【2】

1.1K 73 50
                                    



_
__
___

Kurdum jungkook'u görebilmek için adeta çıldırıyordu. Açıkçası bende merak etmiyor değildim. Konuşmamamız gereken çok konu vardı. Birbirimizi nasıl kabul edecektik? Nasıl yakınlaşacaktık? Onun hobileri nelerdi? Beni nerden tanıyordu? Ve tonla birkaç soru daha. Gece boyu bunları düşünerek bir sağa bir sola dönüp durdum.

Sabah olduğunu Yeontan'ın ıslak öpücükleri ile anlayınca yataktan çıktım. Sallana sallana mutfağa adımladım. Dün yıkadığım mama kabına mamasını koyunca Yeontan yemeye başladı. Ben de sıkıla sıkıla kendi kahvaltımı hazırlayıp yedim.

Bugün izinli günüm olduğu için yapabileceğim tonla şey vardı. Bunlarla aklımı dağıtmaya karar verdim. İlk sabah bakım rutinimi gerçekleştirip spor salonuna gitmeyi istemediğim için evde egzersiz yaptım. Sonuçta model olmak çok kolay değildi. Her ne kadar kötü yorumları umursamasam da onları en aza indirmek için bunlara dikkat ediyordum. jimin'in markasına benim yüzümden kötü bir yorum gelmesini istemiyordum. Jimin'in tasarladıkları bir başyapıttı!

İşlerimi hallettikten sonra kafamı dağıtmak adına resim yapma karar verdim. Küçüklüğümden beri resme ilgim olduğu için evimde küçük bir atölye vardı. O an ne çizmek istersem karalama yaptığım bir yerdi.

Tuval, boya ve fırçalarımı alıp içimden ne geliyorsa çizmeye başladım. Yoğun geçen dakikaların ardından çizdiğim yüze baktım. Bu yüz ruh eşimden başkasına ait değildi. Ne ara onun yüzünü, benlerine varana kadar ezberlemiş de resme dökmüştüm anlamıyordum. Benim bu kadar kolay etkilenmemem lazımdı. Özellikle bu ruh eşi olaylarını saçma buluyorken.

Sinirle yerimden kalktım. İçeri geçiyorken Yeontan ayaklarımın dibinde zıplayıp havalanmaya başladı. Onu kucağımı alıp sevimli haline güldüm. Başına öpücükler kondurup bir çocuğa bir şey anlatırmış gibi konuştum.  "Aklım çok karışık be Tannie~ daha tanıyalı bir gün oldu ama aklımın her yerinde."

Havlayıp yüzümü yalamaya başladı. Oyun istediği çok aşikardı. Ben de onu parka götürme kararı aldım. Üstüme bol, sportif tarzı bana sponsor olan bir markanın kıyafetini giydim ayrıca rahat gezebilmek için şapka ve maske alınca, tabi tannie'yi de hazırlayınca, evden çıktık.

Daha sakin olması için ormanlık tarzı bir köpek parkına gelmiştim. Bir saat boyunca Yeontan oradan oraya koşturmuş, binlerce kere görmesine rağmen, her şeye atlayıp durmuştu. Onun bu halleri beni güldürüyordu. Aşırı sevimli bir köpeğe sahiptim.

Kurdumun bir anda sevinç nidaları atmasıyla kafamı kaldırdım. Gözlerim jungkook'un gözleriyle kesişti. Her ne kadar benim gibi maske takmış olsa da ikimizde kim olduğumuzu anlamıştık. Üstündeki bol sade bir tişört, sıradan bir eşofman varken nasıl bu kadar yakışıklı oluyordu aklım almıyordu gerçekten!

Kalbim hızlı hızlı atmaya başlıyorken köpeğiyle birlikte yanıma geldiler. İster istemez gülümsemeye başlamıştım. Meraklı bakışlarla birbirimizi süzüyorduk. Bir an cidden utançtan ölebilirdim. Sevimlice gülümseyip güven verici sesiyle konuştu.

"Biraz kahve içip konuşmak ister misin?"

Kafamı hızla aşağı yukarı salladım sonra bu kadar heyecan yaptığım için kendime içimden küfrettim. O ise benim bu halime sırıtmıştı. Sırıtması utancımı daha da arttırırken parkın içindeki kafeye gittik. Köpekler için olan bölümde köpeklerimiz oynamaya koyulmuştu.

İki tane kahve gelince sessizce içmeye başladım kendiminkini. İkimizde nasıl konuya gireceğimizi bilmiyorduk o yüzden boş bakışlar atmak yerine bakışlarımı ayaklarıma dolanan Tan'a çevirdim. Tan'ın peşinden jungkook'un köpeği gelmişti. İkisinin arasında her anlamda dağlar kadar fark vardı. Benim köpeğim daha çok pofuduk bir pamukken jungkook'un köpeği daha uzun ve büyüktü. Bu farkları çok hoşuma gitmişti. İkisinin de başlarını seviyorken ufak bir tebessüm bıraktım.

My Baby Bear | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin