Jungkook çenemi iki parmağı arasına aldı. Ardından yukarı doğru kaldırıp kaşlarını hafifçe çatmış bana, yan bir sırıtışla bakıyordu.

My Baby Bear | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin