28.06.2023 TARİHİNDE KALDIRILACAKTIR!
"Yanıyorum..." diye fısıldadığında gözlerim daha da irileşti. Başını hafifçe yana eğerek gözlerimin içine büyük bir açlıkla baktığında yutkunarak adem elmasını gösterdi bana. Gözlerim açıkta kalan göğsüne değdi...
Bölüme geçmeden önce bir çiçek bırakalım mı buraya? 💮
Ağlamayın ha 😥
Keyifli okumalar dilerim canlarım, göz yaşlarınız pıt olursa benim de kalbim pıt olur 😭
4.BÖLÜM "DOKUNMAK"
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
BİR HAFTA SONRA
"Nerede?"
Yiğit, arabadan inerek gecenin karanlığında geldikleri meyhaneye baktı. İçeriden müzik sesi geliyordu. Oldukça büyük olan mekandan gözlerini ayırıp şoförüne döndü. Yahya Efendi ellerini usulca önünde birleştirdi.
"İçeride beyim, sabahtandır çıkmamış. Dediklerine göre konakta kargaşa kopmuş."
Yiğit Bey, sabah fabrikaya gittiğinde çoktandır can dostunun peşine taktığı adamdan almıştı haberi. İşini gücünü bırakmış, gelmişti. Alparslan Kürşat, belli ki bir şeye sinirlenmişti de gecenin bu vaktine kadar çıkamamıştı dışarı.
"Bekleme sen, ben dönerim."
Yahya Efendi, Yiğit Bey'in lafını ikiletmeden arabaya geçtiğinde adam mekana doğru ilerledi. Meyhanenin açık kapısından içeri girdiğinde önce boğuk bir hava çarptı yüzüne. Dumanlar havada uçuşuyordu adeta. Sigara ve rakı kokusu her yanı sarmıştı.
"Hoş geldiniz beyim! Buyurun?"
Yanına gelen adamla masalarda gözlerini gezdirdi Yiğit. İlk bakışta tek başına masada oturan dostunu gördüğünde çenesi ile masayı işaret etti. "İki rakı getir, bir de meze." Garson yanından gittiğinde derin bir nefes alıp olacakları kendine hazırlamak için masaya yaklaştı.
Alparslan bir anda karşısına oturan kişi ile ayık kafasını kaldırıp baktı. Gördüğü sima ile kaşları kabaca çatıldı. Ne halt ediyordu bu adam burada? Hem de onca yaptığı şeyden sonra karşısına nasıl otururdu?
"Beni gördüğüne sevindin mi eski dostum?" dedi Yiğit, ağzının ucu ile gülümsediğinde Alparslan Kürşat dişlerini kırarcasına birbirine bastırdı. Dostu diye vurmayacağını sanıyorsa yanılıyordu, elbette vuracaktı lakin bu sarhoş halde o biraz zordu.
"Kalk masamdan."
"Hiç kalmam, bir kere oturdum."
Alparslan masaya elini sertçe vurduğunda etraftaki birkaç kişi döndü. Yiğit umursamadı bu hallerini, omuz silkerek önünde duran peynirden bir parça alarak ağzına attı. Alparslan ise buna karşılık boynunu kütletmekle yetindi.
"Siktir ol, git."
"Gitmiştim zaten şimdi geri geldim."
"Gittiğin yerde geberseydin ne diye geldin?" dediğinde Yiğit usulca tebessüm etti. Küfrediyordu. Eğer küfrediyorsa hala sinirli ve kızgındı. Aldırış etmedi dostunun bu hallerine. "Ne diye gelip içmeye başladın burada? O kızıl hatunu mu aldatmaya karar verdin?"