kıskanç tuana

345 16 4
                                    

Doktor : hanım efendi hamilesiniz.

X : Ne, ciddimisiniz siz !

~~~

Tuana ;

Yanıma ülkü gelmişti o yüzden baya mutluydum  ama sabah ki olayı düşünmeden de edemiyordum...

"tuana beni dinliyormusun ?" Diye sordu bana bende şaşkın bir şekilde
" ha, evet tabiki dinliyorum" dedim ama pek inanmış olmucak'ki.

"Peki ben en son ne dedim " diye sordu sahi en son ne demişti ben ne zaman'dan beri ülküyü dinlemiyordum ? "Tuana sana diyorum, iyimisin neyin var senin?"
Beni hep o anlıyordu yine anlamıştı yine o benim yanımdaydı sadece o vardı yanımda "ülkü ben-" sözümü tamamlamama izin vermeyen şey içeri çağan ve yağızın girmesi oldu arkalarından ise küçük bir kız çocuğu...

"Bakın size kimi getirdim" diyerek neşeli bir sesle kahkaha atarak  çağan yanıma oturdu yağız ise ülkü'nün yanına ülkü yağıza kızgın olduğu için karşıdaki koltuğa geçti, "Sen çağan'i benden nasıl alırsın" diyerek bana kızdı çağan'a anlamaz bir bakış attım o ise "iklim benim bir arkadaşımın kızı'da işi varmış bana emanet etti" dedi bu hangi arkadas ya...

"Kimin nesi bu arkadaş?" Diye sordum "güzelim bi arkadaş bak kızı var bekar değil yani " dedi alaycı bir ses tonuyla "adı ne bu arkadaşın, adı" sitemkâr bir şekilde söylemiştim sanırsam hamilelik hormonlarından kaynaklı "okan adı, okan oldumu" erkek'miş ah tuana şimdi egosu tepesine tirmanicak .

"Ohh kız değil yani" tuana ne diyorsun sen kendine gell "kiz'mi olsun istiyordun" diyen çağan'a gülerek ve gözlerimi kısarak baktım

“şeyy benim ocakta yemeğim var siz çok şey yapmayın oturun” dedim ve oturduğum koltuktan kalktım derken çağan bilegimden tutup beni kendine çekti ve üstüne düştüm

Yağız, ülkü ve küçük kız bize bakıyordu rezil olmuştuk resmen ama o hâlâ gülerek gözümün önüne gelen saçı kulağımın arkasına sıkıştırıp “yok öyle kaçmak ,kıskanç tuana ” dedi ve alnımdan öptü

“ne münasebet be ne kiskanıcam ben seni, hem bıraksana bize bakıyorlar” dedim çağan'ın omzuna vurarak o ise vurdugum omzuna bakarak “elin çok ağırmış ya seninle işimiz var be güzelim” dedi canı acıyor gibi yaparak bende duygusal boşluguma gelerek

“biliyormusun ilk defa sensiz uyandım senin sesin olmadan ve bu çok kötü birşey” diyerek gözyaşını sildi ülkü, “bende ilk defa senin bana sıkıca sarılıp iyi geceler demenden mahrum kaldım ilk defa... sensiz uyudum” dedim iç çekerek

“naz ben senj çok özledim” dedi ağlamaklı bir sesle “...” ne diyeceğimi bilmiyordum artık kelimeler tükenmişti birşey dersem şuan burda hüngür hüngür ağlayacağımı biliyordum çünkü o yüzden sarılmayı seçtim ülküyü sıkıca kollarımın arasına aldım ve sarıldım sırtımı sıvazlamasi bana iyi geliyordu

“tamam... yeter bu kadar duygusallık”
Diyen çağan'a kaşlarımı çatarak bir bakış attım o ise tekrar önüne döndü
“tama,tamam yeter bu kadar” dedim ve ayağa kalkıp ülküyü ellerinden tutup onuda kaldırdım

“biz ülkü'yle ,bizim odaya geçiyoruz çağan rahatsız etmeyin bizi ” dedim o'da  trip atar gibi bir eli çenesinin altında yüzünü yan çevirerek tamam anlamında salladı

İklim “bende gelmek istiyorum sizinle bende gelicem ” diyerek bacağıma yapışıp elbisemin eteğini çekmeye başladı ,bende onu kucağıma alıcakken salona

Yeliz hanım girdi “sakın! Kucağına birşey alma ”  diyerek yanıma geldi ve elindeki bardağı bana uzattı 
“bu ne?” diyebildim sadece o ise “merak etme bebeğe zarar vericek birşey değil emin ol bundan” dedi ve bardağı ağzıma götürdü bense uzaklaşarak öğürdüm

“hayır onu asla içmem çok kötü ” dedim “kızım tadına bakmadan nerden anladın kötü olduğunu hadi bi kere iç ” diyerek bana yaklaştı bense çağan'ın kolunu tutarak onun arkasına bir çocuk gibi saklandım ve çağan'a sesizce

“çağan birşey de anne'me asla içmem ben o şeyi ” dedim dudaklarımı büzerek o ise kikirdeyip “güzelim beni karıştırma iç işte senin iyiliğini istiyor kadın” dedi bense “iyilik'mi ? ,hangi iyilik bu! ” dedim ikimizde sesiz bir şekilde konuşuyorduk ama bütün ev halkı yanımıza toplanmıştı bile

Çağan'ın bi yardımı olmayacağını anladığım an sevgi babanne'njn yanına gittim o ilk yüzümü sevip ne olduğunu sordu “güzel kızım ,ne oluyor, neden evin içinde dört dönüyorsun sen ?” dedi ben tam cevap vericekken yeliz hanım “anne güzel kızına birşey söyle ve çocuk gibi davranmayı kesip bu gelenek çayımızı içsin” dedi bunları tek nefeste söylemişti sevgi babanneyse beni tam önüne alıp konuşmaya başladı

“güzel kızım şimdi bu çayı içmen gerek' ki ailemizin varisi sağ salim dünyaya gelsin” dedi “ne yani onu içmeme'mi bağlı hayatı” dedim gülerek babanne bu kez karnımı severek tekrar konuşmaya başladı
“ımm, tabiki ona bağlı değil hayatı, sadece daha sağlıklı bir şekilde hayata gelmesi için, bu çay hem anne'yide iyi ve sağlıklı tutuyor  ” dedi gülümseyerek

“ama çok kötü kokuyor ve ben içinde ne olduğunu bilmiyorum” dedim bu kez ülkü lafa karışıp konuşmaya başladı “belki sadece kokusu kötüdür tadı iyidir he?” dedi gülümseyerek bana morel vermeye çalışarak

“tek bi şartla içerim” dedim yeliz hanım ise “neymiş o sevgili gelinim ne istiyorsun bir küp altın felan'mi ” dedi, öff cidden artık bu düşünceden çıkmaları için herşeyi verebilirdim “tabiki hayır kayınvalidem, siz zaten bana bir küp altından fazlasını verdiniz” diyip çağan'ın yanına yaklaştım tabiki yeliz hanımın inadına öyle demiştim bir kolumu çağan'ın omzuna atarak ona bakarak konuşmaya başladım çağan ise yandan bana bakıp

Ne diyeceğini merak ediyordu “bebegimin babası, sevgili eşim' de benimle beraber icicek ” dedim sırıtarak çağan ise “ne hayatta olmaz asla içmem ben o iğrenç şeyi  ” dedi tiksinerek bu kez ben onun hâline gülüyordum

“neden sen bebeğin babası degilmisin neden içmiyorsun he yersin bu bastonu kafana ” dedi sevgi babanne çağan'a bastonu ile tam vurucakken   çağan gelip benim arkama saklandı o esnada bütün evden kahkaha tuğfanı koptu “naz bak senin yüzünden az kalsın baston' da yiyordum koru beni” dedi küçük çocuk gibi arkamda saklanırken , sevgi babaanne ise ; "çık bakiyim kızımın arkasına saklanma eşşek sıpası" diyip benim önümde duruyordu çağan hâlâ benim arkamda dururken ellerini omzuma koymuş bir şekilde kafasını eğip babaannesi'ne bakıyordu bu hâli onu çok sevimli gösteriyordu

Kapının çalması ile evin çalışanı gidip kapıyı açtı ve içeri aysima girdi benden başka kimse onu evde oluşan seslerden dolayı fark etmemişti hâlâ yüzünde garip bir mutlulukla salona girdi ve berat abinin yanına yürüdü ardından elleri ile berat abinin gözlerini kapattı ve klişe olan o soruyu sordu "bil bakalım ben kimim" yüzündeki gülümseme daha da büyüdü berat abi ise ;   " hayatımın anlamı olabilir'misin sen sevgili karı'cım"  dedi ve ellerini tutup ona döndü evdeki herkesin yüzünde şaşkın bir ifade peydah oldu

Mete baba ; yüz yüzündeki şaşkınlığı anlayamadigim bir şekilde aysima'ya igneleyici bakışlar atıyordu.
Yeliz hanım ise ; aysima'ya olan öfkesini gizlemiyor adeta bakışlarıyla öldürüyordu.
Sevgi babaanne ise ; aysima'ya bana baktığından daha samimiyetsiz bir şekilde aysima'ya silik bir şekilde gülümsüyordu ama  yüzündeki öfkeyi saklamaya çalışıyordu.
Yağız ise ; tepkisiz bir şekilde etrafa bakıyordu.

Anlamadığım tek şey bu evdeki insanların aysima'ya olan öfkeleri ve bakislariydi ona neden bu kadar öfkeli ve igneleyici bakışlar atıyorlardı bakışlarını yeni yeni fark ediyordum ilk zamanlar isteme günü vs o günlerde daha iyi gözüküyolardi gözüme samimiyetleri, bunun sebebi iyi rol yapmalarımıydı?

1077 kelime ~

kaderimin oyunu 🗡️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin