(1) Giriş

10.2K 311 147
                                    

Topuklu ayakkabılarımın yere basarken çıkan tok sesiyle birlikte arabaya doğru yürüyordum.
Arabanın Kapısını açmamla arkamdan patlama sesinin gelmesi bir oldu. Dudaklarım, yukarıya doğru kıvrılırken arkadaki bağırış seslerini umursamadan Arabaya bindim ve iskeleye yol aldım.

on can daha almıştım. on hayat, on ceset, on Sefil beden bu, azrailin hoşuna gitmeyecekti. Çünkü, sürekli işine burnumu sokuyordum. Sanırım bunun bir bedeli var. Ve Benimki basit bir bedel olmayacak.
İskeleye gelmemle birlikte Arabayı park etmeden dışarı çıktım Ayakkabılarımı bir kenara fırlatarak denize girip derine doğru Yüzmeye başladım

Biraz derine indikten sonra durdum. Geçen hafta dört dakika kalmıştım, bugün ise altı dakika kalacaktım. Her aldığım bir can için bir dakika kalıyordum.

Her aldığım bir can için...

Eğer şimdiye kadar ölümüne sebep olduklarımı da saysaydım, boğulmuştum.

Kızıl saçlarım yukarıya doğru yavaş bir şekilde dans ediyorlardı. Gözlerimi kapattım ve saymaya başladım. Girdiğimden beri üç dakika oluyordu.

Bir şeyin yere çarpma sesini duyduğumda, gözlerimi araladım. Sesin nereden geldiğine bakmak için başımı yan tarafa çevirdim 13-14 yaşlarındaki bir kız siyah elbisesiyle, yaşlı bir adamın arkasından ilerliyordu. Kızın mahçupça bakmasıyla, yaşlı adam çaktıtmadan bakışlarını kızın bacaklarına çevirdi.

Kız, adamın ıssız bir yere doğru ilerlediğini fark edince duraksadı. "Adnan amca nereye gidiyoruz?" diye sordu. korkmaya başlıyordu. Adam onu dinlemeden ıssız yere biraz daha ilerledi.

Kız da anlamadan arkasından gitti.

Keşke gitmeseydi.

Küçük Kız büyüdü ve genç bir kadın oldu ama hâlâ Adnan amcasını bulamamıştı...

altı dakikam bitmilti fakat bu altı dakika bana altı saat gibi gelmişti. Suyun yüzeyine çıktım ve ayakkabılarımı elime alarak arabaya bindim.
Saçlarımdan ve kıyafetlerimden akan sular her yeri sırılsıklam etmişti. Telefonumun çalmasıyla bakışlarım telefona kaydı. Arabayı çalıştırdım ve aramayı yanıtladım.

"Söyle Tansel."

Bığazını temizledi ve konuşmaya başladı.
"Yakut hanım, bugünkü sözleşme için geldiler sizi bekliyorlar efendim." bir an duraksadım, toplantıyı hatırlayınca yüzümü buruşturdum.

"Bu şimdi mi söylenir Tansel." diye mırıldandım.

"Üzgünüm efendim, daha önce sizi aradım fakat açmadınız." deyince ofladım.

"Tamam, yarım saate oradayım." deyip kapattım

Ve evimin olduğu siteye doğru sürmeye başladım. Tansel, şirketteki asistanımdı daha genç sayılırdı ama işini istekle ve titizlikle yapan biriydi. Onu bu yüzden işe almıştım. Siteye geldiğimde güvenliğe baş selamı verip içeri girdim.
Arabayı park edip eve doğru yürüdüm ayakkabılarım hâlâ elimdeydi.
Kapıyı açıp içeri girdim. Duş alacaktım, ama vaktim yoktu. İlk önce üzerimi değiştirecektim. Yatak odama girip üzerimdekileri çıkarttım.
Buz mavisi bir pantolon ve beyaz gömleği hızlıca giydim. Gömleğin eteklerini pantolonun içine koyup ilk iki düğmesini açık bıraktım. Aksesuar takmayı pek sevdiğim söylenemezdi o yüzden bir saat ve benim için özel olan anka kuşu kolyesini takmıştım. Beyaz topuklular ve beyaz ojelerim ile kombinimi tamamlamıştım.

Saçlarım yolda kurumuştu. Zaten dalgalı oldukları için saçtan yana bir problemim yoktu. Makyaj masasına geçip ıslaklıktan bozulan makyajı sildim. Göz altlarıma hafif fondöten
Sürdüm. İki kat rimel ve koyu kırmızı rujumuda sürdüğümde işim bitmişti. Ayakkabılarımı giyip buz mavisi çantamı da aldığımda aşağı indim hızlıca arabaya binip çalıştırdım ve şirkete doğru sürmeye başladım. Yirmi dakikalık mesafeden sonra sonunda gelmiştim. Aracı, park etmeden anahtarı valeye fırlattım.
Ve şirkete girdim. Etrafa bakarak yürüyordum çünkü, lanet olası asistanı bir türlü bulamıyordum! En son boşvererek asansöre girdim. Kapılar tam kapanacakken şükürler olsun ki
Tansel yetişmişti.

"Kaç saattir buradalar?" Diye sordum
Tansel karşımda kasılarak ağzının içinde bir şeyler mırıldandı.
"Tansel!" Dedim sinirle.
Karşımda küçücük kalan adam
"Bir saat efendim." Dedi
Ağzımın içinde mırıldanarak
"kahretsin." Dedim
"Kimdi bu adam? adı sanı ne?"
Tansel "Ce-" diyecekken sözünü kestim
"Her neyse boşver" kendim gidip görürdüm. Asansör durduğunda toplantı odasına doğru yürüyordum o sırada çantamı, Tansele vermiştim.

Toplantı odasına girdiğimde tüm bakışlar bana dönmüştü, kimseyle göz teması kurmadan baş köşedeki sandalyeye oturdum. Masada duran şişedeki suyu bardağa doldurdum ve içmeye başladım. Suyu bitirince bakışlarımı sırayla herkesin üzerinde gezdirdim ve en son karşımdaki baş köşeye oturan adama baktım. Yeşil gözlerini kısmış beni izliyordu. Sanki beni tanıyormuş ama çıkaramıyordu. Ona bakmaya devam ederken geçmiş kalbime bir hançer sapladı. Ağzım açıldı, gözlerim doldu. O olamazdı değil mi? Yıllardır onu görmemişken şimdi karşıma çıkamazdı. Ağzımdan titrek bir nefes aldım ve zorluklada olsa konuştum "İsminizi öğrenebilirmiyim?"
Hayır. İstemiyordum. Onun o olduğuna inanmak istemiyordum. Dudaklarını araladı ve hiç duymak istemediğim ismi söyledi "Cesur Kaya" bardak elimden düştü, parçalandı.

Oydu, küçük kızın hayatını katleden kişinin oğluydu...

●●●●●●●●

Kitap final olduktan sonra, baştan sona düzenlenecektir.

Bölümün çok kısa olduğunun farkındayım, bu bölümü giriş olarak düşünün. Diğer bölümler uzun olacaktır.

EFGANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin