ZİFİR
5. BÖLÜM
-
Efkan'a baktım. Sunduğu bu teklif benim için o kadar kıymetliydi ki ona ne kadar teşekkür edersem edeyim yetmeyeceğini biliyordum. İşin ilginç tarafı daha doğrusu aklımın asla alamayacağı kısmı böyle bir yardımın peşinde olduğum azılı bir suçlu olan Efkan Dağdelen tarafından gelmesiydi.
"Teklifiniz için sağ olun ama kabul edemem." Efkan'a minnet dolu bakışlarım yerini öfkeye bırakırken hızla Salih denen şahsa döndüm.
Bir insan kendisi değişmek istemediği sürece yedi cihan bir araya gelse o kişiyi değiştiremezsiniz sözünün en önemli kanıtıydı Salih. Ona hiç kimsenin sunmayacağı bir fırsatı sunmuştu Efkan. Hem de Salih hakkında en ufak bir fikri dahi olmamasına rağmen sunmuştu bu fırsatı ama Salih tam bir aptal olduğu için bunu göremiyordu.
"Sana fikrini soran olmadı." Salih denen şahsa ters ters baktığımda bana yalvaran bakışlar atmaya başladı. Ben biliyordum bu bakışları. İşin içinden sıyrılmaya çalışacaktı. Adam olmamak için diretecekti. "Alin abla..."
"İtiraz kabul etmiyorum. Efkan'ın sana sunduğu bu 'şansı' geri çeviremezsin." Efkan'a bakmamaya çalışıyordum. Ne tepki veriyordu ya da bana nasıl bakıyordu bilmiyordum ve açıkçası bilmeye de cesaretim yoktu. Kafamı karıştırabilecek bir zamandaydı ve ben buna şu an müsaade edemezdim. Salih denen şahsa odaklanmalıydım. Bir de görevime.
"Alin abla benden bir bok olmaz. İnsanları da boşu boşuna yormayalım." İnsanın kendini tanıması güzel şeydi tabii.
"Herkesten bir şeyler olur." Efkan birden lafa girdiğinde ona çevirmemeye çalıştığım bakışlarımı birden ona çevirdim. Daha sonra da ne ara kucağına aldığını anlamadığım Doruk'a baktım. Kıyamam yavrum hiçbir şey anlamadığı için saf saf bakıyordu hepimize.
"Şu hayatta kimse boşu boşuna yaşamıyor. O yüzden bence sen çık bu kafadan." Efkan'ın ciddi bakışları Salih'i ürkütmüştü sanırım. Efkan'a öyle bir bakıyordu ki belki de Salih'i ilk defa böyle görüyordum. İşin ilginç yanı da Efkan'ın her kelimesini dikkatlice dinlemişti. Ben on saat konuşsam konuştuğum kelimelerden iki veya üç tanesini duyan Salih denen şahıs Efkan'ı pür dikkat dinlemişti.
"Bence ben boşu boşuna yaşıyorum."
"Koçum ne kadar şanslı olduğunun farkında bile değilsin. Alin ve teyzen etrafında pervane. Bu bile yaşaman için bir sebep." Efkan Doruk'u tutuşunu düzelttiğinde bana çevirdi bakışlarını. Salih'ten ona bahsettiğimde ortada bir problem görmemişti ama şimdi yatakta yatan ve iyileşmemek için direnen Salih'i gördüğünde anlıyordu beni. Yani anladığını umuyordum.
"Ben hiçbiy şey anlamadım." Doruk yanaklarını şişirip sıkıntıyla nefesini dışarıya üflediğinde ona bakıp güldüm birden. Kuzum ben bile anlamıyordum ki bir şey. "Ben de hiçbir şey anlamıyorum Doruk." Dedim ona bakarak.
"Büyükley hey zaman sıkıcı konuşuyorlar Alin abla. Biz seninle dışayı çıkalım bence."
"Hayırdır? Bensiz?" Efkan, Doruk'un burnuna parmağıyla vurduğunda Doruk burnunu minik elleriyle hızla kaşıdı. Dünyanın en tatlı ve güzel çocuğuydu, yanaklarını ısırmamak için çok zor tutuyordum kendimi.
"Ben Alin ablayla baş başa olmak istiyoyum."
Efkan 'vay' dedikten sonra bir bana bir Doruk'a baktı. İkisi dışarıdan çok güzel görünüyorlardı ve bu bir tabloyla eş değerdi. Efkan'ın kardeşine verdiği kıymet ona yaklaşımından belli oluyordu. Onu sevme şekli, onunla konuşma şekli... Sevgi dolu bir çocuk olması için elinden geleni yapıyor gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZİFİR
Teen FictionBaşarılı bir polis olan Alin Dinçer, Türkiye'nin kara para aklayan adamlarının liderini ele geçirebilmek için Alin Çağıran karakterine bürünmüştü. Lidere ulaşmak için masanın en büyük güçlerinden biri olan Efkan Dağdelen'i alt etmesi gerekiyordu. P...